Şahin Aybek
Öğretmenlik mesleğinin statüsü ve öğretmenlik meslek kanunu
Şahin Aybek
“Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerin statüsünü ve saygınlığını koruma ve geliştirme amacından yoksundur. Kanunun hazırlık süreci, ilgili paydaşların katılımıyla şeffaf bir şekilde yürütülmemiş olup, öğretmenlik mesleğinin sorunlarına çözüm üretmekte yetersiz kalmaktadır. Bu durum, öğretmenlerin hak ettikleri değeri görmemesine ve eğitimdeki kalitenin olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır.”
Milli Eğitim Bakanlığı Emekli Daire Başkanı/Kamu Yönetimi Uzmanı Ali Çakıroğlu ile öğretmenlik mesleğinin statüsü ve öğretmenlik meslek kanununu konuştuk.

Sayın hocam sizinle öğretmenlik mesleğinin statüsünü ve öğretmenlik meslek kanununu konuşmak istiyorum…
Şahin hocam iki bölümden oluşan bir değerlendirme yapabiliriz. Birinci bölümde 18.10.2024 tarihli ve 32696 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7528 sayılı Kanunun yöntemini; ikinci bölümde de sözü edilen Kanunun içerik ve niteliği üzerinde durabiliriz.
Ali hocam isterseniz kanunun yöntemi ve gerekçesi ile başlayalım.
14.02.2022 tarihli ve 7354 sayılı Kanunun bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine Kanunun hazırlandığı, Genel Gerekçesinde belirtilmektedir. Sözü edilen gerekçe, gereklilik koşulu bakımından yerinde olmakla birlikte yeterlilik koşulu açısından oldukça eksiklikler taşımaktadır.
... Kanunun yeterlik koşulunu taşıyabilmesi için ilkesel anlamda veri-bilgi ve diyalog temelinde hazırlanması gerekirdi. Eğitim politikalarının hazırlanması ve kararlarının alınmasında, ülke ve dünyadaki birikim ve deneyimin veri-bilgi ve diyalog temelinde değerlendirilmesi usulü benimsenmelidir. Bu yöntem, eğitim politika ve kararlarının tüm ulusça sahiplenilmesine de destek verebilecektir.
Veri
... Kanunun hazırlanmasında Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile birlikte;
Yürürlükten kaldırılan 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu uygulamasının;
a. Öğrencinin öğrenme, gelişim ve iyi insan ilişkileri kurması üzerindeki etkileri,
b. Öğretmenin kişisel ve mesleki gelişimi ve bu gelişimin öğrencinin öğrenmesine etki edecek nitelikte; Öğretim etkinliklerini öğrenciye göre değiştirip, geliştirme durumu,
c. Öğretmenlerin güdülenmesine etkileri,
ç. Öğretmenler arasındaki, işbirliği ve dayanışmaya katkıları,
d. Okul iklimi ve kültürüne etkileri,
e. Öğretmenlerin statülerine, mesleksel ve toplumsal hiyerarşideki yerlerine etkisi,
f. Kariyer basamaklarında yer alan unvanların okuldaki görev, yetki ve sorumluluklarının, öğrenci merkezli, süreç odaklı uygulamalarda ki katkıları
Diğer ülkelerdeki Meslek Kanunu uygulamaları sonucunda ortaya çıkan sorun ve önerilere ilişkin veriler,
3. Birleşmiş Milletler Yapısı içinde yer alan kurumların oluşturduğu veriler (örneğin: 1. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO ve Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO'nun ortaklaşa hazırladıkları, "Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi" izleme raporları. 2. OECD'nin hazırladığı "Öğrenme Pusulası 2030"). ve benzeri konularda yapılan araştırma sonuçları; bu sonuçların ilgili oldukları konu başlıklarında derlenip, kullanıma hazır halde kamuoyuna sunulması ile gereksinim duyulan veri setleri ihtiyacına destek verilebilecektir.
Bilgi
Eğitim politika ve kararlarının alınmasında, ülke ve dünyadaki birikim ve deneyimi, bilimsel yöntemle çözümleme ve sentezleme yeterliğine sahip alan uzmanları ile çalışılmalıdır. Çocuğun yüksek yararı ve esenliği eğitim bilimi disiplini odağında, gerektiğinde disiplinler arası işbirliği ile değerlendirilmelidir. En temel ve kurucu hakların başında yer alan eğitim hakkı; insanı onur eşitliğinde sürdürülen bir yaşama, nesne niteliğinde değil özne niteliğinde hazırlamalıdır.
İlgili veri setleri,ilişkili oldukları bilim alanı ve/veya ilişkili oldukları diğer disiplinleri temsil eden uzmanların katılımı ile oluşturulan komisyonlarca değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmede varsa karşı görüşler, kamuoyunun erişimine açılmalıdır.

Diyalog
Eğitim ve eğitim çalışanlarına ilişkin politika ve kararların oluşturulması bireysel, temsili ve örgütlü katılım esasına dayanmalıdır.
Başta öğrenen, öğretmen ve veliler olmak üzere öğretmen örgütleri, sivil toplum örgütleri, diğer kamu kuruluşları, özel sektör, üniversite temsilcilerinin ilgilerine göre katılımı ile oluşturulan komisyon, çalışma grupları vd. aracılığı ile ya da kurumsal olarak; veri ve bilgi temelinde hazırlanan taslaklar incelenip, değerlendirilmelidir.
Verilen görüşler Milli Eğitim Bakanlığınca, kamuoyunun erişimine de sunulmalıdır.
Diyalog, karar ve politika belirleme sürecinde bir taraftan "buz dağının" altının da görünmesine katkı sağlarken; diğer taraftan da karar ve politika hazırlığına katılanların, bunları sahiplenip, desteklemesini de kolaylaştırabilecektir.
Diyalogla ülke birikim ve deneyimi değerlendirilmekle birlikte, dünyadaki birikim ve deneyimden de yararlanmanın yolları bulunup, işletilmelidir.
Eğitimle ülke ve dünyada anlayışın, işbirliği nin, dayanışmanın, barışın, dostluğun, kardeşliğin, adil paylaşımın sağlanabileceği; bunun için evrensel değer ve amaçları yurttaş, dünyadaş ve yaşamdaşlık bilinci ile yaşama geçirmekte öncü ve örnek olunmalıdır.
Eğitim Çalışanı politikalarının belirlenmesinde, yukarıda değinilen "Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi"nden özenle yararlanılmalıdır. Tavsiyenin, eğitim ve Öğretmenlerin statülerinin iyileştirilmesi için; ortak kural ve önlemler bütününü sunduğu Göz önünde bulundurulmalıdır. Öğretmen örgütleri ile eşit ilişki düzeyinde Taslaklar hazırlanıp, değerlendirilmelidir.
Ali hocam gelelim ikinci bölüme. Kanunun içerik ve niteliği nasıl?
Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerin statüsünü ve saygınlığını koruma ve geliştirme amacından yoksundur.
Kanunun hazırlık süreci, ilgili paydaşların katılımıyla şeffaf bir şekilde yürütülmemiş olup, öğretmenlik mesleğinin sorunlarına çözüm üretmekte yetersiz kalmaktadır. Bu durum, öğretmenlerin hak ettikleri değeri görmemesine ve eğitimdeki kalitenin olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır.
Devlet Personel Rejimi
Sözü edilen Kanunla Öğretmenlik mesleği, "Devlet Personel Rejiminin Memur Statüsü” içinde ele alınmıştır. Devlet Personel Rejimi kamu görevlilerini; "memurlar" ve "diğer kamu görevlileri" olmak üzere iki ana grupta düzenlemektedir.
"Diğer kamu görevlileri" grubunda hâkimler ve savcılar, akademik personel, silahlı kuvvetler personeli bulunmaktadır. Bu grupta yer alan mesleklerin belirgin özelliklerini, profesyonellik oluşturmaktadır. Profesyonel mesleklerin doğası gereği; kurumsal özerklik, akademik özgürlükler, meslek teminatı gibi özellikler de bu meslek mensuplarının ilişkili oldukları kavramlar arasında yer almaktadır.
Profesyonel bir meslek olan öğretmenliğin; sözü edilen kanunda "memurlar" grubunda değil, "diğer kamu görevlileri" grubunda düzenlenmesi doğru ve yerinde bir beklenti iken bu beklenti karşılanmamıştır.
Osmanlı Devletinde İlmiye Sınıfı
Bu bağlamda daha iyi anlaşılması için örnek olarak Osmanlı Devletinde İlmiye Sınıfı incelenebilir: İlmiye Sınıfında müderrisler (öğretmenler, akademik personel), kadılar (hâkim ve savcılar) ve müftüler (imam, müezzin, Kuran kursu hocası ve vaizler değil) yer almakta ve bu meslekler, belirli ölçütlere göre "eşdeğerlik” özelliği taşımakta idi. Başka bir anlatımla kadılıktan, müderrislik ve müftülüğe; müderrislikten, kadılık ve müftülüğe; müftülükten de kadılık ve müderrisliğe geçilebiliyordu.
İlmiye Sınıfı özelliklerinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti personel politikalarında da 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1965 tarihine kadar dikkate alındığı görülmektedir. Değinilen dikkate alma, 1926'da yürürlüğe konulan 788 Sayılı Memurin Kanunu ve “Barem Kanunları”nda somutlaşmaktadır.
Örneğin, 08.07.1939 tarihli ve 4253 sayılı Kanun incelendiğinde;
1) 4. derecede yer alan muallim, hâkim, savcı ve profesörün 90,
2) 5. derecede yer alan muallim, hâkim, savcı ve doçentin 80,
3) 6. derecede yer alan muallim, hâkim, savcı, doçent ve müftünün 70
gösterge üzerinden aylık aldığı görülecektir.
Muallimlik/öğretmenlik, 1965 tarihinde Devlet Memurları Kanunu kapsamına alınıncaya kadar, Osmanlı İlmiye Sınıfı içindeki yerine uygun olarak hâkim ve savcıların özlük hakları ile karşılaştırılabilir haklara sahipti. Oysa 657 sayılı Kanun, öğretmenlik mesleğinin bir taraftan tarihsel önem ve değerini, diğer taraftan da "mesleksel ve toplumsal hiyerarşi"deki yerini sürekli aşındırmıştır.
Öğretmenlerin Statüsü
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından ortaklaşa hazırlanan "Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi" de dünyadaki birikim ve deneyim üzerine, öğretmenlik mesleğinin statüsünü ortak kural ve önlemler bütünü ile tanımlayan bir çerçeve sunmaktadır.
Bu çerçeve kapsamında, "öğretmenlerin statüsü"nde;
1. Eğitimin insan, toplum ve çevre için taşıdığı önem ve değere uygun,
2. Eğitim görevini yerine getiren öğretmenlerin yeterliklerine uygun,
3. Öğretmenlerin aylık ve diğer özlük haklarının benzer önem, güçlük ve sorumluluk derecesindeki diğer mesleklerin aylık ve diğer özlük hakları ile karşılaştırılabilir
seviyede olması gerektiği vurgulanmaktadır.
Kısır Döngü
7528 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda, öğretmenlerin statüsü için bu ölçütlerin yeterince değerlendirilmediği görülmektedir. Şöyle ki değinilen Kanun, öğretmenlik mesleğini "memur statüsü" içinde düzenleyerek mesleğin statüsünü düşüren koşulların yarattığı "kısır döngüyü" değiştirmemiştir. 7528 sayılı Kanunda, Öğretmenlik mesleği, profesyonel bir meslek olarak görülmemektedir. Bu Kanunla, Öğretmenlik mesleği için çok seviyeli kariyer yapısı öngörülmektedir. Ancak çok seviyeli kariyer yapısında üst kariyer düzeylerinin pedagojik ve metodolojik bağlamda taşımaları gereken yeterlikleri belirlenmemiştir.
Bir başka temel noksanlık, kariyer düzeyleri esas alınarak aylık ve diğer özlük hakları, bütünlüklü bir bağlama oturtulmamıştır.
Öğretmenlik mesleği, Devlet Personel Rejimi içinde, "memurlar" grubunda değil "diğer kamu görevlileri" grubunda yer almalıdır. Bu çerçevede, aylık ve diğer özlük haklarının belirlenmesinde de hâkim ve savcılar ölçüt alınmalıdır. Hâkim ve savcıların kariyer yapılarında, birinci sınıf hâkim ya da savcı için öngörülen 7600 ek gösterge ile öğretmenler için (hâlihazırda uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için öngörülen ek gösterge de yoktur) 1. derecedeki öğretmen için belirlenen 3600 ek gösterge, karşılaştırılabilirlik özelliğini taşımamaktadır. Başka bir ölçüt olarak "hâkimlik ve savcılık tazminatı" ile "eğitim ve öğretim tazminatı" oranları değerlendirilebilecektir. Bu tazminat oranları, hâkim ve savcılık kariyer yapısında 2.000 ile 15.000 arasında iken öğretmenlikte 100; Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında ise uzman öğretmenlikte 100+60=160, başöğretmenlikte 100+120=220’dir. Bu karşılaştırmada, hâkim ve savcılık için "kıstas aylık" esas alındığında, kıstas aylığın bileşenlerinin bu oranlara göre belirlendiği de tespit edilebilecektir.
Osmanlı dönemindeki ilmiye sınıfı yapısından ve bu yapıyı esas alan 657 sayılı Kanundan önceki durum değerlendirildiğinde 7528 sayılı Kanun’un öğretmenlik mesleğinin statüsünü iyileştirmek için doğru ve yerinde ölçüt ve göstergeleri içermediği tespit edilebilmektedir.
Türk personel reformu çalışmalarında, kurumsallaşma ve mevzuat oluşturma; politika belirleme ve uygulama sorunları yeterince çözülememektedir. Ayrıca, genelde kamu yönetimi, özelde eğitim yönetimi reformlarının dayanağı olan anlayış, yaklaşım ve ilkeler; personel sistemi değişikliklerinde ya yeterince değerlendirilememekte ya da hiç görülmemektedir.
7528 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun dayandığı anlayışın kapsayıcı, bütünlüklü ve sürdürülebilir bir eğitim anlayışından çok uzak olduğu da üzerinde durulması gereken temel bir sorunu meydana getirmektedir.

Ali hocam sonuç olarak ne önerirsiniz?
Öğretmenlerin çok seviyeli Kariyer Yapısı; mış gibi yapan 7528 sayılı Kanundaki gibi olmamalıdır.
Çok seviyeli Kariyer yapısındaki basamakların (uzman öğretmen, Başöğretmen) yeterlikleri belirlenmelidir. Bu yeterlikler pedagojik ve metodolojik olarak, Öğretmenlik basamağına göre daha zor görev ve sorumlulukları içermelidir. Kariyer basamaklarında yerine getirilecek görevler, okulun değişen ihtiyaçlarını karşılamak; öğrenimin niteliğini artırmak için öğretimin geliştirilmesi amacına odaklı olmalıdır. Öğretimin niteliğini artıracak müfredat ve ders, okul yaşamının iyileştirilmesi, alt Kariyer basamaklarındaki Öğretmenlerin mesleki gelişim eğitimine destek verilmesi, başarının izlenmesi, ölçülmesi ve geliştirilmesi gibi koordinatörlükler Kariyer basamaklarında yer alan unvanların görevleri arasında değerlendirilmelidir.
Kariyer basamakları için belirlenen görevlerin yerine getirilebilmesi için başta "okul örgüt yapısı" olmak üzere "eğitim bölgesi", "ilçe-il-merkez" ve yurt dışı örgüt yapısı da yeniden düzenlenmelidir.
Öğretmenliğin profesyonel bir meslek olduğu, kariyer yapısının odağını oluşturmalıdır.
"Diğer kamu görevlileri" grubunda yer alacak Öğretmenlerin aylık ve diğer özlük hakları da, aynı derece ve/veya aynı Kariyer basamağında yer alan örneğin hâkim ve savcıların aylık ve diğer özlük hakları ile karşılaştırılabilir düzeyde olmalıdır. Bu anlamda aylık ölçüt ve göstergeleri, tıpkı hâkim ve savcılar da olduğu gibi Öğretmenlerin "emekli aylıklarının" belirlenmesinde de esas alınmalıdır.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...