Mustafa K. Erdemol
Halk hareketinin arkasında ne var?
Kazakistan: ABD’nin bölgedeki en iyi dostu
Son yılların en büyük, en kanlı gösterilerinin Kazakistan’da yaşanması, bu ülkeyi yakından tanıyanlar için bile son derece şaşırtıcı oldu. Çünkü ülkede yaygın yolsuzluklara, yaşam koşullarının zorluğuna rağmen Kazak devlet mekanizması bölgedeki diğer ülkelerden daha çok hakim ülke düzenine. Öyle biliniyordu.
“Büyük patlama” için gerekli olan “küçük bir kıvılcım” olduğu anlaşılan doğal gaz fiyatlarına yapılan zam görünürdeki neden elbette. Buna devletin baskıcı, özgürlükleri tanımayan tutumu da eklendiğinde “patlama”nın nedenine ilişkin fazla söze gerek kalmıyor. Öncelikle şu her önüne gelenin rahatlıkla söylediği “ayaklanan kitleler tümüyle dış güçlerin oyuncağı” klişesinden kurtulalım. Buradan, olayların kışkırtıcıları arasında ABD başta olmak üzere emperyal merkezler yok mu sorusu türetilebilir pek ala. Her tür uğursuz işin içinde varlar elbette. Kuşkusuz Kazakistan olaylarında da parmakları var. Ama tüm ayaklanma buna bağlanırsa, halkın talebini görmezden gelmek gibi bir yanlışa düşülür. ABD de dahil tüm emperyal güçler bir ülkeye o ülkenin en zayıf yerinden girerler. Dolayısıyla ABD de, AB de, diğer emperyal aktörler de bu fırsatı kaçırmak da istemeyecektir. Çünkü Kazakistan’ın da “zayıf” bir tarafı var. Büyük bir doğalgaz kaynağına sahip olan bu ülkede, bu müthiş doğa armağanının gelirlerinden faydalandırılmayan, ifade özgürlüğünden yoksun, baskıcı rejim altında inleyen bir halk varsa, kendilerini “insan hakları, demokrasi” gibi kavramların savunucusu gibi gösterip “durumdan vazife” çıkaranlara da alan açılır. Hemen üzerime çullanılmasın diye de belirteyim, ABD’nin Kazakistan’daki “avantajlı konumuna” rağmen bugünkü çatışmalardan da elbette çıkarı var. Değineceğim.
ŞU İŞBİRLİĞİNE BAKAR MISINIZ?
ABD’nin Kazakistan’la bölgedeki diğer ülkelerle kurduğundan çok daha fazla sıkı bağları mevcut. Kandırmayalım birbirimizi. Bugünkü yönetim dahil, 1991’deki bağımsızlığından bu yana Kazakistan ile ABD ilişkileri “olağanüstü” derecede iyi seyretmiştir. Yani bugün Kazakistan’da ABD’nin devrilmesini istediği bir Kazak hükümeti yok. Neden?
İlişkilere bakarak yanıtlayalım soruyu: Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından 25 Aralık 1991'de Kazakistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke ABD oldu. İki ülke güçlü, geniş kapsamlı bir ikili ilişki geliştirdi. Öyle ki daha dün sayılabilecek bir tarihte, yani Ocak 2018'deki bir zirvede gelişmiş bir stratejik ortaklık üzerinde anlaşmaya bile vardılar. Kazakistan’ın Washington DC'de (2010, 2016), Seul'de (2012), Lahey'de (2014) Nükleer Güvenlik Zirvelerine katılımı ABD-Kazakistan işbirliğinin gücünü gösterir.
Bugün Kazakistan “nükleer silahsızlanmanın lideri” olarak tanımlanıyor. Nedeni şudur; 1993 yılında, yani bağımsızlığını kazandıktan iki yıl sonra nükleer silahlarından vazgeçip Semipalatinsk Test Sitesini (STS) kapattı. Bu kapatma sürecinde ABD, Kazakistan'a nükleer savaş başlıklarının, silah sınıfı malzemelerin, bunların destekleyici altyapılarının kaldırılmasında yardımcı oldu. 1994 yılında Kazakistan yarım tondan fazla silah sınıfı uranyumu Amerika Birleşik Devletleri'ne transfer etti. 1995'te Kazakistan son nükleer savaş başlıklarını çıkardı, ABD'nin yardımıyla Mayıs 2000'de STS'de 181 nükleer test tünelini sızdırmaz hale getirdi. ABD ile Kazakistan STS'deki 40 nükleer test tünelini kapatmak için birlikte çalıştı. Kazakistan, Avrupa'da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması'nı (1992), START Antlaşması'nı (1992), Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'nı (1993), Kimyasal Silahlar Sözleşmesi'ni, Kapsamlı Test Yasağı Antlaşması'nı (2001) imzaladı. Bunlar hep ABD’nin memnuniyetini kazanmış uygulamalar.
Bitmedi. 2015 yılında Kazakistan hükümeti, 2019 yılında düşük düzeyde zenginleştirilmiş bir uranyum bankası kurmak için Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile bir anlaşma imzaladı. Bu dolaylı olarak ABD’ye “gel beni denetle” demek. ABD, Kazakistan'a kitle imha silahları ile bu silahlara ait altyapıyı ortadan kaldırması için 275 milyon doların üzerinde yardım yaptı. Devam edelim; Kazakistan güvenlik güçleri ABD Uluslararası Askeri Eğitim/Öğretim programından da fon aldı, hala alıyor. Yabancı Askeri Finansman Programı, Denizaşırı İnsani Afet ve Sivil Yardım Programı, Galler Girişimi Fonu, Küresel Barış Operasyonları Girişimi ve Ortak Kapasite Oluşturma Programı gibi projelerin tümünden yararlandırılıyor Kazakistan. Kazakistan ordusu, Bozkır Kartalı, Viking, Eager Lion ve Shanti Prayas gibi ABD tarafından finanse edilen askeri tatbikatlara da katıldı, başkalarına da katılıyor.
Bunun bir de ekonomik ilişkiler ayağı var. Kazakistan, 2019'da iki yönlü ticarette toplam 2 milyar dolar ile ABD'nin 81. en büyük ticaret ortağı durumuna geldi. ABD firmaları, petrol, gaz sektöründe Kazakistan'a on milyarlarca dolar yatırım yaptı. ABD-Kazakistan İkili Yatırım Antlaşması ve Çifte Vergilendirmeyi Önleme Antlaşması sırasıyla 1994 ve 1996'dan beri yürürlüktedir. Kazakistan, 30 Kasım 2015'te Dünya Ticaret Örgütü'ne de üye olmuştu.
Sosyal yardımlara da bakalım; ABD hükümeti Kazakistan'a ulusötesi tehditlerle (yani insan ticareti, narkotik, terörizm, kitle imha silahlarının yayılması dahil) mücadeleye, yargı sisteminin, kolluk kuvvetlerinin gelişiminin desteklenmesine, sivil toplum örgütlerinin rolünün artırılması çalışmalarına para yağdırıyor.
Başka; başkası şu, Kazakistan uluslararası kuruluşlar aracılığıyla da ABD ile yakın dost. Malum, Kazakistan, Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi üyesidir. 2017-2018 yıllarında BM Güvenlik Konseyi'nde daimi olmayan bir sandalyeye de sahipti, 2010 yılında AGİT başkanlığı yaptı. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) Barış için Ortaklık programında aktif bir katılımcıdır.
Bundan başka ABD etkisi dışındaki Asya'da Etkileşim ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı'nı (CICA) kuran Kazakistan ayrıca Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) ve Şanghay İşbirliği Örgütü (SCO) üyesidir. Nesli Tehlike Altında Olan Türlerin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşmenin de (CITES) imzacısıdır.
ÇOKVEKTÖRLÜ DIŞ POLİTİKA
Madem böyle iyi ilişkiler var da ABD neden bu ayaklanmaların içinde yer alabilir olsun peki? Yanıtlamadan önce bir iki konuya daha değineyim. Kazakistan, bölgesinde orta derecelerde etkili bir ülke. Çin ile Rusya’ya arasında sıkışmış durumda. Ama buna rağmen dış politikasında inanılmaz dengeci, haliyle de başarılı. Bu başarısı çokvektörlü diplomasiye dayanıyor. Nedir bu çokvektörlü diplomasi? En açık ifadeyle 'pragmatik, ideolojik olmayan bir temele dayalı bir çerçeve aracılığıyla dış ilişkileri geliştirme politikası”. Yani, bu politika tüm ülkelerle karşılıklı yarar sağlayan işbirliğinin kurulması, geliştirilmesi esasına dayanıyor. Bu çerçevede Kazakistan AB ile de iyi ilişkilere sahip. AB Kazakistan'daki en büyük yabancı yatırımcı durumunda.
ABD’NİN KAZAKİSTAN’DAKİ HEDEFİ RUSYA DEĞİL ÇİN
Bu politika doğrultusunda Rusya’yla da ilişkileri - ufak tefek sürtüşmelere rağmen - zaten iyi ama bağımsızlığını kollayan bir ilişki bu. Kazakistan’ın Çin’le de ilişkileri iyi. 2018 itibariyle, Çin, Kazakistan'ın en büyük ikinci ticaret ortağı, aynı zamanda en büyük ticari kredi kaynağıdır. 2017 yılına kadar Çin, Kazakistan petrol endüstrisine, madencilik, ulaşım, tarım sektörlerine yaklaşık 30 milyar ABD Doları yatırım yaptı. Kazakistan Çin’in büyük projesi 'Kuşak ve Yol Girişimi'nin de önemli bir partneri. Dolayısıyla Çin, demiryolu iyileştirmeleri, Hazar Denizi'nden iki ülke arasındaki sınıra uzanan bir otoyol dahil olmak üzere Kazakistan'daki altyapı geliştirmelerine de yatırım yaptı. Ama tüm bunlara rağmen o dengeci dediğim ama sınırları belli politikasının bir gereği olarak Kazakistan hükümeti Çin'in ülkede toprak sahipliğini kısıtlamayı sürdürüyor. Çin vatandaşlarına turist vizesi de vermiyor. Çin’le ortaklığını sürdürmekten yana, sürdürecek de.
Soruya dönelim; ABD’nin Kazakistan’la, mevcut hükümetle de tabii, arası iyiyse, bu ayaklanmaları destekliyor olabilir mi? Olabilir. Çünkü, yüzde yüz ABD yanlısı bir Kazak yönetimi olsa bile ABD bu ayaklanmaları destekler. Yüzde yüz ABD yanlısı bir Kazak yönetimi ABD’nin çok istiyormuş gibi yaptığı “istikrarı” sağlasa bile bu ABD’nin umurunda değil. ABD’nin Çin ile Rusya'yı 21. yüzyılda iki ana düşman olarak ilan ettiğini anımsayalım. Mesele budur.
Ama özellikle Çin’in bölgedeki yükselişinin ABD ile ortaklarının tüm dikkatini buraya çektiğini de vurgulayalım. Şu anda Kazakistan’da Rusya’dan çok Çin etkili. Dolayısıyla Kazakistan’da istikrar ABD’nin en istemediği durum. ABD uzun yıllardır hedefine aldığı ülkelerde Kaos Planı’nı devreye sokuyor. Kazakistan’da yaşanan halk isyanı da tamamıyla değilse de muhtemelen bu planı işletme fırsatı yaratmış olabilir ABD’ye. Kazakistan’daki bir kaos, Çin’in bu ülkeye yatırımlarını olumsuz etkiler, “Kuşak ve Yol” girişimini de baltalar. Bu Kazakistan’daki istikrasızlığın, kaosun neden ABD ile diğer emperyal güçlerin işine yaradığını gösterir. Bu ayaklanmaları başlatmış değiller ama yararlanma fırsatını kaçırmazlar.
Bu nedenle Çin’in Kazakistan hükümetinin yanında yer alması anlaşılabilir. ABD ile “çok sıkı” bağları olan Kazakistan’a Rusya neden destek veriyor peki? Şimdilerde unutulan ya da “bastırılmış” sanılan İslamcı hareketlerin varlığı birinci değilse de en önemli neden. İkincisi, Kazakistan nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan Rus nüfusun, ülkedeki olası bir “Turuncu Devrim”den en çok zarar görecek kesim olması. Çünkü Kazakistan hükümeti, ülkedeki Rus nüfusu Kazaklaştırma politikası sürdürüyor uzun süredir, Rusça’nın yasaklanmasına çalışması en azından kullanımının azaltılması çabalarını anımsayalım. Mevcut haliyle, ABD ile ilişkilerindeki sıkılığına rağmen Rusya’yla “dengeli” olan ilişkiye Moskova bu nedenle “razı” durumda.
RUS KOMÜNİSTLERİ DOĞRU BAKIYOR
Şimdi; gelir adaletsizliğinden, yoksulluktan, baskıdan bunalan halkın patlamasına “dış güçler”, “ABD parmağı” diyerek sırt çevirmek yerine, bu uğursuz merkezlerin rolünü elbette unutmayarak bakmak lazım yaşananlara. Ben böyle düşünüyorum ama sadece ben değilim böyle düşünen. Sorunu elbette benden daha iyi bilen Rus komünistleri de böyle diyor. Rusya Federasyonu Komünist Partisi Merkez Komitesi Üyesi, aynı zamanda Rusya Meclisi Başkan Yardımcısı, Rusya Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi Dmitriy Novikov “birikmiş sosyal ve ekonomik sorunlar Kazakistan'da protestolara yol açtı. Yüzeyin altında olgunlaşan sıkıntılar bugün patlak verdi” tespitini yapıyor. Sonrasında ise söyledikleri şunlar: “Bunlar Batı tarafından kullanılabilir. Unutmayalım Kazakistan vatandaşları sosyo-ekonomik haklarına yönelik saldırılara tepki gösterdi. Bu bir gerçek”. Novikov’un şu sözleri de hayli çarpıcı: "Çoğu eski Sovyet ülkesinde sosyo-ekonomik politikaların gözden geçirilmesi gerekiyor".
Sonuç olarak; emperyal fırsatçılığı, bozgunculuğu elbette ıskalamadan, halkın taleplerini göreceğiz, görmeliyiz. Olayların arkasında “ABD, dış güçler, batılılar” var diyerek, bir halkın hak arama kavgasına ters düşme tehlikesinden kaçınılmalıdır elbette.
Benim açımdan sorunun asıl nedeni bu ülkelerin “sosyalist ekonomi modelinden vazgeçerek, kapitalist sisteme uyma” talihsizliğidir. Bu kargaşayı, ayaklanmayı daha çok yaşayacak eski sosyalist ülkeler.
Göreceğiz.