Mustafa K. Erdemol
Politik Gözyaşları Her Zaman İşe Yarar
Niyet okuyup da Meral Akşener’in dün grup toplantısında döktüğü gözyaşlarının samimiyetini sorgulayacak değilim, inanın. “Neden hep fakirler ölüyor” derken duygulandığına, fakir, fukaranın haline üzüldüğüne inanıyorum elbette. Sorduğu sorununun yanıtını bilmeyen biri olarak neden politikaya soyunduğuna anlam veremediğimi de belirtmiş olayım, yeri gelmişken.
Ben samimiyetine inansam da çok kişi seyircisi bol bir gözyaşı olduğu için, örnekleri daha önce de görülen “politik bir gözyaşı” olduğunu düşünebilir bunun. Haklıdırlar da. Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, hem de kalabalıklar önünde sık sık ağlayan figürler malum. Kendi adıma seyircisi bol ikramları da gözyaşlarını da pek takdir edenlerden olmadığım için adıgeçen zatların “duygulanmalarından” etkilenmiş değilimdir, ne mutlu ki. Ama, Meral hanım için söylemiyorum, birçok politikacı için gözyaşı, yerinde kullanılırsa, gayet yararlı bir malzemedir.
Siyasal tarih derslerimizde İngiliz siyasi tarihini de okumuştuk. 17. yüzyılda yaşanan İngiliz İç Savaşı sırasında gözyaşlarına söylevi süslemek için başvurulurmuş, dersten biliyorum. Monarşiye karşı isyan eden, Kral I. Charles'ın ölüm fermanını imzalayan Oliver Cromwell gözyaşı gösterileri yapmakta bir numaraydı denir, örneğin. Oysa tarih onu son derece sert, maço biri olarak anlatır. Eh, zaten bir sonraki yüzyıl da büyük duyarlılık çağı olan 18. yüzyıl değil midir? Gözyaşı olmaz mı hiç? Dönemin iki büyük politikacısı Charles James Fox ile Edmund Burke, Avam Kamarası’nda Fransız Devrimi hakkında hararetli bir tartışma yaparlarken Fox'un, Burke’ün hakaretleri yüzünden gözyaşlarına boğulduğu anlatılır. Bu pek gösteri amaçlı değildir herhalde, hakaret üzmüş olabilir Fox’’u pekala.
Şimdi, bu gözyaşlarını ciddiye almayan tek fesat ben değilim tabii. Fox’un ağlaması İngiliz basınında alay konusu olduğuna, birileri de “nutuk atarken nasıl ağlanır?” başlıklı hicivler yazdığına göre “politik gözyaşı”nın her dönemde, her yerde samimiyti sorgulanmış demek ki.
İngiltere’nin en popüler Başbakanı Winston Churchill’in kamuoyu önünde sık sık ağladığını en azından yaşamının anlatıldığı filmlerde görmüşsünüzdür. Acıklı film seyretmeye dayanamadığı, hüngür hüngür ağladığını da söylerler.
Ama ağlayanlardan birinin Başbakan Margaret Thatcher olduğuna inanmak zor tabii. Sınıfının düşmanı bu manav kızı politikacı acımasızlığıyla meşhurdu. Bir gün Woman’s Own adlı kadın dergisine kapak olan Thatcher’in dergideki söyleşi sırasında gözyaşlarını tutamadığı belirtiliyordu. Bu da politik gözyaşı örneği olarak anlatılır durur, çünkü binlerce okuyucuya bu ayrıntının verileceğini Thatcher’in bilmemesine imkan olmadığını söylerler.
Gideli bir yıl olmuştu İngiltere’ye, 1985’te bir televizyon programında Thatcher’in ünlü oyun yazarı Miriam Stoppard 'la konuşurken ağladığını gördüm. Madenciler grevinde işçilere destek olmak için katıldığımız gösterilerde hakkında küfürlü sloganlar attığımız “demir lady” idi bu. Şaşırmıştım doğrusunu isterseniz. Bir televizyon röportajı sırasında ağlayan ilk Başbakan demişlerdi Thatcher için sonradan.
Bir de Barack Obama’nın ağlamasını hiç unutamam, neden ağladığını hatırlayamasam da. Fena yüklenmişlerdi ama Obama’ya. Sahte gözyaşları diyen muhalifleri olmuştu. Yani kişinin samimiyetini kabul ettirmekte en çok zorlandığı an ağladığı anlar demek ki. En iyisi kimseye görünmeden, kimse tarafından görülmeden ağlamak. Ben öyle yapıyorum, az da ağlasam gözyaşlarımın kesinlikle izleyicisi yoktur.
Ağlamak her zaman seçim kazandırmaz, belirteyim. Derste buna örnek olarak 1972'de Demokrat Parti'den aday adayı olan ABD’li politikacı Ed Muskie’yi anlatmıştı hocamız. Kendisine, ailesine yönelik saldırılar karşısında savunma yaparken ağlayınca o güne kadar aldığı seçmen desteğinin bittiğini söylerler. Bir zamanlar bir Yunan asıllı Başkan adayı Michael Dukakis vardı, az daha seçilecekti. Adam bir tankın üzerinde çıktığında asker helmetini kafasına yamuk taktığı için puan kaybetti demişlerdi. Ağlamak da becerisizlik de puan kaybettirebilir yani.
Bizde de ağlayan politik figürlerin akıbeti öyle pek parlak olmadı. Arınç, “özgül ağırlığım var” dese de pek ciddiye alınmıyor, Filistin’de, Gazze’de bir Filistinliye sarılarak ağlarken fotoğraflanan Davudoğlu, Başbakanlığı yitirdi. Tabii ki rastlantı bunlar ama, iki ağlak figürümüzün durumu birbirine benzeyince dikkat çekiyor işte.
Ağladığı diye Meral hanıma bir lafım yok. Neden olsun ki? Politik gözyaşı da olsa ne denebilir?
Ancak şu var, Meral hanım da gözyaşı döken diğerleri de rahat olsunlar; ağlamak kişiye itibar kaybettirmez.
Aksine, gözyaşları gerçekse itibar kazandırır.
Herşeyin gerçeğinin kazandırdığı gibi