Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Kıbrıs’ta bir yangın gecesi
Her yerin hakimi ateşti

Kişisel sıkıntılar dayanılmaz hale gelince biraz soluklanmak için Kuzey Kıbrıs’a kaçıverdim bir kaç günlüğüne. Cennet gibi bir coğrafya parçası ama sıcaktan nefret eden biri olarak uygun bir zamanda geldiğime pek emin değilim. Bir yürek yangınından kaçayım derken bunu hesaplayamadım doğrusu.

Yoksa kimse beni bu mevsimde evimden dışarı çıkaramazdı. Sıcakla oldum olası geçinemem çünkü. Benim için hayat serin serin esen hafif bir rüzgar demektir. Dört mevsimin üçüyle kavgalıyımdır anlayacağınız. Sonbaharla daha iyi anlaşırım. Yaşlandıkça tahammül edebileceklerimin sayısı da azalıyor haliyle, belki de bundandır.

Kim ne yapsın benim neden hoşlanıp hoşlanmadığımdan, farkındayım. Isıyla, sıcaklıkla arası pek fena olan birisi olarak dün gece iki metre kadar yakınıma gelen alevlerle karşı karşıya kalmamın beni nasıl etkilediğini tahmin edebilirsiniz. Kendimden bu kadar söz etmemin nedeni bu. Öyle bir deneyimdi ki, bundan böyle sıcaklardan, yazdan yakınmamayı kavrattı bana. Ateş gerçekten korkunç. Önüne geleni yutan bu felakete ilk kez yakından tanık oldum.

Gökyüzü yanıyordu

İlkokulda yangında neler yapılması gerektiğini öğretilerdi bir ara. İlk yapılması gereken yangın mahallinden hızla uzaklaşmaktı. İtfaiye yangını söndürürken bir de insan kurtarmakla uğraşmasın diye. Uyku sorunu çektiğim için yine uyanık olduğum bir saatte, 01.00’da gökyüzünün neredeyse yandığını fark eder etmez, uyandırdığım hane halkıyla iki otomobile doluşup evin dışına çıktık. Evin bir adım sayılacak kadar yakınındaki alevlerden uzaklaşıp bekledik çaresiz. Geniş bir alanı kapsayan, rüzgarın etkisiyle yön değiştiren yangından kaldığımız ev, bahçesindeki ağaçların yanmasına rağmen büyük şans eseri kurtuldu. Diğer komşu evlerle birlikte. Ama tam karşımızdaki alanda bir kaç ev, otomobil yandı tabii. Çok sayıda güzelim ağaç da. İnsanların çaresizliği ise başka bir trajedi. Evleri için gözyaşı döken insanlar vardı etrafımızda. Yaşanılan bir evi terk edip kaçmak ne acı. Evi olmazsa bir insan nereye gidebilir?

Sabaha karşı kontrol altına alınabildi yangın. Bu satırlar yazılırken soğutma çalışmaları sürüyordu. O itfaiye erlerinin, gönüllülerinin canla başla çalışmaları göz yaşartıcıydı gerçekten. Yangını duyan tanker sahibi Kıbrısılar itfaiyeye su takviyesi yaptılar sürekli. Bu arada KKTC polisi ile jandarmasının yangın bölgesindeki halka davranışlarındaki nezaketi de belirtmeliyim. Hep mi böyledirler bilemem ama o telaşta sorulan her soruya yanıt vermelerindeki sabır dikkat çekiciydi. Yardımcı olma çabaları da.

Halk iradesine saygısızlığın yeni örneği

Kişisel tanıklığımı burada noktalayayım. Asıl konuşulması gereken konuya gelelim. Yangın en azından benim için, KKTC’deki bir tartışmanın tam ortasında geldiği için ayrıca anlamlıydı. AKP’li Cumhurbaşkanı’nın, Kıbrıs’ın Kuzeyinde de bir Cumhurbaşkanlığı Külliyesi yapma “emri” pratiğe geçiriliyor yavaş yavaş. Külliye’nin yapılacağı alandaki güzelim ağaçları kestiler bile. KKTC’deki sol siyasi partilerle, barolar, mimar/mühendis odaları, Tabipler Birliği, sivil gruplar inşaat alanında, insan zinciri oluşturarak eylemler yaptılar. Yangın yerinde nazik dediğim polisler hayli saldırgandı o gün.

Bir halkın iradesine saygısızlığın yeni bir örneği oldu AKP’li Cumhurbaşkanı’nın Külliye merakı. KKTC’deki mimar/mühendis odalarından görüş alma nezaketini bile göstermedi Türkiye’de projeyi hazırlayanlar. Külliye’ için harcanacak para 2 milyar 850 milyon TL. KKTC’de Külliye’yi savunanlar, karşı çıkanlara “parasını Türkiye verecek neden itiraz ediyorsunuz?” diyorlar. Sağcının kafası böyle çalışır çünkü. Meselenin, bir halkın onurunun kırılması olduğu umurlarında bile değildir. Yıllar önce KKTC’ye yerleşmiş bir parlamento üyesi Külliye’ye karşı çıkanlara “kökü dışarda gruplar” diyebildi, kökünün “dışarıda” olduğunu unutarak. Sağcının kelime dağarcığı azdır, bildiği iki üç cümleden biridir bu “kökü dışarıdalar” suçlaması.

O parayla neler yapılabilir?

Ülkenin sol gazetelerinden Yeni Düzen’in muhabiri Ertuğrul Şenova ilgili kuruluşlarla, kurumlarla konuşarak, Külliye’ye harcanacak 2 milyar 850 milyon TL ile 188 yeni okul, 13 yeni hastane yapılabileceğini, 107 MR cihazı satın alınabileceğini yazdı. Haberde ülkede yedi okula daha ihtiyaç olduğu, mevcut okulların teknolojik alt yapıya ihtiyaç duyduğu da vurgulanıyor.

Bir halka bu kadar saygısızlık yapılmaz. KKTC halkını üretim yapmasına engel olup yardımlarla (!) yaşatılan bir halka dönüştürdüler. Kıbrıslı Türkler, kendi üretimini yapıp, ürünlerini Türkiye üzerinden dünya pazarlarına iletebilir rahatlıkla. Bu Türkiye’ye ekonomik bağımlığı da ortadan kaldırmasa bile azaltır. Kıbrıslı Türkler, Türkiye’den gelen parayla keyif içinde yaşayan bir halk gibi gösterilmekten memnun değil.

Kıbrıs’ın kuzeyinden Türkiye’ye gidenlere giriş yasağı uygulayan bir ülke Türkiye. Ülkesinin sorunlarına kafa yoran, elbette Türkiye’ye de eleştirel bakan, Bağımsız Yol adlı sol grubun liderlerinden Münir Rahvancıoğlu’nu Türkiye’ye almadılar örneğin. Bir vatandaşına reva görülen bu tutuma sessiz kalarak hayli itibar kaybeden KKTC yönetimi, AKP’li cumhurbaşkanının lütfettiği külliye ile itibar devşireceğini sanıyorsa yanılıyor.

Boğaz/Ağırdağ’daki yangında kullanılacak bir yangın söndürme uçağı onca Külliye’den daha işlevsel değil mi?

Ben doğanın alevlerini gördüm, ürktüm. Ne saray bırakır ne gecekondu.

Toplumun “alevi” de öyledir.

Yakar, geçer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi