HDP'nin 'Yeşil ve Sol' Partisi

10 yıldır siyasi hayatta olmasına rağmen bugüne kadar hiçbir seçime katılmayan Yeşil ve Sol Gelecek Partisi'nde (Yeşil Sol Parti) şu günlerde örgütlenme atağı var.

Örneğin, 29 Ocak'ta Lüleburgaz'da ilçe binası açtılar.

31 Ocak'ta Batman'da örgütlendiler.

27 Şubat'ta Iğdır'da...

Bir gün sonra Balıkesir'de ve yedi ilçesinde...

28 Mart'ta Denizli'de...

9 Nisan'da ise Ordu'da birinci kongrelerini yaptılar.

Lüleburgazlılar, Batmanlılar, Iğdırlılar, Balıkesirliler, Denizlililer ve Ordulular ne oldu da birden bire, pusulada hiç görmedikleri bu küçük partiye rağbet etti?

Ne milletvekilleri var.

Ne de popüler yüzler katıldı.

Partinin başkanı yok, eşsözcüleri var.

Eşsözcüler Ayşe Erdem ile İbrahim Akın'ı partililer ve sınırlı bir çevre tanıyor.

O halde?

Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nde 2012 yılındaki ayrışmada yenik düşen sosyalistler ile bir grup çevrecinin ittifakıyla kurulan Yeşil Sol Parti'yi birkaç aydır çekim merkezi haline getiren özelliği, Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) yedeği olarak düşünülmesi.

Anayasa Mahkemesi'nde yargılaması devam eden HDP, kapatma kararına karşılık beş bileşeninden biri olan Yeşil ve Sol Parti ile seçime girecek.

Üye takviyesi

HDP'li bir üst düzey yöneticinin aktardığına göre geçen sene kapatma davası açılması üzerine yedek parti arayışı başladı. HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç ve HDP Merkez Yürütme Kurulu üyesi Naci Sönmez'in de kurucuları arasında olduğu Yeşil ve Sol Parti uygun görüldü. HDP'li yönetici, "Örgütlenme imkanları ve isminin pozitif olmasından ötürü seçildi" diyor.

Bu doğrultuda HDP, Yeşil ve Sol Parti'nin seçime girmesini sağlayacak örgütlenmeye kavuşması için merkezi düzeyde karar aldı. Kimi HDP'liler partilerinden istifa ederek, Yeşil ve Sol Parti'ye geçerken, taban da bu partiye üye olmaları için yönlendirildi. Böylece bir gün önce Iğdır'da, bir gün sonra Balıkesir'de tabela asıldı.

Bu arada HDP'de kongre heyecanı başladı. 26 Haziran'da gerçekleştirilmesi planlanan kongrede eşbaşkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar'ın yeniden aday olacağı düşünülüyor. HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ve Tuncer Bakırhan'ın adları da adaylar arasında geçiyor.

Kaynağım, HDP'nin seçime gireceğini belirterek, "Partimizin kapanması halinde bile boykot etmeyi ve bağımsız adaylarla katılmayı düşünmüyoruz" diye konuşuyor. Barajın yüzde 7'ye düşürülmesine ilişkin "Gündemimizde değil. Biz zaten yüzde 10'u aştık" diyor.

BTP'li lideri Baş, CHP'den aday olabilir

Eğer Saadet Partisi ikna edilebilseydi, altılı masanın yedinci sandalyesinde Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş oturacaktı. Ne var ki Saadet Partisi, öteden beri çekişme halinde olduğu BTP'nin ittifaka katılmasına karşı çıkıyor.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise BTP ile ilişkiyi sıcak tutmaya çabalıyor. BTP lideri Baş ile ilişkiyi bir CHP parti meclisi üyesi yürütüyor.

BTP'nin Millet İttifakı'na katılması veya altılı masada oturması zor görünüyor. Ancak Baş'ın CHP'den aday olmasına Kılıçdaroğlu olumlu bakıyor.

Şeyhin istismar ettiği çocuğu döven kadın müritlere hapis cezası

'Fatih Nurullah' diye bilinen Şeyh Eyyüp Fatih Şağban'ın istismar ettiği 11 yaşındaki Y.A. ile babaannesi M.A. ve halası A.C., 5 Temmuz 2021'de Çorum Sungurlu'da parkta dolaşırken, dört kadın müridin saldırısına uğradı.

Saldırgan E.Ş., babaanneyi tutarak, "Utanmazlar! Şeyhimize yaptıklarınızdan memnun musunuz. Sungurlu'yu size dar edeceğiz. Sizi yaşatmayacağız. Bunları yanınıza koymayacağız!" diye bağırdı ve kadının yüzüne tükürdü. Daha sonra dört mürit "Siz bizi öldürmezseniz biz sizi öldüreceğiz" diyerek, Y.A. ile babaannesine ve halasına saldırdı. Bunun üzerine Sungurlu Asliye Ceza Mahkemesi'nde basit yaralama ve birden çok kişi ile tehdit suçlarından dava açıldı.

Küçük Y.A., duruşmada şunları anlattı:

"Babaannem ve halamla Kent Park'ta geziyorduk. Ben bisikletle dolaştığım sırada bir kadının babaanneme tükürdüğünü gördüm. Kadının yanında üç kişi vardı. Hepsi babaannem ve halama hakaret edip tehditte bulunuyor ve vuruyordu. Bana da vurdular. E.A. boğazımı sıktı. O sırada 'Sizi yaşatmayacağız, öldüreceğiz' diyorlardı. Bizi yere yatırdılar. Etrafta bulunanlar ayırdı."

Bu dava 14 Nisan'da karara bağlandı.

Dört kadın müride Y.A.'yı, babaanneyi ve halayı yaralamak suçundan 8 biner TL para cezası verildi. Üç cezada hükmün açıklanması ertelendi. Ayrıca dört kadın tehdit suçundan 2 yıl 1 ay hapse çarptırıldı.

TBMM Başkanı Şentop'tan itiraz var ama...

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, gazeteci İbrahim Haskoloğlu'nun tutuklanmasından sonra sosyal medyada kendisini hedef alan 'Cumhur Frankfurt' adlı ak-trolü kastederek, "Ankara küçük yer. Kimin kimin adamı, kimin sahibi olduğunu biliyor" demişti. Ben de Şentop'un yakın çevresinden bir isme "Ak-trolün sahibi kimdir?" diye sormuştum. "Sahipleri AK Parti Genel Merkezinde" demişti.

Dün bu görüşmeyi köşeme taşıdım.

Şentop, Meclis Basın Müşavirliği aracılığıyla yazıma itiraz etti.

Yanıtta şöyle deniyor:

"Yazınızda Şentop'un yakın çevresinden biri ile görüştüğünüzü belirterek, Başkan'ın 'Sahipleri AK Parti Genel Merkezinde' dediğine yer vermektesiniz. Şentop, 20 Nisan'da 'Partide tartışma var mı?' sorusuna 'Öyle bir şey yok. Bunlar parti içerisinden değil' cevabını vermiştir. Başkanımızın kendi ağzından çıkmış beyanı varken, yakın çevresinden diye tanıtan kişilerin aksi yöndeki beyanlarına itibar edilmemesi gerekir. Şentop'un görüşü açık ve nettir. Bundan farklı bir görüş ileri süren yakın çevresinden bir kişi olamaz."

Müşavirlik görevlilerinden Şentop'a şu soruyu yöneltmelerini istedim:

"Parti içerisinden değilse hükümet içerisinden mi?"

Şentop, şu yanıtı verdi:

"AK Parti'den değil' ifadesi, hükümetten de değil anlamını içeriyor."

Şentop'un yanıt hakkına saygı duymakla birlikte ikna olmadığımı ifade etmek isterim. Cumhur Frankfurt adlı ak-trolün, sıfatı üstünde, kendisi AK Partili olduğuna göre sahibi de aynı partiden, hükümetten ya da Beştepe'den olması gerekmez mi? Sahibinin muhalefetten olma ihtimali var mı? Bu gülünç olmaz mı?

Kaldı ki Şentop "Suret-i haktan görünüp iç operasyon çekenler" ifadesini kullanırken, herhalde Gelecek ve DEVA Partisi'ni kastetmiş olamaz. Zaten Şentop, sahibini tanıdığına göre uzakta değil, çok yakında aranmalı.

Şentop'un bu yaklaşımının Sedat Peker'den 10 bin dolar alan milletvekili iddiasından ötürü çatıştığı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun tavrından ne farkı var?

O günlerde, TBMM'yi ve milletvekillerini zan altında bırakmakla suçladığı Soylu, bir AK Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu üyesini kastettiği halde isim vermemişti. Şentop da şimdi ak-trolün sahibini açıklamayarak, faili belirsizleştiriyor.

Sayın Şentop, söyler misiniz...

'Cumhur Frankfurt'un sahibi muhalefetten olsa böyle mi davranırdınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi