İsmail Küçükkaya
Halkımız dertli
Siyaset nicedir toplumdan kopmuş.
Kurumlarımız ve medya da öyle.
Güven bunalımının ardında bu hakikat yatıyor.
Halk dertli. Sorunlarını çözecek muhatap arıyor.
Adıyaman ve Malatya’da bu gerçeği bir kez daha gördük. Yayınları izlediniz. Eline küçük not kağıdını veya resmi evrakları alıp gelen vatandaş derdini dinleyecek birilerini görmek için koşup geldi.
Ortak sorun hayat pahalılığı ve geçim zorluğu. En çok dert yananlar emekliler; ‘12 bin lirayla nasıl geçinelim’ diye soruyorlar. Bunun dışında eğitimdeki sorunlar, sağlıktaki aksamalar ve adalet arayışları öne çıkıyor.
Öğrenci kardeşlerimiz burs, yurt ve tablet gibi gereksinimlerinin karşılanmasını bekliyorlar. Ki; eğitimlerine devam edebilsinler. Konteynerde öğrenci olduğunuzu düşünsenize.
Depreme özel konular ayrı bir gündem konusu…
Yıkım psikolojisi ve travmanın etkisi sürüyor.
11 kentte deprem konutu inşaatları sürüyor. Bölge gerçekten şantiye gibi. Bu 11 kentte 1900 şantiyede 153 bin işçi halen inşaatlarda çalışıyor. Şu ana dek 110 bin konut teslim edilmiş. Hedef 2025’de tüm hak sahiplerine konutlarını teslim etmek. Depremin üzerinden 20 ay geçti. Konteynerde yaşam zor. Hele öğrenciler; çok mağdur. Sabırsızlık doğal.
Kolay iş değil doğrusu. Uzaktan eleştirmek basit.
Sorunlara gelince… binaları rezerv alan ilan edilenler muhatap bulamıyorlar. Tarım alanına konutlar yapılıyor. Burada dikkatimi çeken sağlıklı bir iletişim kanalı kurulamamış.
KİRACILAR NE YAPSIN?
Bakan Kurum sıklıkla bölgeye gidiyor. Bu iyi. Ancak bürokrasi ağır. Önerim Bakanlık Malatya, Adıyaman ve Kahramanmaraş’a özel bürolar kurmalı. Yetkili irtibat büroları gibi. Uzmanlar görev yapmalı. Yetki verilmeli. Talepler ve evraklar Ankara yolunda zaman ve ömür tüketiyor. Halk, depremde yıkılmış bölgede devlete ulaşamıyor.
Bakan Kurum bireysel düzlemde belediye başkanlarıyla ilişki kuruyor iyi, güzel ama bu bürokratik kanallara da yansımalı. Orada aksama var.
Çok konuşulmayan ve az bilinen bir başka büyük sorun kiracılar. Depreme kirada oturdukları evde yakalanan yurttaşlarımız çaresiz, kimsesiz. Özel ilgiyi hakediyorlar.
Gördüğüm temel mesele karar alınırken bölge halkıyla iletişim kurulmaması. Katılımcı yöntemler benimsense çok daha iyi sonuç alınacak. Halk, tarım arazilerine ve ormanlık alanlara dev şantiyeler kurulup binlerce konutun yapılmasından ciddi manada rahatsız.
Yer seçimleri de özenle yapılsa, katılımcılık esas olsa. Keşke. Kırsaldaki köy evlerini gördüm. Ben beğendim. İyi model. Yaygınlaşmasını dilerim.
İzlenimlerim özetle böyle. Halkımız muhatap arıyor. Unutulmadığını görmek insanımıza iyi geliyor. Yanında olunması onlara kendisini iyi hissettiriyor. Devletin şefkatli yönünü görsünler.
Halk, kendi çabasıyla ve dayanışmayla zaten hayatta kalmaya devam ediyor. Yaşam mücadelesi veriyorlar. Devlete, siyasete, medyaya; bize düşen onları unutmamak ve unutturmamak. Sözümüz söz.