Mustafa K. Erdemol
Putin’in nükleer saldırı açıklaması “korkuttu” Üçüncü Dünya Savaşı çıkar mı?
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in önceki gün Ulusa Sesleniş konuşmasında sarf ettiği "Batı bizi yok etmek istiyor. Blöf yapmıyorum, toprak bütünlüğümüzü korumak için her türlü silahı kullanırız" sözler Batı'ya yönelik bir nükleer tehdit olarak yorumlandı.
Öncelikle bunu Putin’in ilk kez dile getirmediğini, daha önce de Ukrayna savaşında ülkesinin büyük bir ihtimalle taktik nükleer silahlar kullanabileceğinden söz ettiğini kaydedelim. Son açıklamanın öncekilerden daha çok “tehdit” içerikli görülmesinin nedeni, Putin’in Ukrayna’da mevzii kaybettiği için agresifleştiği, bu nedenle bir çılgınlık yapmaya daha yakın olduğu iddiası.
Rusları da yok eder
Putin, her ne kadar “çılgın gibi görülse de kullanılacak nükleer silahların, milyonlarca Rus insanını da öldürebileceğini bilmeyecek kadar aklını yitirmiş değil. Rusların Ukrayna’ya yapılacak herhangi bir nükleer saldırıdan etkilenmemesi için yapılması gereken tahliyeyi kısa sürede başarmasına olanak yok örneğin. ABD’de yapılan bir sivil savunma tatbikatında ülkenin kuzey doğusundaki Three Mile Adası dolaylarında olası bir Rus nükleer saldırısında 75 milyon kişinin tahliyesinin 72 saat süreceği hesaplanmıştı. Bu nükleer saldırının etkisinden kaçmanın kolay olmadığını gösteriyor. Ukrayna’da üç milyon insanın, - nükleer bir saldırı da yokken- çatışma bölgelerinden uzaklaştırılmaları üç hafta sürmüştü, anımsayalım. Yani, nükleer bir saldırı başlattığında sadece “hedefledikleri” değil Rusya’nın kendi vatandaşları da kaçacak zamanı bulamayacak.
Çernobil küçük kalır
Bir nükleer savaşın nelere yol açabileceğinin çok ama çok küçük bir örneği olarak Ukrayna’daki Çernobil nükleer santralindeki kazayı hatırlanmalı. Ne kadar büyük bir alanı etkilediği akla gelmeli. Kiev’e yönelik bir nükleer saldırının nelere yol açabileceğini karşılaştırma şansımız olabilir böylelikle. Ukrayna’nın başkentine yapılacak nükleer saldırının serpintileri Bryansk, Kaluga, Kursk, Orel, Tula gibi nüfusları 300 binden az olmayan Rus kentlerini de etkileyecek. İki milyondan fazla insanın hayatı risk altında demektir bu. Bunun radyasyondan, ortaya çıkan ısıdan, aşırı basınçtan kaynaklı ölümleri var daha. Ukrayna’ya yapılacak bir Rus nükleer saldırısında Ukraynalılar kadar Rusların da öleceği anlamına geliyor bu. Rusya’nın saldırı öncesi söz konusu kentlerdeki insanları tahliyesi haftalar alacak, bu düşmanlarının da saldırı hazırlığından haberdar olup karşılık vereceği anlamına gelir. Milyonlarca insanın ölmesi demektir bu.
Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna savaşında 5 bin 937 askerinin öldüğünü açıkladı. Diyelim ki gerçek sayıları gizlendi, asıl sayı 10 bin olsun, fark etmez, Putin bu kayıpların intikamını almak için iki milyondan fazla yurttaşının da öleceği bir nükleer saldırı başlatır mı gerçekten?
Çin faktörünü unutmayalım
Her şeyi göze alıp da Ukrayna’da nükleer silahlar kullanmaya başladığında Putin’in karşısına ilk dikilecek ülkenin Çin olacağı şaşırtıcı gelmesin. Çin, Batı yaptırımları karşısında Rusya için iyi bir koruyucu oldu hep. Ukrayna’ya yönelik nükleer saldırıda Çin de batının misillemesinin hedefi olacak. Çünkü nükleer savaşta zayıflayacak olan batının karşısında Çin son derece güçlü hale gelecek. ABD/Batı Rusya’yla nükleer bir savaşın ardından Çin karşısında zayıf kalmayı göze alamaz. Savaşa girmese bile ABD/Batı’nın hedefi olacağı kesin Çin’in.
Bu nedenle Çin Rusya’nın nükleer saldırı girişiminin karşında olacaktır. Nükleer bir güç olmasına rağmen bunu bir tehdit aracı yapmayan, dış politikası geleneksel olarak barışçı/karışmama ilkesine dayalı Çin, kendisinin yol açmadığı bir nükleer savaşın parçası olmayı istemeyecektir. Gittikçe Çin’e yaklaşan, etkisine açık hale gelen Rusya’nın Çin’e direnmesi gerçekçi olmaz.
Nükleer silahların kullanılacağı bir üçüncü dünya savaşının çıkması, çatışan güçlerin yararına olmayacaktır. Bir dünya savaşının çıkmayacak oluşu yine de güvenli bir dünyada yaşayacağımız anlamına gelmiyor. Karşıt güçler birbirleriyle bölgesel savaşlarla, dar kapsamlı çatışmalarla hesaplaşmayı, her zamankinden daha fazla sürdürecek maalesef. Daha çok savaş göreceğiz. Her zamankinden daha fazla. Ama nükleer felaket korkusu yüzünden dünya savaşına dönüşmesi zor bu çatışmaların. Bu yüzden sık sık “nükleer silahlar olmasaydı çoktan üçüncü dünya savaşındaydık” deyip duruyorum.
Çılgın ama o kadar da değil
Putin, çılgınlık yapacak biri gibi duruyor olabilir ama, olası bir nükleer saldırıda 2 milyon Rus’un ölümüne de yol açacak biri de değil. İlan ettiği kısmi seferberliğin de savaşın başından beri yürürlüğe sokulması planlanan bir uygulama olduğunu bilmemek değerlendirmeleri eksik bırakır. Seferberlik uyarınca askere alınan 300 bin yedeğin savaşa sürüleceği falan yok. Hangi eğitimsiz yedek cepheye sürülür? Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun bu konudaki açıklaması ortada. Bunların 2 ya da 3 bini, Ukrayna’dan alınmış toprakların korunmasında kullanılacak. Asıl savaş gücü çatışma alanlarında tutulacak. Kazanılmış bölgeleri deneyimli askerlerle korumak savaşan gücü pasifleştirmek demek. Herkes bilir bunu.
Söylemden çok olana bitene odaklanarak değerlendirme yapmalı. Putin’i hiç de sempatik bulmam ama ABD’nin Rusya’dan da, Kuzey Kore’den daha fazla nükleer denemeler yaptığı bilinirse kimin dünya için daha büyük tehdit olduğu da görülür. “Dünyanın koruyucusu” ABD 1945 yılından bu yana toplamda 1,032 nükleer deneme gerçekleştirirken, “dünya için büyük tehdit” olan Kuzey Kore 7 nükleer denemede bulundu örneğin.
Dünyada var olan ne kadar nükleer güç varsa, bunların hepsi de “çılgın” olabilir. Bu kadar çok “çılgın”ın olması iyidir. Birbirini yok etme cesareti bulamazlar. Birbirlerine üstün geldiklerini bile fark edecek zamanları olmayacak bir nükleer savaşta.
Hale bakın..
Bu “manyaklar” sayesinde hayatta kalacağız belki de.