Mustafa K. Erdemol
İyilik hiç de ucuz değil
Arama - kurtarmanın maliyeti
Büyük bir felaket kuşkusuz başımıza gelen. Özellikle yöneticilerinin vurdumduymaz olduğu, kural tanımadığı bir ülke olarak enkazın altından tek başına kalkamayacağımız kadar büyük bir felaket. Can kaybı 20 bini aştı, daha da artacak gibi görünüyor. Binlerce yaralı ile milyonlarca manevi yaralımız var. Daha önce yaşanmamış ikili deprem vurduğunun söylenmesine göre doğanın yeni denemelerini topraklarımızda yaptığı bir ülkeyiz. Umarım/dilerim ezilmiş bedenlerimizden sonra perişan olmuş ruh halimizin altında da “ezilmeyiz”.
Düşmanlığı ezdiler
Büyük insanlık ailesinin yalnız bırakamayacağı kadar büyük bir darbe yedik kısacası. Söylenene göre onlarca ülkeden kurtarma ekipleri geldi ülkemize. Aramızda kavga ettiklerimiz de var. Başta kimilerinin “milli düşman” gördüğü Yunanistan ile Ermenistan var. Yine kimilerinin her türlü melanetin altında parmağını aradığı İsrail de yanımızda. Yani hemen hepsine bir kulp taktığımız ne kadar ülke varsa ilk gün koştular felaket bölgesine. Enkaz altından duydukları sesin sahibine canlı ulaştıklarında gözyaşı döktüler, sevindiler. Düşmanlıkların, aslında nefretten/öfkeden daha güçlü olan sevgi, dayanışma gibi tutumlarla nasıl ortadan kaldırıldığını da gösterdiler dünyaya.
Deprem bölgelerinde halkın yardımı ile de yaşamlar kurtarılabilir ancak yine de daha hızlı sonuçlar alabilmek için profesyonellere ihtiyaç vardır her zaman. Bu nedenle kurtarma ekiplerinin varlığı çok çok önemli. Dikkat, titizlik gerektiren bir iştir yaptıkları çünkü.
Hepsi INSARAG üyesi
Yaşadığımız büyük felaketin ardından yurdumuza gelen kahramanların çoğu arama kurtarma operasyonlarının yürütülmesinde standart uygulama ile yöntemleri takip eden Uluslararası Arama ve Kurtarma Danışma Grubu (Insarag) adlı küresel bir kurtarma ağına üye. Yani küresel çapta bir organizasyonun birer parçası hepsi. Ne kadar önemli oldukları ortada.
Yardımımıza gelen kurtarma ekiplerinin ülkemizdeki o göz yaşartan çalışmaları ülkelerinin yurttaşlarının vergileriyle mümkün olabildi ama. Yani ayak bastıkları andan itibaren yurttaşlarının paraları sayesinde yaşam kurtarıyorlar. Evinde oturan o yurttaşları sadece izleyici sanmak ne kadar yanlış. Kurtarma ekiplerinin yaptıklarının parayla ölçülemeyeceği elbette doğru. Ama “gönüllü” olarak çalışanlar da dahil olmak üzere arama kurtarma ekiplerinin o hayranlık uyandıran mücadelesi tahmin edilemeyecek kadar pahalı aslında.
Maliyet 1 milyon dolar
Daha önce de sözünü ettiğim “UCL Risk ve Afet Azaltma Enstitüsü” ile "UCL Küresel Sağlık Enstitüsü"nde hem sağlık hem de afetler alanında çalışan önemli bir bilim insanı olan Profesör İlan Kelman, uluslararası arama-kurtarma ekipleri tarafından deprem sonrası kurtarılan hayat başına yaklaşık maliyetin 1 milyon ABD doları olduğunu belirtiyor. (Bknz: Turkey-Syria earthquake: how disaster diplomacy can save lives | PreventionWeb) Müthiş bir rakam. Herhalde gelmeye hazırlandıkları andan, işlerini bitirip döndükleri ana kadar yaptıkları tüm harcamalar kurtulan insan sayısına bölünüyor demek ki.
Kelman afetleri önlemek için alınan tedbirlerin, tüm iyiniyetli gayretlerine rağmen yetersiz olabilecek olan uluslararası yardımlardan daha etkili, elbette daha ucuz olduğunu belirtiyor. ABD'den Japonya'ya, bina yönetmelikleri, planlama düzenlemeleri sayesinde pek çok yaşamın kurtarıldığını anımsatarak sismik sarsıntılara dayanabilecek yapılar inşa etmenin de son derece mümkün olduğunu kaydediyor.
Doğal afet demeyelim
Bu arada belirteyim, Kelman’ın doğru bulduğum bir de uyarısı var. Depremin zararını azaltabilecek becerilerimiz olduğuna dikkat çekerek bu konuda çalışan araştırmacıların deprem için “doğal afet” demekten kaçındıklarını vurguluyor. Dünyanın tektonik plakaları yer değiştirebildiği/değiştirdiği için depremlerin her zaman olacağını da kaydeden Kelman bunun her zaman bir felaket anlamına gelmesinin gerekmediğini de ifade ediyor.
Sonuçta, uluslararası kurtarma ekiplerinin bir felaket bölgesine gitmeleri çok ama çok pahalıya mal oluyor. Afet sonrası ise depremin vurduğu ülkenin yapacağı harcamanın da haddi hesabı yok gibi. Çünkü rehabilitasyon merkezlerine ihtiyacımız olacak. Enkaz altından kurtarılan ancak ampute edilen çocukların proteze, orteze gereksinimi olacak. Daha fazla kreşe, bakımevine, okullara da ihtiyacımızın var olduğu düşünülürse ülkemizi çok zor günler bekliyor.
Rantçıların, devlet destekli imar hırsızlarının, karaborsacıların “milletten aldığı” paraları geri alsak aslında ülkeyi yeniden imar edebiliriz.
Gün gelecek, alacağız hırsızlardan tüm çaldıklarını.