Şehvetiye Tarikatı

Meslektaşımız İsmail Saymaz, araştırmacı gazetecilik alanında örnek olabilecek değerde çalışmalar yapıyor. Güncel haber ve yorumları dışında dosya haberciliğinde de gündem oluşturan araştırmalar sunuyor. Son çalışmalarından birini de “Şehvetiye Tarikatı” adıyla kitaplaştırdı. Bu araştırması, rahmetli Uğur Mumcu’nun açtığı yolda kayda değer bir çalışma. Şehvetiye Tarikatı, Uğur Mumcu’nun isabetle saptadığı “Tarikat-Siyaset-Ticaret” adı atında Umag tarafından kitaplaştırılan yazılarıyla açtığı yolun önemli kilometre taşlarından biri olacaktır.
 
Şehvetiye Tarikatı’nda ortaya konulan belgeye dayalı bilgiler, Türkiye’de din ve dince kutsal sayılan değerlerin, “tarikat-siyaset-ticaret” üçgeninde nasıl istismar edildiğinin somut ve çarpıcı öneklerini içeriyor. Bu kitap, Türkiye  Cumhuriyeti’nin laiklik ilkesi ve niteliğinin ne denli  büyük bir tehdit altında olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir.
 
TARİKAT ÇETELERİ
 
Saymaz’ın kitabında belgeleriyle verdiği örnekler, din ve dince kutsal değerleri istismar eden; seks, ticaret ve siyaset zincirleri kuran sahte şeyhlerin, yoksul ve eğitimsiz kesimleri ne kadar kolay dolandırıp sömürdüğünü üzücü ve bir o kadar düşündürücü bir şekilde ortaya koyuyor.
 
Düşünün ki, ilkokul seviyesinde eğitimi olan bir dolandırıcı ezberlediği bir iki dua ile yüzlerce hatta binlerce müridi olan bir şeyh haline gelebiliyor. Yoksul insanları öbür dünyada cennet vaadiyle kandırabiliyor ve bu kişiye kanan insanlar kendilerini ve eşlerini sahte şeyhe seks malzemesi olarak sunabiliyor, bundan “onur duyduklarını” söyleyebiliyor.
 
Bu tarikatlar çeteleşebiliyor, müritlerine santaj yapabiliyor, ellerindekini, avuçlarındakini alabiliyorlar.
 
Daha uyanık ve dini bilgisi daha fazla olanlar ulusal düzeyde ünlü olabiliyor; yanmayan kefen, peygamber terliği satabiliyor. “Sırat köprüsünden geçerken bizim tarikattan olduğunuzu söylerseniz, size yardımcı olurlar cennete gidersiniz” diyebiliyor. Yılda 1,5 milyon lira kazanabiliyor, damadı belediyeden 10 milyon liralık ihale alabiliyor ve tarikat önderi bunları Kur’an-ı Kerim’e sığdırabiliyor!
 
Kimileri, Allah’a yakınlaşmak, cennete gitmeyi garantilemek için sahte şeyhle seks yapmayı kabul edebiliyor. Eşini sahte şeyhle aynı odaya kapatıp sonucundan cennet bekliyor!
 
Bir kadın yargıç, bir erkek doktorun ilahi yetenekler taşıdığına inanabiliyor, bütün varlığını bu doktora verebiliyor, yetmiyor;  eşinden dostundan borç alıp tıp eğitimi görmüş sahte şeyhe veriyor, o da yetmiyor bankadan kredi çekip veriyor.
 
Hadi eğitim düzeyi düşük, yoksul kesimlerin öbür dünyaya ait bir umutla hareket ettiğini kabul edelim. Hukuk fakültesini bitirip, kürsüde adalet dağıtan, millet adına hüküm kuran bir kadın yargıç mürit olmayı; tıp fakültesini bitirip hastanede görev yapan erkek bir doktorun da “şeyh”liğe soyunmasını nasıl izah edebiliriz? Nasıl kabullenebiliriz?
 
Hele eski bir milletvekilinin, hem de laikliğin kurucusu CHP'nin milletvekilinin, üstüne üstlük pozitif bilim eğitimi görmüş eczacı bir milletvekilinin bir üfürükçüye 1,5 milyon dolar kaptırmasını nasıl izah edebiliriz? Evinin altından altınlar çıkacağına, ama altınların çıkması için her seansta 100 bin, 120 bin, 150 bin dolarlık tütsü yakılması gerektiğine inanıp, bu parayı üfürükçüye veren bir eczacı milletvekilini, laik Cumhuriyetin neresine koyacağız?
 
Kendisini, kardeşlerini, eşini, kardeşlerinin eşlerini, kayınbiraderini, kayınbiraderinin eşini, bacanağını, bacağının eşini sahte şeyhin “sır odası”na kapatıp, şeyhle seks yapmasının cennetin kapısını açacağına inanan insanlarımızı 21. yüzyılın neresine koyacağız?
 
ATATÜRK’ÜN GÖSTERDİĞİ YOL
 
Türkiye’nin kurtuluşu Atatürk’ün gösterdiği yoldur. Bu yol bilim ve laiklik yoludur. Atatürk hiçbir dogma bırakmamıştır. O’nun mirası bilim yoludur. “Hayatta en  hakiki mürşit ilimdir” diyen bir liderin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, ilime değil, hurafelere dayanan bir yolda ilerliyor. Dünyevi işlerle ilgisi olmaması gereken tarikatlar; holdingleşmenin, devlette söz ve karar sahibi olmanın, askeri darbe yapmanın, müritlerinin eşlerini, kızlarını, kız kardeşlerini istismar etmenin ve üzerine para alıp zengin olmanın peşinde ilerliyorlar. İktidar sahipleri ise  bunlara göz yumuyor, hatta devlet kadrolarına sokuyor.
 
Türkiye’nin 15 Temmuz hain darbesiyle karşılaşması bu aymazlığın, ucuz  siyasetin bir ürünüdür.
 
Bu ders yetmemiş gibi hâlâ aynı yoldan ilerleyen diğer tarikatlara güvenip yol vermenin, devleti paylaşmalarına yardımcı olmanın varacağı sonuç benzeri bir felâket olacaktır.
 
Türkiye,  Atatürk’ün hedef gösterdiği; laik, demokratik, bilimi rehber edinmiş çağdaş cumhuriyete dönmeli, din tacirleri ve onları destekleyen bir siyasi anlayışa yol vermemelidir.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi