İsmail Küçükkaya
Kılıçdaroğlu’na Veda
Türkiye tarihinin çok kritik bir döneminde ana muhalefet partisi liderliği yaptı. AK Parti'nin 21 yıllık iktidarının 13 yılında CHP’nin başındaydı.
Kurultayda Özgür Özel’e karşı yenilgi aldı ve genel başkanlıktan ayrıldı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu nasıl hatırlayacağız?
Sakinliği, dürüstlüğü ve gülümsemesi ile. Memuriyetten geliyor. Devlet kültürünün taşıyıcısı. Böyle bir köklü geleneğin temsilcisi. Belki de bu yüzden radikal olamadı, hep temkinli, kontrollü ve dengeli oldu. Bahçeli gibi daima sokağı sakinleştirmeyi istedi. Bu onun muhalefet yapma pratiğinin belkemiğini oluşturdu. Onun yerine başkası olsa çok daha farklı, çok daha radikal davranabilir ve sosyal, hukuki ve siyasal sonuçları çok daha değişik olabilirdi.
Tuncelili bir Alevi olarak Türk siyasal hareketinin en köklü partisinin başındaydı. Cumhuriyetin kurucu partisinin lideriydi.
Kimlik ve etnik köken üzerinden acımasızca saldırılara uğradı. Çok haksızca yıpratıldı. Linç girişimleri, suikast teşebbüsleri, mermili tehditler ile karşılaştı.
Tüm bunlara rağmen daima üslup sahibiydi. Terbiye ve üslubunu hiç bozmadı. Provokatif olmadı.
Şöyle madde madde kısaca artı ve eksilerine bakalım:
Siyasi karar ve tutumlarını eleştirebiliriz. Dokunulmazlıkların kaldırılması en ciddi hatası oldu; adalet yürüyüşü ise en doğru eylemi.
Paramiliter gruplara dikkat çekmesi önemliydi.
Yanlış kadrolarla çalıştı. Olumlu tarafı ise dürüstlüğü. Kendisine veya etrafına iltimas geçmedi, çıkar sağlamadı, servet sahibi olmadı.
İnsanları ve farklı kesimleri birbirine yakınlaştırdı. Altılı masa iyi fikirdi, doğru modeldi; uygulaması kötüydü. Kutuplaşmayı eritmeyi istiyordu.
Son yerel seçimler onun en büyük başarısı oldu.
Yeni siyasileri belediye başkanı seçtirdi. İmamoğlu dahil. Mansur Yavaş’ın adaylığı da onun eseriydi. Hiç kolay olmadı.
Hayatında aldığı en büyük risk son seçimde aday olmasıydı. Bu riske bile isteye girdi. Kazanabilirdi. Zafere çok yakındı. Seçilseydi tarih değişirdi. 25 milyon da oy aldı. Ama olmadı. İşte o anda gereğini yapmalıydı. 29 Mayıs'ta ayrılmalıydı. Riskin bedelini ödemesi gerekirdi. Siyaset ve hayat böyledir:
İnanın Kılıçdaroğlu CHP’nin değil başka bir partinin lideri olsaydı her şey çok farklı olabilirdi.
Şimdi bir hikayenin sonu. Mutlu son değil üstelik.
Siyaset yorar. Yıpratır. İktidar/ veya muhalefet gücü de sizi bir noktada etkisi altına alıyor. İsabetli karar verebilmek kolay olmuyor. Çok iyi danışmanlara ihtiyaç duyarsınız. Kemal bey bunu yapamadı. Ve hiç haketmediği bir sonla karşılaştı. Kuşkusuz katkıları devam edecektir.
Yazıları, kitapları, tavsiyeleri ile birikimlerini aktaracaktır. Özellikle CHP’yi dikkatle takip edeceğinden kuşkum yok.
Biz de Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Altan Öymen gibi ‘CHP eski genel başkanı’ olarak kendisini arayıp, hatrını ve görüşlerini soracağız. Zaman zaman yayınlara davet edeceğiz.
Emekleri saygıyla anılacak. Değer bilenler ona vefasını gösterecektir.