Nefes kesen maçta Mourinho'nun eli

Nefes kesen bir maç oldu.
Bol pozisyonlu, bol gollü bir futbol resitali yaşadık.
Sanki bir düello gibiydi maç ve bu düellonun kazananı Fenerbahçe oldu.
Detaylara değineceğim ama önce bir saygı duruşunda bulunmak gerekiyor.
Bazıları toprağa gömülür, bazıları yüreklere.
İki yıl önce elim bir trafik kazasında yitirdiğimiz Konyasporlu Ahmet Çalık yüreklere gömülenlerdendi.
Çünkü Ahmet, şöhreti hiçbir zaman yaşam tarzına yansıtmayan, sahada olduğu kadar saha dışında da mütevazı kalan bir insandı.
Bu nedenle, yalnızca bir futbolcu olarak değil, sahadaki ve hayattaki duruşuyla iki yıldır unutulmaz bir karakter olarak anılıyor. Zaten asıl kahramanlık, yeşil sahalarda sergilediği o sessiz asaletle insanların kalbinde bir iz bırakması değil midir?
O izi bu akşam tribünlerde ve sahada bir kez daha gördük. Konyaspor camiası kendisini yine saygı ve özenle andı.
Böylesine duygu yüklü bir ortamda karşı karşıya geldi iki takım.
Dün akşam Galatasaray'ın Başakşehir'i yenerek puan farkını 11'e çıkarmasının ardından, Fenerbahçe için Konya deplasmanından galibiyetle dönmek adeta bir zorunluluktu. Puan kaybı demek, bir bakıma şampiyonluk yarışında havlu atmak demekti. Bu bilinçle, Fenerbahçe sahaya Dzeko ve En Neysri'yi çift santrfor sürerek başladı.
Ancak Konyaspor, kendi sahasında kolay kolay teslim olmayacak bir ekipti; her rakibe meydan okuyabilecek inanç ve güce sahipti.
Nitekim bu inanç ve gücün ilk sinyalini, henüz 25. saniyede verdi. Szymanski'nin top kaybıyla başlayan pozisyonda, Kramer'in akıl dolu pasını Pedrinho değerlendirdi ve Livakovic'i çaresiz bırakan golü attı.
Bu erken gelen şok gol, maçın beklenenden çok daha tempolu ve çekişmeli bir mücadeleye sahne olacağının habercisiydi.
Öyle de oldu. Fenerbahçe Kostic'le, Konyaspor da Kramer'le önemli pozisyonları değerlendiremezken, Fenerbahçe 14'ncü dakikada bir duran toptan eşitliği sağladı. Tadic'in kornerinde Mert Müldür'ün kafası skor tabelasını değiştirdi:1-1
Bu golle birlikte sahada kıvılcımlar çakan bir mücadele başladı. Konyaspor, uzun paslarla ve ani çıkışlarla rakip savunmanın arkasına sızmayı hedeflerken, Fenerbahçe ise belki de bu sezon ilk kez hızlı, agresif ve dikine bir oyun sergiliyordu. Sarı-lacivertliler, hasret kalınan duran top ustalığını ve uzun boylu kozlarını ileri sürerek tehlike yaratmayı başardı. Dakikalar 25’i gösterdiğinde, Szymanski’nin köşe vuruşunda Çağlar adeta kanatlandı; kafasıyla topu ağlara gönderdi ve Fenerbahçe’yi öne taşıdı. İki duran top, iki kafa golü: 1-2.
Artık sahada bir düello başlamıştı. İki takım da tüm savunma endişelerini geride bırakıp ofansif futbolun büyüsüne kapılınca, oyun bir Rus ruletine dönüştü. Kimin kimi ne zaman vuracağı meçhuldü, ama gol kokusu her geçen saniye daha da belirginleşiyordu. Ve o gol, dakika 44’te Konyaspor adına geldi. İlk golün asistini yapan Kramer, bu kez sahneye skorer olarak çıktı ve eşitliği sağladı: 2-2.
Nefesleri kesen bu ilk yarı, tempolu, pozisyon zengini ve bol gollü bir futbol şölenine sahne oldu. Tüm yaşananlar, adeta skor tabelasına bir nakış gibi işlendi.
İkinci yarıda da görüntü aynıydı.
Böylesine mücadeleci, çekişmeli maçlardan sahadaki futbolcular da keyif alır ve usta ayaklar daha çok ön plana çıkar. Fenerbahçe'de Tadic'ti o isim. 60. dakikada bir hatayı değerlendirdi, kişisel becerisi ve tecrübesiyle Fenerbahçe'yi tekrar öne geçiren golü attı: 2-3
Bu gol maçın skoruydu ve düellonun kazananı Fenerbahçe oldu.
Lige verilen ara Fenerbahçe'ye yaramış görünüyor.
Sarı Lacivertliler bu sezon ilk kez bu kadar hızlı, agresif ve dikine oynayan bir futbol sergiledi.
Sanıyorum Mourinho'nun eli takıma dokunmaya başladı.
Bu dokunuş geç mi kaldı, onu önce ligin ikinci yarısında, sonra sezon sonu göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sedat Kaya Arşivi