Rızabey Katliamı

İzmir 12 Haziran 2017'de 6.2 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Neyse ki can kaybı meydana gelmedi. Fakat her yurttaş gibi Rızabey Apartmanı sakini Emine Yücel de tedirgin olmuştu.

Yücel, altı gün sonra apartmanın WhatsApp grubuna şu mesajı yazdı:

"Binamızda son depremlerden dolayı hasar tespiti yapıldı mı, yapılacak mı, binamız depreme dayanıklı mı, bu hususta bilgisi olan var mı, binamızın durumu nedir? Depremler devam edecek sanki."

Yanıt bir gün sonra geldi. Apartman yöneticisi Süheyla Erdönmez şöyle karşılık verdi:

whatsapp-image-2021-09-03-at-00-57-24.jpeg"Emine hanım, son depremde binamızda herhangi bir olumsuz durum oluşmamıştır. Konu hakkında... görüşülmesi gereken yerin burası değil, toplantı olduğu görüşündeyim."

Erdönmez ve kimi kat malikleri gerçeği saklıyordu.

Rızabey Apartmanı, üçüncü derece riskliydi.

Yani, en tehlikeli aşama...

Nitekim, 30 Ekim 2020'de meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremde Rızabey Apartmanı yerle bir oldu.

Emine Yücel'in üç ve dokuz yaşındaki kızları Diren ve Feda...

Eltisinin kızları altı ve dört yaşındaki Vera ile Lena...ücel

Kayınvalidesi Arife Yücel (62) vefat etti.

Depremde, apartman yöneticisi Süheyla Erdönmez de hayatını kaybetti.

2005'te izinsiz müdahale

Rızabey Apartmanı, 1993'te Bayraklı'da inşa edilmişti. Sekiz katlı apartman 17 ve 21 Ekim 2005'teki depremde hasar gördü.

Binanın taşıyıcı sistem elemanlarına 'epoksi enjeksiyonu' yapıldı.

Kolon kirişlerindeki çatlaklar kimyasal yapıştırıcılarla güçlendirildi.

İşlem projesiz, izinsiz ve kontrolsüz şekilde gerçekleştirildi.

Aradan yedi yıl geçti.

Üçüncü derece riskli!

2012'de Tire, Urla ve İzmir'de depremler yaşanınca Rızabey Apartmanı'nın sakinleri deprem rapor almak için Bayraklı Belediyesi Deprem Etüt Merkezi ve Yapı Labaraturarı'na başvurdu.

Raporda, apartmanın üçüncü derece riskli olduğu vurgulanarak, şöyle denildi:

"Beton kalitesinin düşük olması, düz demir kullanılması, etriye aralıklarının (demir sargı) düzensiz olması, kolon kiriş bağlantılarında entriye sıklaştırmasının yapılmaması deprem riski açısından önem arz etmektedir. Zemin etüd raporundan sonra 2007 deprem yönetmeliğine göre performans analizinin yapılması yapınız açısından iyi olacaktır. Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Uygulama Merkezi ile irtibata geçerek, zemin etüdü ile beraber performans analizi yaptırmanızı tavsiye ediyoruz."

'Gelinlikle girdim, kefenle çıkarım'

Bu yazı üzerine Rızabey sakinleri acilen topladı. Bazı sakinler gerekirse müteahhitle anlaşarak, binayı yıktırıp yeniden inşa etmeyi önerdi.

Çoğunluk kat kaybı olacağı için itiraz etti.

Uğur Gezgin anlatıyor:

"Binanın temeli sağlam' dediler. Binayı kentsel dönüşüme sokup yıkmaya karşı çıkıp bizi engellediler. Çoğunluğu sağlayamadığımız için binayı yenileyemedik. (Karşı çıkmalarının) Sebebi, yedi kata indirilmesi ve bir kat kaybımız olmasıydı. Erdönmez'le tartıştık. 'Apartmana beyaz gelinlikle girdim, beyaz kefenle çıkarım' dedi."

Ahmet Çitim de şöyle söylüyor:

"Binayı güçlendirmek için müteahhitlere verelim' dedim. Ekonomik gücü olmayanlar ve karşı çıkan beş kişi yapılmaması yönünde görüş bildirdi."

Bina güçlendirilmedi.

Dahası bu, Rızabey'e 2013'ten sonra taşınanlara bildirilmedi.

Yücel Ailesi de onlardan biriydi.

Manisa Depremi'nde de çatladı

whatsapp-image-2021-09-03-at-00-57-25.jpeg

En sağ baştaki babaanne Arife Yücel, hemen önünde masaya eğilmiş lacivert tişörtlü Vera Yücel, sağındaki renkli enine çizgili elbiseli Feda Yücel, Feda’nın arkasındaki annesi Emine Yücel, Beşiktaş Feda tişörtlü baba Hüseyin Bilgin Yücel, pastanın hemen önündeki Diren Yücel, Hüseyin Yücel’in yanındaki kardeşi Deniz Yücel, eline omzuna attığı eşi Nilay Yücel, önünde masaya eğilen beyaz tişörtlü ise Lena Yücel

Zabıt katibi Hüseyin Bilgin Yücel, 2012 yılında İzmir'e göçtü ve Rızabey'in dördüncü katındaki 16. daireyi satın aldı. Ne evin eski sahibi, ne de bir komşu Yücellere evin hikayesinden söz etti.

O kadar ki 12 Haziran 2017'deki depremden sonra Emine Yücel'in WhatsApp grubunda yazdığı soru bile karşılıksız bırakıldı.

Manisa'da 26 Haziran 2020'de meydana gelen deprem apartman için son bir uyarıydı. Çünkü zemin kattaki Ödül Çiçek'in kolonları çatladı. Fakat Erdönmez, "Bina güçlendirildi. Yapacak bir şey yok" demekle yetindi.

Gerçekten yapacak bir şey yoktu!

Onca sarsıntıda hasbelkader ayakta kalan Rızabey Apartmanı, 30 Ekim 2020'de saat 14.50'de meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depreme dayanamadı.

Şehirde 118 kişi can verdi.

Bunlardan 36'sı Rızabey'de hayatını kaybetti.

Yücellerin evinden beş cenaze çıktı.

İlk duruşma bugün

Depremden sonra dördü tutuklu olmak üzere dokuz kişiye bilinçli taksirle birden çok kişinin ölmesine ve yaralanmasına neden olma suçundan İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.

İddianamede yer verilen bilirkişi raporunda şöyle deniyor:

"Projelendirmedeki eksiklikler, uygulama ve işçilik hataları ile yapım denetimindeki yeterisizlikler nedeniyle yıkılmış olduğu kanaatine varılmış olup önceki depremler nedeniyle gördüğü hasarın projesiz, izinsiz ve kontrolsüz şekilde tamirata tabi tutulmuş olmasının da yıkılmasında etkili olduğu..."

İlk duruşma bugün görülüyor.

Farkındalık parkı

Annesini, iki kızını ve iki yeğenini yitiren Hüseyin Bilgin Yücel, iki sorumluya işaret ediyor: Kar güdüsü ve tutucu düşünce.

Şöyle diyor, Yücel:

"Paralarının cepte kalması için binalarını yenilemiyor, bunu gizliyorlar. 'Bize birşey olacaksa Allah bilir' diyerek, bu felaketi getirdiler."

Yücel Ailesi, kat maliklerinden müteaahhit ve belediye yetkililerine varıncaya kadar bütün sorumluların yargılanmasını; söz verildiği üzere, yıkılan apartmanın bir bölümüne farkındalık parkı yapılmasını istiyor.

Biz farkındayız.

Rızabey, artık bir apartmanın adı değildir.

Açgözlü müteahhitler, kuralsızlıkları kural haline getirmiş yerel yöneticiler ve "Mala geleceğine cana gelsin" diyen mülk sahipleri tarafından el birliği ile işlenen ağır çekim bir katliamın adıdır.

Birleşik Arap Emirlikleri, Peker'e 'Başka ülkeyi kötüleyen video çekme' dedi

Türkiye'nin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile giderek yakınlaşması halen bu ülkede bulunan Sedat Peker'in akıbetini nasıl etkiler?

Peker'in varlığı iki ülke arasında bir pazarlığa konu ediliyor mu?

Peker, BAE kalabilecek mi?

Video çekebilecek mi?

Bu soruları, avukatı aracılığıyla Peker'e yönelttim.

İşte, yanıtlar:

PASAPORTUM İPTAL EDİLDİ: Pasaportumun iptal edildiği tarih "Belki başka bir ülkeye geçebilirim" diye paylaşım yaptığım zamana denk geliyor. Eşim ve yaşları küçük olan üç çocuğum haricinde, ailem ve çevremdeki herkesin pasaportları iptal edildi. Hangi gerekçeyle iptal edildiğini henüz anlayamadım. Mahkeme kararı olmadan, İçişleri Bakanı talimatıyla iptal edildiler.

DUBAİ'DE ŞİRKET KURDUM: Dubai'de şirket kurdum. Üç senelik oturum aldım. İş insanı olarak bulunuyorum. Pasaportum iptal edildiği için başka bir ülkeye gidebilmem mümkün değil. Mücadeleyi bırakmış değilim.

'VİDEO ÇEKME' DEDİLER: BAE'nin görevli memurları "Bizim ülkemizde başka bir ülkeyi kötüleyen videolar çekemezsiniz" diye düşüncelerini söylediler. Burası yabancı ülke ve kanunlarına tabiyim. Tüm imkanlarımı zorlayıp video çekme gayretinde olacağım.

KONU SADECE BEN DEĞİLİM: Türkiye ve BAE'nin görüşme konusunun sadece şahsımla ilgili olduğunu düşünmüyorum. İki ülke arasında dış politika ile ilgili çok farklılık var.

KIRMIZI BÜLTENİM YOK: Hakkımda Kırmızı Bülten kararı yok. Bu ülkede suç işlemediğim sürece beni kimse başka yere yollayamaz. En fazla yapacağı şey, ülkelerinden ayrılmamı istemeleri olur. BAE hiç kimseyi teslim etmemiştir. Kendi ülkesindeki yönetimle ters düşmüş bir çok iş adamı ve devlet başkanı bu ülkede yaşıyor. Onları pazarlık konusu yapmamışlar da beni mi yapacaklar. Asla inanmıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi