Mustafa K. Erdemol
İsveç ile Finlandiya’ya 'yeşil ışık' yaktı... Türkiye istediğini aldı mı?
Ukrayna ile giriştiği savaş sonrası Rusya’nın kendileri için de tehlike yarattığı düşüncesiyle üyelik için NATO’ya başvuran Finlandiya ile İsveç’in önündeki Türkiye “engeli” artık kalkmış görünüyor.
İspanya’nın başkenti Madrid’te AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinisto, İsveç Başbakanı Magdelena Anderson ile NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in gerçekleştirdikleri toplantı sonrası Türkiye-İsveç-Finlandiya Ortak Bildirisi imzalandı. Ortak bildiride "Finlandiya ve İsveç, tüm terör örgütlerinin Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri saldırıları açık ve net biçimde kınar. Finlandiya ve İsveç, PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin ve bağlantılı şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini taahhüt eder" ifadeleri de yer aldı.
ABD: Teşvik de taviz de yok
AKP cephesinden bakıldığında Türkiye’nin iki ülkeye dediklerini yaptırdığı, dolaylı olarak NATO ile ABD’den taviz kopardığı düşünülebilir. Oysa kısa da sürse hayli kararlı bir itiraz geliştirdiği görülen Erdoğan’ın bu itirazını geri çekmesi için ne NATO’dan ne de ABD’den kopardığı bir taviz var. Joe Biden yönetiminden bir yetkilinin Associated Press'e Washington'un Türkiye'ye, NATO'nun 27 üyesi tarafından oybirliğiyle onaylanması gereken İskandinav ülkelerinin tekliflerine karşı muhalefetinden vazgeçmesi için herhangi bir özel teşvik veya taviz teklif etmediğini söylemesi önemli.
Neden teşvik etsin ya da taviz versinler ki? 2023 seçimleri yaklaşırken hayli kötü olan ekonomi Erdoğan’ın en zayıf noktası. Rahip Brunson’un serbest bırakılması için ABD’nin yaptığı küçük bir baskı Türk Lirasının düşmesine yol açmıştı. İtirazını sürdürmesi durumunda Türk Lirası’na yönelik müdahalelerin gelmeyeceğini kim ileri sürebilir? Erdoğan’ın itirazını sürdürmesi durumunda NATO içinde tecrit edilebilme olasılığı da yüksek.
Türkiye’ye taviz mi verildi?
Bunları yazarken mutluluk duymuyorum. NATO’dan çıkılmasını savunan, bir savaş örgütü olan bu mekanizmanın ortadan kalkmasını dileyen biri olarak özellikle üzüntü duyuyorum. Erdoğan’ın tüm NATO üyelerinin elinde olan veto kartını, NATO’nun genişlemesini engelleme fırsatı olarak kullanmasını elbette bekleyen yok. Erdoğan “veto kartını” küçük tavizler alma karşılığı kullanan, bir pazarlıkçı durumuna düşürdü kendini, “yeni” bir taviz de almadı. Çünkü,
1) İsveç ile Finlandiya, PKK'yı “terör örgütü” olarak tanıyorlar. Yani, iki ülke Erdoğan’ın itirazını gidermek için bu örgütü terörist ilan etmiş değil. Üyesi oldukları AB’nin bu örgütlere yönelik “terörist” tanımını zaten kabul ediyorlar.
2) İsveç’in Türkiye'ye yönelik silah ambargosunun hafifletmesi bir kazanım değil. Ayrıca Pazar arama ihtiyacında olan bir ülke olarak İsveç’in Türkiye’ye silah ambargosunun uzun sürmesi zaten beklenmiyordu. Ama bu İsveç’in Türkiye’ye hemen silah satacağı anlamına gelmiyor.
3) İsveç ile Finlandiya’nın Türkiye’ye verdikleri sözleri yaşama geçirmeleri NATO üyesi olduktan sonra gerçekleşecek. Yani açık açık sözlerini tutmazlık yapmasalar da “konjonktürün” değişmesi durumunda verdikleri sözlere sadık kalmamaları da mümkün.
4) Yunanistan hükümetinin "Türk cumhurbaşkanının müzakereleri uzun sürdürmememiş olmasından memnuniyet duyduklarını” açıklaması AKP Genel Başkanı’nın “görüşme talebi gelirse asla konuşmam” dediği Yunanistan Başbakanı Miçotakis’le de yakın bir zamanda görüşebileceğinin işareti sayılmalı.
5) Söz konusu iki ülkenin katılımıyla NATO’nun Avrupa kanadını güçlendireceği gerçeği, “anlaşma”dan kimin kârlı çıktığını net olarak ortaya koyuyor.
Ortak bildiride tam olarak neyin üzerinde anlaşmaya varıldığına dair ayrıntılar son derece belirsiz. Türkiye’nin “terörist” olarak adlandırdığı, ABD ile müttefiklerinin ise Suriye Demokratik Güçleri olarak adlandırdıkları yapı içinde müttefik kabul ettiği PYD/YPG’ye yakın Kürt kökenli bağımsız İsveçli milletvekili Amineh Kakabaveh de hükümetin desteğinin Parlamentodaki çoğunluğa bağlı olduğunu belirterek, "İsveç'in Erdoğan'a verdiği sözleri açıklamamasının endişe verici olduğunu" söyledi. Bu şu açıdan önemli. İsveç ne verdiğini mutlaka açıklayacak, biz de aslında Türkiye’ye ne verildiğini o zaman anlamış olacağız. Ancak görünen o ki, İsveç’in “verdiği” tavizler (!) NATO üyeliğini kaybetmekten daha önemli değil.
Kazananın İsveç ile Finlandiya olduğu ortada değil mi?