Ayşenur Arslan
Mehmet Akifgiller "gerçeği"
Nereden nereye!!
Sen -Uğur Mumcu suikastı dosyasında adı geçen- cihatçı bir babanın projesi olarak büyü.. Henüz 16 yaşındayken 1 buçuk yıl kadar Suriye’de Humeyni’nin fikirlerinin öğretildiği medresede eğitim gör.
Baban seninle “Ben onu İslam İnkılabı için yetiştirdim” diye övünsün..
Medya serüvenin de böyle başlayıp şekillensin..
Ama pek çokları gibi parayı ve şöhreti görünce yaldızlarını döküver..
Ve bir gün, uyuşturucu ve güzel kadınlarla alem yaptığın iddiasıyla gözaltına alın. Olur mu olmaz mı derken tutuklanıp cezaevine gir!
Mehmet Akif’in bu serüvenini, son dönemde her gizli kapaklı işi ifşa etmesiyle tanınan Rasim Ozan Kütahyalı şöyle özetledi:
“Çok üzücü ve trajik bir durum. Mehmet Akif, tıpkı babası Nadir Ersoy gibi koyu İslamcı bir çocuktu. Yine bir İslamcı Fatih Saraç onu Habertürk’e aldırttı. Kenan Tekdağ, Akif’e adeta kişilik cerrahisi yaparak Akif’i yozlaştırdı. Mehmet Akif, uyuşturucu ve başka bir bataklığa düştü.”
Aklıma, yıllar önce İmamoğlu’nun bir türbede elleri arkasından bağlı yürüdüğü için İslamcıların lincine maruz kaldığı.. Dahası İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturmaya uğradığı geldi.
Dinine diyanetine, ahlaka bu kadar hassas bir iktidar döneminde “uyuşturucu ve alem” iddiaları söz konusu ise, yaşananlar normal, değil mi! Ama, gerçekte eğer Erdoğan’ın yanında saf tutmuşlarsa aslında kimin ne yaptığı önemsenmez. Medya dünyasının şaşaalı isimleri hakkında söylenenler.. “Pudracı” örnekleri vs.. Herkes her şeyi bilir.. Susar!
Bu yüzden Mehmet Akif gözaltına alındığında, Saray sistemine aşina olanların teşhisi bambaşka bir yerden geldi: “iktidar kavgası”..
AKP’li Şamil Tayyar’ın sosyal medya paylaşımı, bir bakıma iddiaları doğruluyor:
“Mehmet Akif Ersoy, çok genç yaşta yıldızlaştı. Devlet ve siyaset içinde özel dostlar edindi. Sanırım, şöhret ve paranın büyüsüne kapıldı. Kendisine inanan herkesi çok şaşırttı. Cezai durumu ne olur bilemem ama mesleki hayatını zor toparlar gibi. TMSF, Ersoy’u daha önce, uyuşturucu soruşturması başlayınca görevden alacaktı ama ‘HATIRLI DOSTLARI’ aşamadı. Operasyon, tüm engelleri yıktı. Son operasyonları da dikkate alınca anlaşılıyor ki herkese dokunuluyor. Artık kimse dokunulmaz değil.”
Hatırlı dostların kimler olduğunu söylemiyor Şamil Tayyar.
Ancak, medyada (yine) herkesin bildiği sırra göre, Mehmet Akif, Erdoğan’ın karşısındaki en güçlü talip / rakip Hakan Fidan’ın ekibinden.. Yani ayak altından çekilmesi gerekenlerden.
Uyuşturucu, alem vs iddiaları çok ciddi değil belki. Yani Mehmet Akif tutuklansa da fazla yatarı olmayan bir ceza alması beklenebilir. Ancak HaberTürk’teki önemli görevinden.. Hatta medyadan sürgün yerse şaşırtıcı olmayacak.
Malum.. HaberTürk Ciner tarafından satın alındı.. Daha sonra Can Holding’e satıldı.. Can Holding operasyonundan sonra da TMSF’ye devredildi.
Mehmet Akif’i bütün bu süreçlerde hem ekranda hem de yönetici koltuğunda gördük.
En son gördüğümüzde ise mahkemeye sevkedilmişti..
O görüntünün verdiği mesaj açık:
Seçim ufukta görünüp Erdoğan sonrası tartışmaları alevlenince “TEMİZLİK OPERASYONU” başladı.
Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki yıl daha çok böyle operasyonlar göreceğiz. Erdoğan sonrası için uygun bir isim bulununcaya.. Ya da Bilal Bey için uygun bir formül icat edilinceye kadar Hakan Fidan’ın adamları tek tek avlanacak. Hatta belki sonunda sıra ona da gelecek!
*. *. *
Saray formüllerinden söz etmişken Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın hatırını sormamak olmaz.
Bu ülkede malum, tek bir cumhurbaşkanı ve tek bir cumhurbaşkanı yardımcısı var.
Hadi Erdoğan’ın zaman zaman kameralara yansıyan hallerini sağlık durumuna bağlayalım da.. Cevdet Bey’i ne yapalım!
Meclis’te bütçe görüşmelerinin açılış konuşmasını yapan beyefendi, aynen şu cümleyi kurdu:
“Tarım sektöründe yüzde 12.7 negatif büyüme gerçekleştirdik.”
Bunu söylerken şaka yapıyor gibi de görünmüyordu!
Cevdet Bey belki yalnız kaldığında Erdoğan’ın halefi olduğunu hayal edip mutlu oluyordur.
Bizden duymuş olmasın, bildiğiniz ham hayal!!
Peki aday listesinde kimler olabilir?
*. *. *
“EFKAN ALA”: An itibariyle AKP Genel Başkan vekili. Yani Erdoğan’ın partideki birinci adamı. Saray’da da hemen her konuda son sözü söyleyenlerden. Bunda kariyerinin de payı var.. Yıldönümü yaklaşan 17-25 Aralık sürecinde Bilal Erdoğan’ın gözaltına alınması hamlesine verdiği reaksiyonun da! O günlerde İçişleri Bakanı olduğu için özel harekata rahatlıkla “Kısıklı’daki eve yaklaşanı vurun” talimatı vermiş.. Belki tarihin akışını değiştirmişti. Bu CV, Erdoğan’ın yerine aday olmasını sağlar mı, kim bilir. Ama Saray’ın derinliklerinde varlığını sürdüreceğini iddia edebiliriz!
“SÜLEYMAN SOYLU”: O da kendince çok iddialı. Erdoğan’ın gözüne, dolayısıyla listeye girebilmek için her şeyi yapıyor. Neredeyse Engin Polat’ın Dilan Polat’ın kapısına bir kamyon gül indirdiği gibi, Erdoğan’ın yollarına güller serecek! Ancak bana göre hiç şansı yok.
“BİLAL ERDOĞAN”: Biliyoruz, Reisin gönlünden geçen, aslan oğlu Bilal. Çocuğa ne yatırımlar yapıldı. Yurt dışı eğitimler.. Son dönemde fiili başbakan gibi her dış geziye götürülüp yurt içinde de mesleki eğitimden geçirmeler.. Aileyse aile.. Çocuksa çocuk.. Belki karizma eksikliği ve meseleleri kavramada gecikmelerden söz edenler olacaktır. Ancak Bilal Bey’e partiden itiraz bunlarla ilgili değil. Binali Yıldırım’ı tanıyıp birlikte çalışmış siyasiler, o eksiklerin medya marifeti.. Hatta belki yapay zeka ile kapatılabileceği kanaatinde. Güya itiraz, aile devleti olma korkusuymuş. Bana göre endişenin asıl nedeni, hiç ama hiçbir ankette Bilal Bey’in toplumdan vize alamadığının görülmesi. Bu yüzden Saray’da ikinci adam ya da parti genel başkanı olma ihtimali yüksek görünüyor.
*. *. *
Erdoğan’ın işi zor.
Yerine kimseyi bulamıyor. Hiçbir adayı - oğlu dışında- beğenmiyor.
Bu yüzden yeniden aday olabilmesinin yolunu açacak bir Anayasa değişikliğine çok ihtiyacı var.
Oysa MHP’nin bu kapıyı açacak gücü yok. Dahası şu sıralar araları hiç iyi değil.
DEM’in desteği ise adaylığın değil bir kabusun kapısını açabilir. Zira, DEM ve bizzat Öcalan sürecin çerçevesini çizdi: “Öcalan Özgür kalmadıkça PKK başka adım atmayacak..”
Erdoğan bu zor süreçte daha çok sıkışacak..
Sıkıştıkça da hep yaptığı gibi sertlik politikasına yönelecek..
Anlayacağınız 2026 yılı ekonomide de demokraside de “NEGATİF İYİLEŞME” olarak karşımıza çıkıp iki tokat patlatacak!