Kiliseye saldıran IŞİD’çi, baskından altı ay önce gözaltına alınıp bırakılmış

İstanbul Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesi, 28 Ocak 2024 günü pazar ayininde IŞİD’çi iki terörist tarafından basıldı.

İçeride Polonya Başkonsolosu Witold Maciej Lesniak ile eşi ve çocuklarının bulunduğu sırada gerçekleşen baskında Tuncer Cihan adlı vatandaş öldürüldü.

Saldırganlar o gün saklandıkları evde yakalandı.

İkisi de Tacik’ti.

Biri, Cihan’ı öldüren David Tanduev.

Diğeri Türkiye’de ikamet izni olan Amırjon Kholikov.

Tanduev ve Kholikov’un da aralarında olduğu 43 sanık IŞİD’çi hakkında İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

Kanlı baskından altı ay önceki korkunç ve büyük ihmal, iddianamede gün yüzüne çıktı.

IŞİD operasyonunda alındı

Santa Maria Kilisesi iddianamesine göre…

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, IŞİD soruşturması kapsamında 5 Temmuz 2023’te bir dizi adrese baskın yaptı ve çok sayıda şüpheliyi gözaltına aldı.

Gözaltına alınanlardan birisi de kilise saldırganı Tanduev’di.

Bu bilgi iddianamede şu şekilde yer alıyor:

“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2023/138872 sayılı soruşturma kapsamında DEAŞ terör örgütüne yönelik Jovıd Hikmatov isimli şahıs 05.07.2023 günü 05:00 sıralarında Davıd Tanduev ve Ismonalı Mirzojonov yakalanmış…”

Tanduev’in gözaltına alındıktan sonra bırakıldığı anlaşılıyor.

Kholiqov adlı ikinci saldırganın da savcılıkça bilindiği görülüyor.

Bu bilgi ise Hikmatov’un 8 Temmuz 2023’teki ifadesinde yer alıyor.

Kuran öğrenmek için Türkiye’ye gelmiş

Hikmatov da Tacikistanlı.

2022 yılında Telagram’da tanıştığı Muhammad Kırgız’a Kuran öğrenmek istediğini anlatıyor. Kırgız, “Gel, yardımcı oluruz” deyince Mart 2022’de “Kuran öğrenmek için” Türkiye’ye geliyor!

Ancak Türkiye’ye geldikten sonra daha iyi bir dini eğitim için İran’a gitmeye karar veriyor.

Van’da yakalanıp Erzurum ve Edirne geri gönderme merkezlerine gönderiliyor.

IŞİD’in medresesi

Edirne Geri Gönderme Merkezi’nde tanıştığı Abdurrahman adlı Tacik, İstanbul Beylikdüzü’nde ‘Muhsin’ adlı kişi tarafından yönetilen medreseyi tavsiye ediyor.

Hikmatov, serbest bırakılınca bu medreseye gidiyor.

Hikmatov, ifadesinde şunları söylüyor:

“Abdurrahman, bu adreste Kuran eğitimi alabileceğimi, kalacak yerim ve param olmadığı için kalabileceğimi söyledi. Kamptan çıktıktan sonra gittim.”

Hikmatov, IŞİD medresesi için şu bilgileri veriyor:

“Üç katlıydı. Yaklaşık 20 çocuk (Tacik, Kırgız, Kazak, Özbek) vardı. Birinci katta ders verilir, ikinci ve üçüncü kat yatakhane olarak kullanılırdı. Muhsin, iş bulana kadar dini eğitim alabileceğimi, temizlik ve yemek işlerinde yardımcı olacağımı söyledi. Mescitte Muhsin’den başka Hamza ve Osman isminde iki Tacik daha vardı. Mescit/medresenin giderlerinin (kira, temizlik, yemek vs) kaldığım dört ay boyunca kim tarafından nasıl karşılandığını bilmiyorum.”

Hikmatov, medresede büyüklerle çocukların birlikte kaldığını anlatıyor.

İki IŞİD’çi çocuklarla kalıyordu

Kiliseye saldıran Kholiqov ile Tanduev’in medresede kaldığını vurgulayarak, şöyle diyor:

“Kholiqov, ifademde belirttiğim ‘Hamza’ isimli şahıstır. Mescit/medreseye gittiğimde orada bulunmaktaydı. Benim gibi dini eğitim alır ve işlere yardım ederdi. Tanduev, ben medreseye gittikten üç ay sonra geldi. Medrese işlerine yardım ederdi.”

Bu arada Hikmatov’un bu medreseye yönlendiren, Edirne Geri Gönderme Merkezi’nde tanıştığı Abdurrahman adlı Tacik, bırakıldıktan sonra Moritanya’da bombalı saldırı gerçekleştirdi.

Hikmatov, “Abdurrahman, Edirne Geri Gönderme Merkezi’ndeyken Moritanya’ya gideceğini söylemişti. Muhtemelen çıktıktan sonra gitmiştir. Ne amaçla gittiğini bilmiyorum. Gittikten sonra görüşmedim” diyor.

MHP’li yönetici, oğullarıyla birlikte göçmen kaçırıyormuş

Türkiye’nin en sansasyonel göçmen ve uyuşturucu kaçakçılığı davası şu an Çanakkale’de görülüyor.

Hatırlayacaksınız.

Bu köşede kaleme almıştım.

Özetleyeyim.

MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Güven Adıgüzel’in Yunanistan’a iltica eden büyük oğlu Cihanay, burada PKK’lılarla göçmen kaçakçılığına başlıyor.

Kaçakçılığın Türkiye ayağını Güven Adıgüzel’in küçük oğlu Tunahan organize ediyor.

Geçen 28 Mayıs’ta Yunanistan’dan yola çıkan tekne, beş kaçak ve 12 kilogram uyuşturucu yüklü valizi Çanakkale Ayvacık’taki Gülpınar Limanı’na indirdi.

Tekneyi Tunahan Adıgüzel ile suç ortakları Atakan Gürevin, Alihan Ketenci ve Şenol Engin karşıladı.

Adıgüzel ve ekibi Türkiye’den yasadışı şekilde çıkmak isteyen yedi kişiyi tekneye bindirdi. Kaçaklar arasında PKK üyeliği iddiasıyla ceza alan HDP Parti Meclisi üyesi Hazal Karabey de vardı.

Adıgüzel ve suç ortakları uyuşturucu yüklü valizi Balıkesir’e götürmek üzere iki araba halinde yola çıktıkları sırada jandarma tarafından yakalandı.

Sahil Güvenlik de Yunanistan’a giden tekneyi denizde durdurup yedi kaçağı ve iki Yunan kaptanı gözaltına aldı.

İki Yunan ve dört kaçak, toplam 10 kişi tutuklandı.

O gün tekneden inen beş kaçağı alıp limandan ayrılan çakarlı bir araç vardı. İddiaya göre bu araç, MHP İstanbul Yönetim Kurulu üyesi olan Nazif Küçük’e aitti.

Adıgüzel ve Küçük, Çanakkale’ye birlikte gelmişlerdi.

Bu bilgiyi bana Güven Adıgüzel doğrulamıştı.

MHP Gümüşhane Milletvekili Musa Küçük’ün ağabeyi Nazif Küçük, TBMM tarafından kardeşine verilen araç kartını aracında kullanıyordu. Bu, araca dokunulmazlık sağlıyordu.

TBMM araç kartı bulunan araçla göçmen kaçakçılığı yapılmış olabilirdi.

Etkin pişman oldu, itiraf etti

Ayvacık Asliye Ceza Mahkemesi’nde göçmen kaçakçılığından Adıgüzel, Gürevin, Ketenci ve Engin ile Yunan kaptanlar Ninos Georgios ve Stamatios Skourlis’e dava açıldı.

Üç duruşma görüldü.

Son duruşma 29 Eylül’deydi.

Etkin pişman olmak istediğini vurgulayan Gürevin, itiraflarda bulundu.

Gürevin, Çanakkale’ye Adıgüzel tarafından getirildiklerini kaydederek, şunları söylüyor:

“Gelirken yapacağımız işi biliyorduk. Bu kişileri göçmen kabul ediyorduk, aramızda böyle bir konuşma geçmişti.” Gürevin, o gün beş kişi olduklarını itiraf ediyor.

Beşinci kişinin adını Atakan Ateş olduğunu anlatıyor.

Ateş’in limanda gözcülük yaptığını ifade ederek, şöyle diyor:

“İstanbul'dan beş kişi geldik. Beşinci kişi Atakan Ateş’tir. Limana giden yolun başında gözcülük yapmaktaydı. Jandarma geldiğinde haber verecekti.”

‘Babası da limandaydı’

Gürevin, ifadesinde, Tunahan Adıgüzel’in telefonda Yunanistan’daki ağabeyi Cihanay’la konuştuğunu kaydediyor. Babası Güven Adıgüzel’in de Çanakkale’de limanda olduğunu açıklayan Gürevin, şunları söylüyor:

“Tunahan’ın babasının olayla ilgili konuşmasına şahit olmadım. Limanda olması nedeniyle onun da olayla ilgilisinin olduğunu düşünüyorum. Alınacak paradan pay alacağına ilişkin bir şey duymadım.”

Makam şöförü Nazif Küçük mü?

Gürevin, şöyle devam ediyor:

“Tunahan’ın babası da basasının şoförü de makam arabasındaydı. Babasının şoförünün ismini bilmiyorum. Tunahan’ın babası şahısları gidecekleri yere götürmek üzere aracına aldı.”

Bu ifadeden, baba Adıgüzel’in tekneden inen kaçakları aracına alarak, limandan ayrıldığı anlaşılıyor.

Ayrıca Gürevin, “Yargılanması gereken üç kişi daha var ancak savcılıkta anlatmak istiyorum” diyor.

Bu üç kişinden ilki, gözcü Atakan Ateş.

İkincisi baba Güven Adıgüzel.

Üçüncüsü ağabey Cihanay Adıgüzel.

Gürevin, bir de “Tunahan’ın babasının şöföründen” söz ediyor.

Bu kişi, Adıgüzel’in makam şöförü değil, MHP Gümüşhane Milletvekili Musa Küçük’ün ağabeyi Nazif Küçük olmalı.

Gürevin, Küçük’ü tanımadığı için Adıgüzel’in makam şöförü sanıyor.

Cezaevinde tehdit ediliyor

Gürevin, “Bu şahıslar hakkında pek çok şey biliyorum ancak mahkemede söylemek istemiyorum. Bunları savcılıkta anlatacağım. Söylediğim şeyler dolayısıyla korunmayı talep ediyorum” diyor.

Cezaevinde tehdit edildiğini ileri sürüyor.

Koğuş arkadaşlarına “Bu işi bitirin” diye para verildiğini iddia ediyor.

Gürevin:

“Tunahan'ın ailesi güçlü, siyasi bağlantıları var. Cezaevinde sürekli psikolojik baskı görüyorum. İç posta yoluyla bana haber yolluyorlar. Koğuştakilere para teklifinde bulunarak, ‘Bu işi bitir’ deniliyor. Buna ilişkin deliller elimdedir.”

Adıgüzel ise Gürevin’in yalan söylediğini savunarak, “Delilleri mahkemeye sunmasını istiyorum. Kime para teklif etmişiz, ismini vermesini istiyoruz” diyor.

Gürevin’in avukatı Bayram Köroğlu, müvekkilinin itiraflarını içeren üç dilekçe gönderdiğini ancak hiçbirinin savcılığa ulaşmadığını ileri sürüyor. Gürevin üzerinde ciddi bir baskı kurulduğunu, koğuşunda delici isim bulunduğu için hücreye konduğunu, “İtirafçı olma” şeklinde mesajlar atıldığını, annesine para teklif edildiğini savunuyor.

Köroğlu, ağabey Cihanay’a soruşturma açıldığını kaydediyor.

Bu arada aynı altı sanık hakkında uyuşturucu madde ithal etme ve ticareti yapma suçlarından Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi