Mustafa K. Erdemol
Sadece askerler ya da yöneticiler değil! Siviller de Hitler için canlarına kıydı
Alman halkının olandan bitenden haberi yoktu ya da çoğu Hitler’e karşıydı türünden açıklamalara pek itibar edenlerden olmadım hiç, aklım ermeye başladığı andan beri. Hitler adlı delinin hem de gönüllü olarak milyonlarca destekçisi olduğunu inkar etmenin bir anlamı yok. Alman halkının ezici bir çoğunluğunun Hitler’i desteklediği, yaptıklarını onayladığı bir gerçektir. Bunun neden böyle olduğuna ilişkin, belki bu çılgınlığı anlamamıza yarayacak sayısız bilimsel açıklama vardır, ama neyle ya da nasıl açıklanırsa açıklansın bu desteği anlamak kolay değil benim için. Kuşkusuz çılgınlığa direnenler, bu uğurda yaşamını yitirenler varsa da Hitler’i durduracak kadar bir halk desteği yoktu arkalarında.
Binlerce sivil
Bırakın desteklemeyi, uğruna ölenler bile oldu Hitler’in. Hemen aklımıza Himmler, Goebbels, Goering, Model, Rommel, Kluge gibi üst düzey Nazi yöneticisi ya da komutanın intiharları geliyor. Başta bu figürler olmak üzere çok sayıda başka Nazi subayları da intihar etti tabii. Bir sayıma göre bunlar arasında 53 karacı, 14 havacı general ile 11 amiral de var. Ama sözünü ettiklerim bunlar değil. Binlerce, evet, binlerce sıradan Alman vatandaşı Hitler için kendi canına kıymıştır. İspanyol El Pais gazetesinde bu konuda yazılmış çok iyi bir araştırma okudum. Gazetenin 31 Ekim 2022 tarihli sayısında Jacinto Anton‘un tarihçi Florian Huber’in kitabını tanıtırken yazdıkları sayesinde haberdar oldum konudan.
Duymuştum kimi iddialar ama bu kadar geniş boyutlu bir çılgınlığın olabileceğine ihtimal vermezdim doğrusu. Hitler sevgisi yüzünden intihar eden sıradan insanlar arasında küçük çocuklarını boğduktan sonra kendisi asan bir ev kadını da var, tüm ailesini zehirleyen de. Akıl alır gibi değil.
“Promise Me You Will Shoot Yourself- The Downfall of Ordinary Germans“ (Bana Söz Ver Kendini Vuracaksın- Sıradan Almanların Düşüşü) adlı, en kısa zamanda mutlaka alacağım kitabında Alman tarihçi Florian Huber, Nazi rejimi çöktüğünde hem umutsuzluktan hem de Sovyet Kızıl Ordusu’nun intikam alacağından duydukları korkuyla kendilerini öldüren onbinlerce (sayıya bakar mısınız?) sivilin öyküsünü yazmış. Kuzeydoğu Almanya’daki Demmin adlı küçük bir kasabada 700 kişinin intiharının anlatılmasıyla başlıyor kitap. Her yaştan, meslekten, sınıftan insanlar bu canlarına kıyanlar.
Korkunç bilgiler bunlar. Bir teğmenin genç karısı üç yaşındaki oğlunu iple boğduktan sonra kendini asmış. 71 yaşındaki bir sağlık sigortası yöneticisi de, karısını, kızını, küçük torunlarını öldürdükten sonra kendini asarak intihar etmiş. Günther soyadlı bir ailenin evinde 12 kişi, kimi kendinlerini zehirleyerek, bazıları bileklerini keserek, kimileri de av tüfeğiyle kafaların uçurarak ölmüşler. Huber, Demmin kasabasının mezarlık bekçisinin tüm bu ölülerin listesini tuttuğunu da belirtiyor. Listede 135 numarada 1 Mayıs 1945'te 'büyükbabası tarafından boğularak öldürülen', henüz bir yaşında bir kız çocuğu da var.
Anavatanın yok oluşu
Rejimin yenilgisi üzerine asıl korkması gerekenlerin Naziler olmasına rağmen onlardan çok sivillerin kendilerini öldürmelerine şaşırdığını belirten Huber Nazizm'in yenilgiden sonra kaçınılmaz olarak insanları intihara sürükleyen kitle psikolojisini, "Unutmayalım ki Üçüncü Reich döneminde Alman halkı 12 yıl boyunca sürekli bir olağanüstü hal ve kargaşa içinde yaşadı. Savaştan önceki ilk birkaç yıl boyunca her şey umut ve zafer, Führer'e bağlılık ve sevgiydi. Savaşın başlangıcında, ezici bir gurur, güç, üstünlük, nefret duygusu vardı. Savaşın son yıllarında ise bu duyguların yerini acı, korku, umutsuzluk ve hatta kendinden nefret etme aldı. Tüm bunlar, kutsal anavatanın karşı karşıya kaldığı yok oluşun yıkıcı deneyimiyle doruğa ulaştı" sözleriyle açıklıyor.
Çoklu intiharların büyük bölümünün Almanya’nın Sovyetlerce ele geçirilen bölgelerinde, örneğin Leipzig’de, daha yaygın olduğunu belirtiyor Huber. Bu bölgelerdeki intiharların “Kızıl Ordu askerlerinin kadınlara tecavüz ettiği ya da edeceği korkusundan kaynaklandığına" ilişkin bir anti-Sovyet propaganda vardır. Bugüne kadar asla kanıtlanamamış bir iddiadır bu. Bu bölgelerde intiharların çok olmasının asıl nedenini Huber, Alman halkına yıllarca Nazilerce pompalanan 'Moğol canavarları' (Ruslar) korkusu olarak açıklıyor. Tabii kitabında Kızıl Ordu’nun girdiği yerlerde zulüm yaptığını da ileri sürüyor.
Bu intihar salgınının nedenini ilişkin olarak bir başka açıklamada da "1945 yılında Almanya'da pek çok faktör bir araya gelerek bu ruh halini yarattı: şiddet ve Rus intikamı korkusu, suçluluk, suç ortaklığı duygusu, umutsuzluk, evlerin ve sevdiklerin kaybı. Tüm bunlar bulaşıcı bir atmosfer yarattı, bu kadar çok insan kendini öldürürken, diğerleri de onları takip etme eğilimindeydi" diyor Huber.
Suçluluk duygusuyla intihar edenler, rejimin destekçisiydiler belli ki. Umutsuzluk gerekçesiyle intihar edenler de herhalde Hitler’in olmadığı bir dünyada yaşanamayacağını düşünenlerdi. Her iki gerekçeyle intihar edenlerin sayısı binerle ifade ediliyor.
Kimse Nazileri bir avuç manyaklar topluluğu olarak nitelendirmesin. Hitler ile rejiminin halktan büyük, hem de çok büyük destek aldığı artık kesindir.
İnsan aklı işte.
Sık sık yanılır.