Gülşah, ameliyatta ‘demo’ kurbanı mı oldu?

Gülşah Gizem Angı, sağ kalkabileceği ameliyat masasında, test amaçlı verilmiş bir cihazda denek olarak kullanıldığı için mi hayatını kaybetti?

Dünya evine girmeye hazırlanırken kaybettikleri kızları Gülşah için adalet mücadelesi veren Angı Ailesi, iki yıldır bu soruya yanıt arıyor.

Deneme amaçlı

Angı, mimar bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak 1989’da

dünyaya geldi.

İyi eğitimliydi.

İşinde çok başarılıydı.

Bir otelde üst düzey yöneticiydi.

Hayat doluydu.

Beşiktaş Jimnastik Klübü’nün kongre üyesiydi.

Nişanlısıyla 2022 yazında evlilik hazırlığı içindeydi.

Düğün öncesi, miyom adı verilen rahimdeki iyi huylu tümörü aldırmak için Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvurdu.

İddiaya göre Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Mete Çağlar, “Bu operasyon geleneksel yöntemle yarım saat sürer ve acılı geçer” dedi ve teknolojik cihazla daha kısa sürede yapılabileceğini ifade etti.

Bahsettiği cihaz ‘bipolar histeroskop’ cihazıydı.

Bu, tedarikçi firma tarafından demo (tanıtım amaçlı) hastaneye sunulmuştu. Satılması halinde yüklü komisyon ödenecekti.

27 litre fazla su pompalandı

Cihaz ameliyat tarihi itibariyle hastanenin envanterinde kayıtlı değildi.

İddiaya göre ilk kez Angı’nın ameliyatında kullanıldı.

Genç kadın denek muamelesine maruz kaldı.

Cihaz ameliyat sırasında 27 litre fazla su pompaladı.

Angı, akciğerinde meydana gelen sıvı birikmesinden kaynaklı ödem sonucu hayatını kaybetti.

Tıp ilke ve kurallarına aykırı

Ölümünden sonra “Adli incelemeye gerek yoktur” gerekçesiyle toprağa verilmek istendi. Vijdan ve Ayhan Angı çifti suç duyurusunda bulunarak, kızlarına otopsi yaptırdı.

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Celbiş ile Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ercan Yılmaz’dan uzman görüşü aldılar.

Raporda, ameliyatı gerçekleştiren Prof. Çağlar’ın tıp ilke ve kurallarına aykırı davrandığı belirtilerek, şöyle devam edildi:

“Histeroskopik myomektomi, işlemini usule uygun yapmayan, yüksek basınçlı ve aşırı miktarda irrigasyon (yarayı yıkama) sıvısı yüklemekle Çağlar’ın yaptığı işlemlerin tıp ilke ve kurallarına uygun olmadığı, gerekli dikkat ve özeni göstermediği cihetle kişinin ölümünde kusurlu olduğu…”

İzinsiz kullanılmış

Angı Ailesi raporu Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na sundu. Başsavcılık kamu görevi sırasında işlenmiş olan suçlarda soruşturma yetkisinin idarede olduğuna hükmetti.

Savcılık dosyayı, soruşturma izni için Akdeniz Üniversitesi’ne gönderdi.

Yapılan soruşturmada, bipolar histeroskop cihazının ameliyathane envanterine kayıtlı olup olmadığı, deneme amaçlı getirilip getirilmediği, getirilebiliyorsa kullanımını bilen firma tarafından görevlendirilmiş elemanın ameliyathanede olup olmadığı soruldu.

Yanıta göre…

Cihaz envanterde kayıtlı değildi.

Deneme amaçlı getirilmişti.

Kullanımını bilen teknik eleman ameliyathanede yoktu.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İnanç Mendilcioğlu da “Cihazın Angı’nın ameliyatında kullanımı hakkında bilgim ya da iznim yoktur” diye ifade verdi.

Hacettepe: Kusur yok

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 10 kişilik bir bilirkişi heyeti oluşturuldu.

Raporda, Prof. Çağlar’ın meslek deneyimi nedeniyle bu cihazların çalışma prensiplerine ve komplikasyonlara aşina olduğu ifade edildi. Zaten ameliyatta gelişen durumu fark edip gereğini yaptığı kaydedildi. Ameliyatın 26-28. dakikalarında damardan verilen sıvının geri döndüğü ve hipotansiyonun (düşük tansiyon) geliştiği” anlatıldı. Doktorların güncel tıbbın önerilerine uygun hareket ettikleri, “Maalesef ki hastanın kaybıyla sonuçlanan hiç istenmeyen komplikasyonun yaşandığı” ifade edildi.

Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü rapora dayanarak, 27 Ağustos 2024’te soruşturmaya izin vermedi.

Neden 27 kilo daha ağır?

Angı Ailesi, Danıştay 1. İdare Başkanlığı’nda itiraz etti.

Dilekçede, hastanenin epikriz raporuna göre Angı’ya 27 litre su verildiği, ameliyat öncesi 59 kilo olan genç kadının kan kaybına rağmen otopside 74 kilo tartıldığı belirtiliyor.

Cihazın envanterde bulunmadığı, kullanılmasıyla ilgili izin alınmadığı vurgulanıyor.

Angı Ailesi Hacettepe Üniversitesi’nin raporuna ve soruşturma izin verilmemesine isyan ediyor. Kızlarının katledildiğimi ve olayın örtbas edilmek istendiğini savunan aile, şu soruları soruyor:

“Hekim kusuru yoksa Angı neden ameliyata girdiği kilosundan 27 kilo daha ağırdır? Bu kadar kontrolsüz ve ölümcül sıvıyı anestezi altındaki Gülşah kendi kendine mi almıştır? Beyin ve iç organlarındaki kanamalar niçin oluşmuştur?”

Aile vakıf kuracak

Angı Ailesi hastane aleyhine Antalya 3. İdare Mahkemesi’nde tazminat davası açtı. Bu davaya müdahil olan Prof. Çağlar, Angı’nın medikal tedaviye yanıt vermediğini, bu yüzden histeroskopik mtiyomektomi önerdilerini, genç kadının cihazın gelmesini beklediğini savundu. Cihazın Angı’dan bir hafta önce başka ameliyatlarda kullanıldığını, firma tarafından eğitim verilen hastane görevlisinin ameliyatta hazır bulunduğunu ileri sürdü.

Davada halen duruşma görülmedi.

Tanıklar dinlenmedi.

Angı Ailesi, “Biz adalet istiyoruz” diyor.

Kazanacakları tazminatla Gülşah Gizem Angı Vakfı kurup kız çocuklarının eğitimine katkı sunacaklarını ifade ediyorlar.

“Yoksa hiçbir vicdansızın parasında gözümüz yok” diyorlar.

Serdar Sertçelik’in 3 saat 37 dakikalık karanlık yolculuğu

tutanak.jpg

Ayhan Bora Kaplan Davası’nın M7 kod adlı gizli tanığı Serdar Sertçelik, Sırbistan’dan sahte kimlikle geçmek isterken yakalandığı Macaristan’a halen gözetim merkezinde tutuluyor.

İltica başvurusunda bulunduğu ifade ediliyor.

Türkiye’de ayağında elektronik kelepçe varken kaçmasına göz yumulan Sertçelik, şimdi kırmızı bültenle geri getirilmek isteniyor.

Gel de gülme!

Sertçelik, gözaltına alınacağını öğrenince ayağında elektronik kelepçe varken, 27 Kasım 2023’te, evden firar etmişti.

30 Kasım’a kadar Ankara'da kalmıştı.

Kılıçdaroğlu’nun eski danışmanı Ramazan Kubat’ın aracıyla 1 Aralık’ta İstanbul’a gitmişti.

Şile’de sevgilisi Ece Ronay’ın kaldığı bungalovlar bölgesinde inmişti.

4 Aralık’ta yasa dışı yollardan Yunanistan’a kaçmıştı.

Dönemin Ankara Organize Şube Müdürü Kerem Gökay Öner ve yardımcısı Şevket Demircan, Sertçelik’in İstanbul’a gittiğinden haberdardı.

Şimdi bu firara ilişkin yeni bilgiler gün yüzüne çıkıyor.

Sertçelik’in Ankara’ya taşındığı 06 DRH 258 plakalı aracın 1 Aralık 2023 günü Ankara, Bolu, Düzce ve Sakarya’da Plaka Tanıma Sistemi (PTS) noktalarından geçerken görüntüsü var. En son saat 22.24’te Sakarya’da kaydı bulunuyor.

Bir sonraki görüntüsü ise Ankara’ya dönüş istikametine ait.

Yani, aracın Kocaeli ve İstanbul’a gidişine dair kayıt bulunmuyor. Aynı gün geri dönüşüne ilişkin PTS görüntüleri Kocaeli’den başlıyor.

Polisin hazırladığı araştırma tutanağında, 3 saat 37 dakikalık kayıp zamandan söz edilerek, şöyle deniyor:

“İstanbul istikametine giden aracın 10 numaralı PTS kaydının Sakarya’da saat 22.24’te olduğu, bir sonraki PTS kaydının Ankara istikametine doğru gidiş güzergahının başlangıcı olan 11 numaralı PTS olduğu, ikisi arasında geçen 3 saat 37 dakikalık zaman diliminde mevcut emniyet bilgi sistemleri üzerinde bulunan kayıt türlerinden (PTS, yakıt istasyonu, AVM vb) herhangi birinin kaydı bulunmadığı…”

“Aracın İstanbul’da PTS kaydı bulunmadan Ankara’ya döndüğü” belirtiliyor.

Sertçelik’in taşındığı araç nasıl olur da PTS kaydına takılmaz? Acaba teknik bir sorun mu yaşandı?

Yoksa müdahale mi oldu?

Sertçelik, gerçekten Şile’ye gitti mi?

Yoksa İstanbul’a varmadan araçtan indi mi?

Bu 3 saat 37 dakikalık karanlığın aydınlatılması gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi