Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Ok Yaydan Çıktı (Mı?)

Aslında iktidar DEM’e epeydir sinyal veriyordu. Hatta Bahçeli’nin TBMM açılışında, barışa yorulan el sıkma hamlesi, “sinyal sarıdan yeşile mi döndü” dedirtmişti.

Yine de MHP liderinin Öcalan çıkışını kimse beklemiyordu.
İsrail Türkiye’ye saldırır mı?
Suriye ile barış mümkün mü?
Bölgedeki altüst oluştan ne beklemeli?
Derken..
Yepyeni ve kocaman bir soru işaretiyle karşı karşıyayız.
Üstelik “ACELE CEVAP” yazılı zarfla gönderilmiş bir soru bu’
Öyle ki, gazeteci İrfan Aktan’a göre bugün (yani 23 Ekim 2024 günü) Kandil’den ve bir ihtimal Öcalan’dan önemli bir açıklama gelebilir. Süreç bir günde ivme kazanabilir.
*. *. *
Öcalan’ın açıklama gönder-ebil-mesi, bize özellikle iktidarın / Erdoğan’ın konuya dair niyetini gösterecektir.
Zira Öcalan yıllardır, Kürt siyasetinin her fırsatta dile getirdiği gibi, tam bir tecrit altında. Ne yakınlarıyla görüştürülüyor ne de avukatlarıyla.
Bu konuda bulabildiğim “en son” bilgi notu 2023 Kasım’dan. Yani yaklaşık 1 yıl öncesinden. Notta “32 aydır kendisinden haber alınamayan Öcalan’a 6 ay daha avukat yasağı geldi” deniyor. Varın hesabı siz yapın.
Ve onca zaman sonra, Bahçeli’nin hamlesiyle tecritin kaldırıldığını ya da hafifletildiğini düşünün.
Olur mu?
Bahçeli son çeyrek yüzyılda neleri oldurdu!
Bu da olur!
*. *. *
Tam bu noktada İlnur Çevik’in süreci anlamakta yararlı olabilecek açıklamasına yer vermek istiyorum.
Sosyal medyadaki profilinde hala “Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politika Kurulu Üyesi” yazan Çevik, zaten bildik bileli Kürt sorununda önemli roller oynamış.. Arabulucu gibi mesaj getirip götürmüş biri.
Epeydir ortalarda yoktu.
Bir baktık KRT’de bir programın konuğu. Ve itiraf üstüne itiraf.. İfşa üstüne ifşa.. Anlatıyor:
“Türkiye’de çözüm süreci denen şey hiçbir zaman olmadı. Hepsi hayal ürünüydü. Hepsi palavraydı. Bir tek buna Sayın Cumhurbaşkanımız inanıyordu; çünkü aksiyon adamı. Sayın Cumhurbaşkanımız bu çözüm sürecinde müthiş bir siyasi risk aldı. İnandı ki; etrafındakiler bu işi biliyorlar, anlıyorlar. Onlar bu işle Türkiye’yi selamete çıkaracaklar. Çözüm süreci başlayacak, Kürt meselesi, Güneydoğu’nun sorunları halledilecek. Sayın Cumhurbaşkanımıza böyle anlatıldı. Ama kimse çözüm sürecinin altını doldurmadı. Tuhaf tuhaf şeyler oldu. Habur’dan Diyarbakır’a kadar şovlar gösteriler ve devlet ezildi. Sayın Cumhurbaşkanımız şaşırdı. Çünkü onun dediği çözüm süreci bu değil. Çözüm sürecini yürütenlerin bir planları olması lazımdı. Bir planlarının olmadığı ortaya çıktı. ‘Başlayalım süreç diye bir şeye, nereye varırsa varır’. Öyle olur mu, siz devletsiniz.
*. *. *
Şaka gibi, değil mi! Ne Erdoğan böyle bir sürece hazırmış.. Ne de onu bu yola çıkaranlar. Uzun lafın kısası, FETÖ’den ekonomiye her kritik meselede yanılan / yanıltılan Reis meğer bu hayati konuda da aldatılmış.
Bu meseleye bir başka yazıda döneriz ama şimdi sıcak gündemden kopmayalım.
İlnur Çevik bu sözleri, Bahçeli’nin TBMM’de DEM sıralarına gidip selâmlaşmasından sonra söylüyor.
İlginç, değil mi!
Ama, geçmişe dair ifşanın ardından söyledikleri daha da ilginç:
“Çözüm sürecinin başlangıcı falan yok. Öyle bir irade de yok. El sıkışmalar tamam, görsel olarak hoş ama altını dolduracak şu anda hiçbir şey yok. Şartlar oluşmuş mu, hayır oluşmuş durumda değil. Selahattin Demirtaş hapishanede, Abdullah Öcalan İmralı’da, hâlâ daha DEM milletvekilleri üzerinde büyük baskılar var, onların çoğunu vatan haini olarak gören geniş bir kesim var. Şartların oluşması yalnız siyasi tedbirlerle, polisiye tedbirlerle olmaz.”
*. *. *
Peki ne olur, ne yapılırsa çözüm süreci başlayabilir?
İlnur Çevik’e göre “önce Amerikalılarla dobra dobra” konuşmak gerekiyor. Eğer ABD PYD - YPG desteğinden vazgeçip bölgenin boşaltılmasını sağlarsa.. Belki!
İlnur Çevik’in, Irak Kürdistan’ı ve ABD hattındaki gelişmelere “İÇERDEN” vakıf olduğunu bilince sözlerine şaşırmıyorsunuz.
Ancak o sözlerin ne kadarı kendi görüşleri, ne kadarı Erdoğan’ın.. Sınırlarını da tam net çizemiyorsunuz.
O halde?
*. *. *
Bana sorarsanız, ABD bu oyun planında uzun zamandır var. Ancak Suriye’nin kuzeyinden çekilip PYD’yi tasfiye etmek gibi bir “rol” üstlenmiş değil.
Tam aksine, bölgede gerilim tırmanır, İran hedef tahtasının tam ortasına yerleştirilirken, Suriye’den çıkmayı aklına bile getirmez.
Tam tersine, Türkiye’yi, iktidarı mutlu edecek yardımlarla vs, PYD’nin varlığına razı etmek ister. Bu arada, muhtemelen -artık işlevi azalan- Kandil’i boşalttırıp Reis’e “en kahraman başkan” ünvanını kazandırmayı da hesaba dahil eder.
Yani ABD gerçekten de bu noktada en kritik faktör.
İktidar ortakları için de neredeyse “kutsal ortak”.
Zaten.. Bahçeli’nin son çıkışına bakınca aklınıza hemen ABD gelmedi mi?
Öyle ya! 2000 yılından bu yana -aman ne tesadüf- Bahçeli ile ABD’nin istekleri / yolları hep kesişmedi mi?
Erdoğan siyasete -sevgili Erol Mütercimler kaç kez anlattı- ABD Başkonsolosu ve İstanbul elitlerinin davetiyle adım atmadı mı?
Bahçeli tam da o sırada Ecevit hükümetini devirip AKP’nin önünü açmadı mı?
Sonra, “Erdoğan anayasada olmayan yetkileri kullanıyor” deyip.. Cümleyi “olmaz öyle şey” diye bitireceğine.. Anayasanın “tek adam rejimine göre” değişmesinin yolunu açmadı mı?
Böylece ABD’nin gönlünden geçen “başkanın” yollarına gül sermedi mi?
*. *. *
Çözüm süreci yeniden gündeme gelecekse, hem anayasa değişikliği konusunda aradığı desteği bulan Erdoğan memnun olacaktır.. Hem de -mutlaka- ABD’nin gönlü edilecektir.
Ne diyor Bahçeli, AİHM’in “umut hakkı” kararı yerine getirilebilir. Yani 25 yılını geçmiş hükümlü için, “bir şans” kapısı açılabilir.
Avukat Uğur Poyraz, tam da bu yazıyı yazarken notu iletti.
DEM’in Öcalan’a tahliye yolunu açacak kanun teklifi TBMM Adalet Komisyonu’na gidip, sıraya girmiş.
Hem de ne zaman biliyor musunuz? 25 Eylül 2024 günü.
Anlayacağınız taşlar birer birer döşenmeye başlamış.
*. *. *
Yol biter de barışa varır mı?
Umarım.. Gönülden dilerim..
Ama.. Geçmişte ağzı yanan herkes gibi.. Hatta Kürt siyasetinin her ferdi gibi ben de yoğurdu üflerim.
Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu’nun söylediklerine de imzamı atarım:

“Daha dün seçim meydanlarında montaj kasetler yayınlayarak muhalefeti Kandil’den mesaj almakla suçlayan bir iktidarın samimiyeti konusunda endişelerimiz var. Daha dün 6’lı masanın 7’nci ayağı diyerek tüm muhalefeti suçlayan bir iktidarın samimiyeti konusunda endişelerimiz var. Bir yandan yeni anayasa derken öbür yandan Anayasa Mahkemesini kapatmaktan dem vuran bir iktidarın samimiyeti konusunda endişemiz var. Türkiye’nin bütünlüğüne birlik ve beraberliğine katkı yapacak adımlar elbette önemlidir. Ancak bölgemizdeki gelişmeler de dikkate alındığında bu adımların Türkiye’nin bütünlüğünden ziyade Büyük Ortadoğu Projesine hizmet edeceğine dair endişemiz var.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi