İsmail Saymaz
Mersin’de CHP’ye kurulan pusu
Hani Türkiye’deki PKK’lıların sayısı 120’nin altına düşmüştü?
Hani teröristlerin ayakkabı numarasına kadar biliniyordu?
Hani mağaralarından kafalarını çıkaramıyorlardı?
Böyle olmadığı, geçen hafta Mersin’in Mezitli ilçesindeki Tece Polisevi’ne yapılan saldırı ile anlaşıldı. İki kadın PKK’lı polisevini taradıktan ve bir polisi şehit ettikten sonra üzerlerindeki bombayı patlattı ve intihar etti.
İçişleri Bakanlığı bu terör eylemini bütün bağlantılarıyla ortaya çıkarmaktansa, önceliği muhalefeti PKK ile ilişkilendirmeye verdiği için , eksik delille ‘sonuca’ gitmek istedi.
Gazeteci Tolga Şardan’a göre olay yerinde bulunan kimlik kartından hareketle iki PKK’lıdan birinin Dilşah Ercan olduğu duyuruldu.
Derhal Google’a girildi.
Bir de ne görülsün!
Ercan’ın adı, 2013’te CHP’nin hazırladığı Tutuklu Gazeteciler Raporu’nda Azadiya Welat adlı Kürtçe gazetenin çalışanı olarak geçiyor.
Bundan ala kanıt mı olur?!
İktidar yanlısı basın, “CHP’nin gazetecisi polisi şehit etti” diye taarruza geçti.
Sanırsınız Ercan, PKK’lı değil de CHP’nin mahalle delegesi…
Sanırsınız terör eylemi Kandil’de değil, CHP Genel Merkezi’nde planlandı.
Sanırsınız teröristleri Özgür Özel ile Veli Ağbaba sınırdan geçirdi.
İki gün sonra PKK’nın açıklaması ve Şardan’ın köşe yazısıyla gün yüzüne çıktı ki Ercan, eyleme katılmamıştı ve örgütün iddiasına göre “görevinin başındaydı”
Amaç CHP’yi PKK ile yan yana göstermek
Polis henüz DNA ve parmak izi incelemesini tamamlamadan, “CHP’nin gazeteci görünümlü teröristleri” denilerek, düğmeye bastı.
Neden mi?
Çünkü…
Altılı Masa’yı dağıtmak, halkın gözünde muhalefeti alçaltıp düşmanlaştırmak için CHP’yi PKK ile ilişkilendirmek gerekiyor. Ercan’ın polisevi saldırısına katılma ihtimali, iktidarın propagandasına imkan veriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan çıktığı TV yayınında, bu iddiaya dayanarak, CHP’nin milli güvenlik sorunu olduğunu söyledi.
Ayakkabı numarasını biliyorsanız…
Kılıçdaroğlu, DNA raporunun açıklanmasını isterken; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ana muhalefet liderini “PKK’ya sığınmakla” suçluyor.
Halbuki Soylu’nun yapması gereken…
Ayakkabı numaralarına kadar bilmekle övündüğü PKK’lıların Mersin’in göbeğinde silahlar ve bomba yüklü çantalarla polisevini nasıl basabildiğini açıklamak olmalı.
Soylu, bir ay önce “Mağaralarından kafalarını çıkaramıyorlar” dediği PKK’lıların saldırı için Suriye’nden ‘para-motor’ denilen paraşütlü motorla 12-13 saat uçarak Tarsus’a geldiğini anlatıyor.
Para-motorla 12-13 saat uçmak mümkün mü, benzin yeter mi; bilmiyorum. Doğrusu, uzmanların bizleri bilgilendirmesine ihtiyacımız var.
Gerçekten, merak ediyorum.
Hem bu sorunun yanıtını…
Hem de para-motorlu PKK’lıların 12-13 saat boyunca havada nasıl fark edilmediklerini?
Tarsus’a ulaşmak için Hatay ve Adana’yı geçmek ve 408 kilometreyi kat etmek gerekiyor. Değil para-motor’lu PKK’lılar, kuş olsa görülmez mi?
Diyelim, uçtular.
Peki, para-motor nerede?
Silahları kim verdi?
Tarsus’tan Mersin’e nasıl vardılar?
Özgür Özel ve Veli Ağbaba’nın makam aracıyla gelmiş olamayacaklarına göre birileri yardım etmiş olmalı.
Pusuda ikinci perde
Saldırıyı CHP ile bağlantılı göstermek için bir gün sonra siyasi operasyonun ikinci perdesi aralandı.
İki PKK’lının aileleri ile CHP’li Mersin Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Bedrettin Gündeş ve 15 belediye işçisi gözaltına alındı.
İlk bakışta…
Aynı soruşturma kapsamında operasyon yapıldığı zannediliyor.
Halbuki PKK’lıların aileleri Mezitli saldırısından…
Gündeş ve işçiler bir yıldır süren farklı PKK soruşturmasından alındı.
İkisi başka olduğu halde Gündeş’e saldırının azmettiricisi izlenimi verildi.
Evine yapılan baskını izlemişsinizdir.
Gazetecileri peşine takan robocop ordusu otomatik silahlarla kapıya dayanıyor.
Bir polis içeriden silahla karşılık verilecekmiş gibi kalkanını tutuyor.
Gündeş, şaşkın bir vaziyette kapıyı açıyor.
Polis “Yere yat” diye bağırıyor.
Sanırsınız Kandil basılmış, Murat Karayılan gözaltına alınıyor.
Gündeş, 33 yıldır devlete hizmet ediyor.
1989’dan 1994’e kadar Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde, 1999’dan 2017’ye kadar Mersin Akdeniz Belediyesi’nde çalışmış. Akdeniz’e kayyum atandığında bile görevinden alınmamış. 2019’dan beri Mersin Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi’ni yönetiyor.
Bayram tebliğinde ‘PKK’ aramak
Gündeş, gözaltına alındıktan bir gün sonra örgüt üyeliğinden tutuklandı. Ercan nasıl “CHP’nin gazetecisi” oluverdiyse Gündeş de saldırıyla bağlantılı gösterildi.
Oysa Gündeş’e sorgusunda Mersin saldırısına ilişkin tek bir soru sorulmadı.
Emniyet’te, iki gizli tanığa atfen 2011’de Akdeniz Belediyesi’nde çalışırken, örgüte ihalelerden para aktardığı; 2014’te HDP’den Toroslar belediye başkan adayı olduğunda PKK’lılarla görüştüğü ve cezaevindekilere para gönderdiği iddiaları soruldu. Gündeş, iddiaları yalanladı.
Adaylık sırasında katıldığı mahalle çalışmaları ile bir cenaze soruldu. Etkinliklerde çekilen fotoğraflar önüne kondu.
2015’te Facebook’ta paylaştığı yazı kanıt sayıldı.
2016'da KHK ile kapatılan Yoksullukla Mücadele Derneği’nin neden başkanlığını yaptığı üzerinde duruldu.
2019’da Akdeniz Belediyesi başkanlığına adayken, Kandil’e para gönderdiği ileri sürüldü.
En tuhaf iddia buydu.
Çünkü 2019’da aday değildi.
En gülüncü ise…
Kurban Bayramı’nda belediyenin astığı pankartta “Paylaşmanın, Kavuşmanın, Kaynaşmanın” cümlelerinin alt alta yazıldığı ve baş harflerinin “PKK” kısaltmasını oluşturduğu belirtilerek, yöneltilen şu soruydu:
“Afişler kim tarafından belirlendi? Afişlerin asılması talimatını kim verdi? Sizin bu hususta bir ilişkiniz bulunmakta mıdır?”
Gündeş, şöyle yanıt verdi:
“Örgütsel amaçla hazırlanması söz konusu değildir. Tesadüfen oluşmuş ve gözden kaçmış bir afiştir. Yaratılabilecek siyasi algının önüne geçmek için kaldırılarak, yerine yenileri asılmıştır.”
Gündeş, “Her türlü teröre karşı oldum. Terörün bir insanlık suçu, kör bir cehalet olduğunu açıkça ifade etmekteyim” dedi.
Savcılıkta, başkan adayıyken çekilen fotoğraflara ilişkin “Çözüm sürecinin getirmiş olduğu rahatlık kamu bürokrasisinde dahi hissediliyordu. O günkü hadiselerin bugünün şartları ile değerlendirilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum” dedi.
Haksız mı?
Geçiyorum, PKK’lılarla fotoğraf vermeyi…
O yıllarda AK Partililerin PKK’yı övdüğü kadar Öcalan kendi örgütünü övmedi.
Gündeş, “Hakkımdaki iddialar yeni değil. Merak ediyorum, neden hakkımda işlem yapmak için bugünü beklemişler?” diye soruyor.
Neden olabilir?
CHP’yi PKK ile ilişkilendirerek, propaganda yapmak ve mümkünse Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atamak için!
Terörü fırsat görmek
Mersin’deki saldırı, iktidarın muhalefete pusu kurmak için yeri geldiğinde terör eylemini bile siyasi fırsat olarak gördüğünü kanıtlıyor. O nedenle iktidar, PKK'lı teröristlerin kimliğinden ve örgütsel bağlantılarından çok CHP ile olmasını arzu ettiği bağla ilgileniyor.
Bu bağ bugün itibariyle yoksa da…
Yarın ‘devlet olanakları’ ile kurulmak istenebilir.
Demirtaş’ın PKK'ya çektiği rest
PKK, Mersin saldırısını üstlendiği bildirisinde, eylemi kınayan HDP’yi ve Selahattin Demirtaş’ı ihanetle suçladı.
Bildiride, “Faşist rejimin kimyasal silah kullanmasını kınamayan çevrelerin Kürt halkını ve değerlerini korumak için kendisini feda eden fedaileri hangi gerekçeyle olursa olsun düşman diliyle kınaması ancak sindirilmişlikle ifade edilebilir” denildi.
HDP’liler suskun kalırken…
Demirtaş, dört tweet atarak, PKK’ya yanıt verdi.
“Mahallenin ‘delisi, popülisti, tek adamı, sinmişi’ ya da karşı mahallenin ‘teröristi, katili’ olarak yaftalanmayı göze alıyorum” diyerek, PKK’yı eleştirdi.
“Konforlu alanlarından ‘siyaset’ yapanların çıtları çıkmasa da tek başıma bile kalsam inandığım doğruları savunmaktan vazgeçmeyeceğim” dedi ve HDP’lilere eleştiri getirdi.
HDP ya da Demirtaş, PKK’yı ilk kez kınamıyor.
Geçmişte onlarca kez kınadılar.
Ancak Demirtaş’ın PKK’ya çektiği rest Kürt siyasi hareketinde tarihi bir kırılma anlamına geliyor. Bugüne kadar Kürt meselesinde ağırlık merkezleri sıralanırken İmralı-Kandil ve HDP’den söz edilirdi. Artık Demirtaş’ı dördüncü merkez saymak gerekiyor.
Demirtaş’ın uzunca bir zamandır HDP hiyerarşisinin içerisinde olmadığı, dışlandığı ve yalnız bırakıldığı biliniyor.
Ancak O, HDP’den ayrılıp partisini kuran Ayhan Bilgen’den farklı olarak kendisini HDP’nin siyasal kimliği ve toplumsallığı içerisinde konumlandırıyor.
PKK ne yaparsa yapsın, Demirtaş’ın HDP seçmeni nezdindeki sempatisini kıramıyor. HDP’liler en çok Demirtaş’ı seviyor. Demirtaş’ın başını çektiği mücadelenin nereye evrilebileceğini zamanla göreceğiz. Eğer Demirtaş, halk desteğini arkasına alabilirse Kürtlerin doğal liderine dönüşebilir. Eğer yapayalnız kalırsa, en iyi ihtimalle Leyla Zana gibi köyde inzivaya çekilir. Demirtaş, PKK’yı kınamakla kalmadı, şiddeti tümüyle reddederek, Kürt sorunun demokratik zeminde çözülebileceğini işaret etti. Demirtaş'ı yürekli duruşundan ötürü kutluyorum. Demirtaş’ın duruşu Türklerin ve Kürtlerin ortak geleceğini dert edinmiş her yurttaşı, bilhassa HDP’yi yüreklendirmeli.
Evet, Kürt sorununda muhatap İmralı ya da Kandil değil, HDP olmalı. Ancak HDP de 2015’in kanlı yazında yaşadığımız üzere halkın Kürt sorununda demokratik çözüm için verdiği milyonlarca oyu PKK’nın gasp etmesine göz yummamalı.
Aksi halde Mersin ve onu takip edecek terör eylemleri HDP’nin kapatma davasını hızlandırmaktan, Demirtaş ve diğer tutukluların cezaevinde kalacağı süreyi uzatmaktan başka bir sonuç vermeyecek. Kaldı ki ben PKK’nın, Kürt sorununda asıl ve tek muhatap olmak için bu sonucu arzuladığını düşünüyorum.