İsmail Saymaz
Hiç eskimeyen dilekçe
Elimde dört sayfalık bir dilekçe var.
“Deprem doğal afet olsa da yukarıda kimliklerini açıkladığımız sanıkların görevlerini yerine getirmemeleri ve ihmalleri nedeniyle katliama dönüşmüştür” diye yazıyor.
Suçlar madde madde…
Şüpheliler isim isim sıralanıyor.
Okuyorum.
***
“Bu depremde on binlerce kişi ölmüş, on binlerce kişi yaralanmıştır. Binlerce ev yıkılmış ve on binlerce kişi enkaz altında kalmıştır.
“Bölgenin deprem bölgesi olduğu bilinmekte ve her an deprem olabileceği öngörülmekte idi. Bilimsel araştırmalar bölgenin hareket halindeki fay hattı üzerinde olduğu, her an şiddetli bir deprem olabileceği ve önemli ölçüde can kaybına yol açabileceği doğrultusundadır. Bilim adamları hareketli fay hatları üzerinde yapılaşmanın yasaklanmasını, bu sağlanamazsa binaların şiddetli bir depreme dayanıklı şekilde ve standartlara uygun yapılmasını, dayanıklılığının meslek odalarınca denetlenmesini önermekte iken ve kanun ve yönetmeliklerle yetkililerin görev ve sorumlulukları düzenlenmişken, sanıklar uyarıları dikkate almamış, görev ve sorumluluklarını yerine getirmemiş, halkın can ve mal güvenliğine kastetmiştir.”
“Sanıklar depremin ağır sonuçları ile gerçekleşmesinden sonra enkaz altında kalanlar için arama kurtarma faaliyetlerini organize etmeyerek, acil müdahalede bulunmayarak, ilk yardım götürmeyerek, ikinci bir suç işlemiştir. Bölge halkını çaresizliği ile baş başa bırakmışlardır.”
“Müteahhitler binaları standartlara uygun yapmayarak, eksik malzeme kullanarak, ölümlere, yaralanmalara ve sakat kalmalara yol açmışlardır.
“Belediye başkanları inşaatın izin, onay, denetim merci olarak ölüm, yaralanma ve sakat kalmalardan sorumludurlar.”
“Vali ve kaymakamlar kurtarma, ilk yardım ve acil müdahaleyi sağlamak amacıyla gerekli teşkilatı oluşturma, teknik donatım sağlama ve proje yapmakta sorumlu ve yetkili kılınmışlardır. Öngörülen hazırlıkların yapılmadığı anlaşılmıştır. Suçludurlar.
“Yıkılan ya da hasar gören binaların mimar ve mühendisleri suçludur. Zemin etütleri yapmadıkları gibi, zemine uygun proje de hazırlamamışlardır.”
***
Bu dilekçe ne dün ne önceki hafta, ne Kahramanmaraş’ın ne de Hatay’ın ardından…
Gölcük depreminden beş gün sonra, 28 Ağustos 1999’da verildi.
Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı olan Murat Çelik ve bir grup avukat deprem bölgesini gezip gözlem yaparak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Şüpheliler listesinde bütün devlet protokolü var.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Bülent Ecevit ile bakanlar kurulu, Genelkurmay Başkanı, MGK Genel Sekreteri, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, müteahhitler, mimarlar ve imar müdürleri listede.
Dört suçlama yöneltiliyor:
Öldürme, yaralama, görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma.
Akıbeti mi?
Yalnızca Sakarya’da birkaç müteahhite dava açıldı.
Dişe dokunur ceza verilmedi.
***
Deprem dilekçesinin üzerinden tastamam 24 yıl geçti.
İlk üç yılı hariç aynı lider memleketi yönetiyor.
24 yıl önce dünyaya gelenler 5-10 deprem gördü.
Dilekçede yazılanlar hiç eskimedi.
***
Başta Prof. Dr. Naci Görür olmak üzere tüm deprem uzmanları üç yıl önce Kahramanmaraş’ta büyük bir depremin olabileceğini öngördü ve uyarıda bulundu.
İktidar depreme dayanıklı şehirler kurmak yerine beş kez imar affı çıkardı.
Belediye başkanları bir daha seçilmek için kaçak yapılara göz yumdu, dokunsan yıkılacak binalara ruhsat verdi. Bazı başkanların diktiği binalar de yerle bir oldu.
AFAD ilk 48 saat enkaza giremedi.
Yardım bekleyen binlerce kişi, arama kurtarma ekibi vaktinde yetişmediği için kurtarılmadı.
Kızılay çadır pazarlığına tutuştu bu esnada.
***
Avukat Murat Çelik 24 yıl önce tanık olduğu Gölcük ile bugün Kahramanmaraş’ı kıyaslıyor:
“O tarihte 12 saat sonra arama kurtarma başlamıştı. Kızılay’ın işleyen sistemi vardı ve ilk 12 saate bir çok yere müdahale edilebilmişti. Çadır sorunu azdı. Şimdi Kızılay’dan bahsedemiyoruz. AFAD’ın ne teçhizatı var, ne uzmanlığı.
O tarihte büyük bir deprem beklemediğimiz ve hiçbir hazırlık olmadığı halde müdahale daha makuldu. Bugün üzerinden 24 yıl geçmesine ve her gün deprem gerçeğiyle yaşamamıza rağmen çok daha olumsuz durumdayız. 72 saat arama kurtarma ekibi gitmemesini, hala daha çadırların olmamasını, salgın hastalık sorununun bulunmasını anlamak mümkün değil. İkisini kıyaslayınca daha geri noktadayız. O zaman devleti çok eleştiriyorduk. Demokratik değildi. Asker etkindi. Ancak devletin depremle ilgili müdahaleleri yerindeydi.”
***
Murat Çelik’in de aralarında olduğu avukatlar bugün 12 hukuk örgütünün desteğiyle İstanbul’daki Çağlayan Adliyesi’nde buluşuyor. İlkin basın açıklaması olacak, ardından 30 sayfalık bir dilekçeyle suç duyurusunda bulunulacak. Elli yetkili hakkında şikayetçi olacaklar.
İlk sırada Erdoğan var.
Sonra Yardımcısı Fuat Oktay, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, valiler, belediye başkanları, AFAD ve Kızılay başkanı, imar aflarına imza atanlar…
***
Sanmam ki AK Parti iş başındayken, şüpheliler hakkında dava açılsın.
Soruşturma bile başlatılmaz.
Ta ki, beklenen İstanbul depremine kadar…
İşte, o gün hiç eskimeyen dilekçeyi açıp ‘sarsılarak’ okuruz.
‘Hasarsız’ raporu verilen Vakıfpark evleri yıkıldı, yıkılacak
Hatay’ın Arsuz ilçesinde, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan Vakıfpark evleri 6 Şubat’taki depremde hasar aldı. Buna rağmen ‘Hasarsız’ raporu verildi.
Vakıfpark konutları, Hatay depreminden sonra ise kullanılamaz hale geldi. Duvarlar ve kolonlar çatlayıp delindi, bazı dairelerde tavan çöktü. Binanın dış yüzeyi paramparça oldu.
Sosyal Haklar Derneği üyesi olan Avukat Erdem Harmanoğlu, 300’ü aşkın dairede, kendisi ve ailesi de dahil, 1000’i aşkın vatandaşın oturduğunu vurgulayarak, şöyle diyor:
“Burası küçük bir kasaba gibi. Ev sahibimiz devlet. Şu an eve kimse giremiyor, yasak. Sadece her aileden birer kişi özel eşyalarını almak için inip çıkabiliyor. Elektrik, su ve doğalgaz yok. Hepsine ‘Hasarsız’ raporu düzenlendi. Ancak binalar adeta harabeye dönüştü. Devlete ait olduğu için bu işgüzarlığı yaptıklarını düşünüyoruz.”