İsmail Saymaz
İmamoğlu’na özel ceza tarifesi uygulamış
Günlerdir Ekrem İmamoğlu’nun ‘Ahmak Davası’ konuşuluyor.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin vereceği karar Türkiye’nin geleceğine tesir edecek.
Son söz Yargıtay’da, ancak…
Eğer 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası bölge adliye mahkemesi tarafından onanırsa CHP’ye ve muhalefete “İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı gösterirseniz siyasi yasak getiririz, muhtar bile olamaz” mesajı verilmiş olacak.
Bu, ikidir böyle.
Hatırlayın, iki yıl önce de aynı filmi izledik.
14-27 Mayıs 2023’teki genel seçimden altı ay önce İmamoğlu’na, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine “Ahmak” dediği iddiasıyla 2 yıl 7 ay 15 gün mahkumiyet veren İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mehdi Komşul, sandığa açıkça müdahale etmişti.
Komşul, böyle bir kararı vereceği bilindiği için tercih edildi ve o mahkemeye atandı. Çünkü davaya bakan Hakim Hüseyin Zengin, İmamoğlu’na ceza vermeye yanaşmadığı fark edilince Samsun’a sürüldü.
Yerine Komşul’un getirilmesi boşuna değildi.
Komşul’un İngiltere’de yüksek lisans yapan kardeşi Muhammed Ziya, 15 Temmuz’dan sonra FETÖ ile iltisakı nedeniyle KHK ile akademiden ihraç edilen 157 akademisyenden biriydi. Muhtemelen Komşul, bu ‘zaafından’ yakalandı.
Yoksa İmamoğlu’dan önce baktığı hakaret davalarındaki kararları incelendiğinde, hiç de ahmak sözcüğünden 2 yıl 7 ay 15 gün verecek bir hakime benzemiyor.
Hakaret edilen, hatta küfredilen Erdoğan olsa bile!
Örnek mi istiyorsunuz?
Erdoğan’a küfre 11 ay 10 gün
İstanbul Kartal’da 2016’da çevreyi rahatsız ettiği için gözaltına alınan bir kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nu kastederek, “Hepinizin a… k…” diye küfrediyor.
Cumhurbaşkanına hakaretten açılan dava, İstanbul Anadolu 11. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Komşul’un önüne geliyor.
Dava 2018 yılında sona eriyor.
‘Ahmak’tan ötürü 2 yıl 7 ay 15 güne hükmeden Komşul, cumhurbaşkanına edilen hakarete ve küfre müebbet verir diye düşünüyorsunuz, değil mi?
Hayır, 1 yıl 11 ay 10 günle yetiniyor.
Üstelik, bu istisnai bir karar değil.
Yine bir kişi 2014 ve 2015’te sosyal medyada Erdoğan hakkında ağır ifadeler kullanıyor.
26 Şubat 2014’te Facebook’ta şunları yazmış:
“-Alo Bilal
-Selamunaleyküm babacım.
-S…
-Evet, babacım sıfırladık.
-S… diyorum oğlum s… Sen paraları taşırken görüntü varmış.
-Şey yapım mi babacım.
-Oğlum git öl.”
Bir paylaşımında Erdoğan için “Başçalan” ifadesini kullanıyor.
2015 yılında Twitter’da Erdoğan’ın fotoğrafını alıntılayarak, şunları yazıyor:
“Milletin a… k… anlamadılar. Köprü ihalesi verdiler, olmadı. Vergi borcunu sildiler, yetmedi. Yetmedi, bir de ödül veriyorlar.”
Bu yargılama 2019’da bitti.
‘Ahmak’a siyasi yasak getiren hakim ‘Başçalan’ diyenin seçme hakkını elinden alır diye zannedersiniz.
Hiç de öyle olmadı.
Komşul, “failin güttüğü amaç ile kastın ağırlığını dikkate alıp” 455 gün para cezasına hükmetti. “Tanığın kişiliği, duyduğu pişmanlık ve suçun işlenmesindeki özellikler” nedeniyle cezayı 9100 TL’ye çevrildi. Onu da 20 taksite böldü.
“Sanığın sabıkasız oluşu, iyi hal ve davranışı nazara alınarak” hükmün açıklanmasını erteledi.
“O… Ç…” ifadesine para cezası
Komşul, bir polis ve hemşireye edilen küfürde de para cezasını uygun gördü.
Kartal’da 2017 yılında alkollü vaziyette kazaya karışan bir kişi polislere “Bırakın beni o… ç…, siz kimsiniz” diye küfretti.
Açılan dava 2021’de bitti.
‘Ahmak’ ifadesinin tarifesine bakıp Komşul’un “O…ç… ” için ne ceza verdiğini siz hesap edin.
Hapis mi?
Kürek cezası mı?
Yoksa Sinop’a sürgün mü?
Tabi ki hayır.
Komşul, 442 gün adli para cezasına hükmetti. Sonra bu cezayı 8840 TL’ye çevirip 20 taksitte ödenmesine karar verdi.
Komşul, İmamoğlu’na ceza verdiği yıl, 2022 yılında, bir başka hakaret davasına daha baktı. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Servisi’nde ziyaret saatinin dışında çocuğunu görmek isteyen kişi, izin vermeyen hemşireye “Ananızı s…, s… hastanenize” dedi.
Bu dava 17 Mart 2022’de bitti.
‘Ahmak’ta Türk yargı tarihinin hakaret suçuna verilmiş en ağır cezasını uygulayan hakim, bu münasebetsiz adamın velayet hakkını elinden alınmıştır diye akıl yürütebilirsiniz.
Hakim Bey, o kadar merhametsiz değil.
Komşul, 547 gün adli para cezasına hükmetti.
Cezayı 9100 TL’ye çevirdi.
Hakarete cezayı savunmuyorum
Yanlış anlaşılmasın.
Ben Komşul’un verdiği cezaların daha ağır olması gerektiğini savunmuyorum, hapis cezasını önermiyorum.
Aksine hakaret davalarındaki ceza pratiğinin düşünce ve ifade hürriyetini ihlal ettiği düşüncesindeyim.
Hakaret suçlarında özgürlükçü davranılmalı.
Siyasetçiler ve kamu görevlileri toleranslı olmalı.
Hakaret cezaya değil, tazminat davasına konu edilmeli.
Cumhurbaşkanına hakaret ayrı bir madde olarak düzenlenmemeli.
Kamu görevlisine yönelik sözler, hakaret suçunun nitelikli hali olmaktan çıkarılmalı.
Burada başka bir sinsilik var.
Hangisi daha ağır?
Hakim Mehdi Komşul, cumhurbaşkanına, başbakana, polislere ve hemşireye edilen yakası bağrı açılmamış küfürlere en çok 11 ay 10 gün hapis cezası verirken, bazılarını paraya çevirirken, hatta hükmün açıklanmasını ertelerken, “Ahmak” dediği için 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası keserek, İmamoğlu’nu yasaklı hale getirmek istiyor.
Allah aşkına, hangisi daha ağırdır?
Ahmak mı?
“Ananızı s…” mi?
Ahmak mı?
“Hepinizin a… k…” mı?
Komşul, Erdoğan’a edilen küfürleri İmamoğlu’nun ifadesinden daha hafif mi buluyor?
Komşul’un önceki hakaret davalarında, ‘Ahmak’tan daha ağır ifadeler için verdiği düşük cezalar İmamoğlu’na özel bir mahkumiyet tarifesi uyguladığını kanıtlıyor.
Niğde Çocuk Evi’nde şiddet sonucu ölüm iddiası
Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne bağlı Niğde Çocuk Evleri Sitesi’nde kalan dokuz yaşındaki bir çocuk, iddiaya göre, gördüğü şiddet sonucu hayatını kaybetti.
Bu ölüm bir buçuk-iki ay içerisinde meydana geldi.
Sır gibi saklanan ölüm için Niğde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.
İddiaya göre 17 personel açığa alındı.
Bir kısmı çocuğu darp ettikleri, bir kısmı olayı gizledikleri için…
Dün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nı aradım.
Yetkililer ölüm iddiasını doğrularken, çocuğun epilepsi hastası olduğunu söylediler.
“Otopsi raporunda çocuğun travmatik tesirle öldüğüne dair bir delilin mevcut olmadığı” ifade edildi. Ancak ilgili personellerin açığa alındığı ve soruşturmanın devam ettiği aktarıldı.
Hali hazırda yayın yasağı ve gizlilik kararı olduğu belirtildi.
Anlamakta zorlanıyorum.
Neden yayın yasağı ve gizlilik kararı alınıyor?
Eğer çocuk şiddet sonucu ölmediyse, bu yönde bir şüphe yoksa, normal ölümse, neden gizleme ihtiyacı duyulur?
Neyi saklıyorsunuz?