İsmail Pehlivan
Bu yaşadıklarımız tesadüf müdür?
Ülkemiz çok kritik bir süreçten geçiyor. Söylenen hiçbir sözün, yapılan hiçbir eylemin tesadüf olmadığına inanıyorum. Terör saldırıları nasıl ki geçmişte de tesadüf veya rastgele değilse; bugün de tesadüf değildir. Tüm konuşmalar, eylemler ve terör saldırıları bir büyük planın parçasıdır.
Demokrasi güçleri sindirilmiş, gazeteciler susturulmak isteniyor, dördüncü kuvvet olarak bildiğimiz basın siyasi iktidarın emrine girmiş, demokratik kitle örgütlerinin sesi kısılmış, birkaç muhalif medyaya ambargo uygulanarak yok edilmek isteniyor… Kısacası siyasi iktidar tüm kargaşalara rağmen kendisine dikensiz bir gül bahçesi yaratmak istiyor.
Büyük planın parçaları ilkin Anayasa’mızın ilk dört maddesi değiştirilsin, tartışılsın diye yola çıktılar. Bir süre Türkiye kamuoyunu bununla oyaladılar. Sonraki günlerde hiç beklenmedik bir kişiden, MHP lideri Devlet Bahçeli’den ansızın terörist Öcalan’a davet çıkarıldı.
1975 yılında doğu ve güneydoğu Anadolu’daki yurtsever devrimci önderlere pusu kurarak katletmeyle işe başlayan PKK; sonraki yıllarda da ülkemizde terör estiren ve binlerce askerimizin ve yurttaşlarımızın katledilmesine neden olan PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ın Gazi Meclis’e davet edilmesi tesadüf olamaz.
Cumhur İttifakı tarafından bir oyun kuruluyor. Bu oyunda filler tepişirken, çimler ezilmeye devam ediyor. Daha da edecek gibi…
Şimdi de Türkiye’nin kalbi Ankara’da Kahramankazan ilçemizdeki dünya ile rekabet edecek derecede teknoloji üreten bir tesisimiz olan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ. (TUSAŞ) herkesin gözü önünde tahrip gücü yüksek patlayıcılarla terör saldırısına uğruyor. Beş canımız şehit oluyor, onlarca canımız da yaralanıyor. Beş ana kuzusunu kim geri getirebilir ki…
Bu da tesadüf olamaz!
Ülkemiz terörist yuvası oldu sanki… Sınırlarımızdan kimlerin geçip geldiğini bilmiyoruz. Vatanına ihanet edenlerin yurdu olduk adeta.
Dile kolay, 13 milyon mülteci ve sığınmacı... Kim bunlar, ülkesinde hangi suçlara bulaşmışlar bilmiyoruz.
Teröristler kol geziyor. Mafyaların, çetelerin ve teröristlerin yurt edindiği ve terör estirdiği ülkemizde gün geçmiyor ki yeni bir katliama tanık olmayalım.
Terörün her türlüsüne lanet olsun. Terörü destekleyenlere de bin kez lanet olsun.
Siyasi terör ile halkı sindirenlere de lanet olsun.
Ekonomik terör ile halkı açlığa mahkum edenlere de lanet olsun. Kadınlarımıza yönelik teröre de lanet olsun.
Yenidoğan bebelerimizi katleden canilere de lanet olsun.
Soruyorum size “Yenidoğan Çetesi” tesadüf ürünü müdür?
Sağlık sistemi çökmüş, özel hastaneler adeta terör estiriyor. Halkı soymak üzerine kurulan özel sağlık sistemi sosyal devletin altını oyuyor. Kimsenin gıkı çıkmıyor, hatta bu soygun yerleri adeta kollanıp, korunuyor.
Sağlık en temel insan hakkıdır ve devlet güvencesinde olmak zorunluluğu vardır.
Eğitim sistemimiz çökmüş. Özel okullar adeta soygun merkezlerine dönüşmüş. Veliler bir umutla çocuğu iyi bir eğitim alsın diye özel okullara milyonlar ödüyor.
Eğitim en temel insan hakkıdır ve devletin güvencesinde olmak zorundadır.
Ekonomik sistem çökmüş, siyasi iktidar aldığı günübirlik kararlarla halkı her geçen gün açlığa mahkum etmeye devam ediyor.
Mafyalar, çeteler, şebekeler, teröristler dört bir yandan saldırmaya devam ediyor. Devlet ve siyasi iktidarın ne acıdır ki bunlarla baş etmeye gücü yetmiyor. Keşmekeşlik almış başını gidiyor. Hangi karanlık dehlizlerde hangi karanlık güçler besleniyor bilemiyoruz.
Bebeler daha ana sütü emmeden katlediliyor. Bunu yapan caniler sözde Hipokrat yemini etmiş; doktor ünvanlı aşağılık mahluklar..
Şaşıyorum… Nasıl da vicdansız insanlar olduk. Oysa Anadolu insanı vicdanlıdır, merhamet duygusunu hep yüreciğinde besler; tıpkı yavrusu gibi…
Bu vicdansızlar nasıl, nereden türedi güzel yurdumda, şaşıyorum. Yok, aslında şaşmıyorum; 22 yıldır başımızda boza pişiren siyasi iktidar tüm bu keşmekeşliğin taşlarını döşemedi mi?
21. yüzyılda gözlerini para bürümüş alçaklar, bebelerin bedeni üzerinden para kazanıyor. Sosyal Yardım Kurumu’ndan hak ettiğinden fazla para alabilmek için “bebek” öldüren canavarlar şebekesi bu yeni sistemin ürünü değil mi?
Bu da tesadüf olabilir mi?
Ülkemizde tüm canlılar can çekişiyor. Kadınlar, bebekler, hayvanlar derken terörün giderek azgınlaşması ve toplumsal dinamiklerin duyarsızlaşması tamamen tek adam rejiminin yarattığı kaos ortamının ürünüdür. Ben huzursuzum, sen huzursuzsun, o huzursuz lakin aynı zamanda tepkisiz olmuşuz be kardeşim....
İşçimiz aç, emeklimiz aç, köylümüz aç, esnafımız aç; hala devlet üç maymunu oynamaya devam ediyor.
Bir yandan bebeler ölüyor; bir yandan devlet soyuluyor. Dokuz ay rahminde taşıyan ana kanlı gözyaşları döküyor. Feryadı arşa çıkıyor. Acı çeken anneler babalar adalet bekliyor. Siyasi iktidar üç maymunu oynuyor.
“Bebek” şu öpmeye, koklamaya doyamadığımız, okşamaya kıyamadığımız yavrularımız! Gülüşü bir ömre bedel, cıvıltısı evin neşesi olan bebelerimiz!
Nasıl onlara kıyarsınız?
“bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni” Hasan Hüseyin Korkmazgil