Mehmet Akif Cenkci
GSS prim borçlarına af mı geliyor? Af kimleri kapsayacak?
Merhaba değerli okuyucularım,
Son günlerde kamuoyuna servis edilen haberler, milyonlarca vatandaşa “GSS prim borçlarına af geliyor” umudu aşıladı. Bu haberlerin kaynağı ise 11. Yargı Paketi kapsamında yapılacağı belirtilen düzenlemeler. Ancak başlıklarla yaratılan beklenti ile düzenlemenin içeriği arasında ciddi bir uçurum bulunuyor. Çünkü meseleye yakından bakıldığında ortada geniş kapsamlı bir af değil, son derece sınırlı ve tartışmalı bir düzenleme olduğu görülüyor.
11. Yargı Paketi çerçevesinde gündeme gelen düzenleme, Genel Sağlık Sigortası prim borçlarının tamamını değil, yalnızca 1 Ocak 2016 tarihinden önceki borçları kapsıyor. Bu sınır, ilk bakışta “geçmiş borçlar siliniyor” algısı yaratsa da, sosyal güvenlik hukuku açısından bakıldığında durum çok daha farklı. Zira SGK prim borçlarında zaman aşımı süresi 10 yıldır. Bu da demek oluyor ki 2016 öncesine ait GSS borçlarının önemli bir bölümü zaten hukuken zamanaşımına girmiş durumda.
Başka bir ifadeyle, devletin tahsil kabiliyeti kalmamış, yasal olarak düşmesi gereken borçlar, bugün “af” başlığı altında yeniden kamuoyuna sunuluyor. Bu yaklaşım, gerçek bir borç affı olmaktan ziyade istatistikleri düzeltmeye, sistemdeki şişkin borç stokunu kâğıt üzerinde eritmeye yönelik bir hamle izlenimi veriyor. Asıl sorunlu alan olan 2016 sonrası GSS borçları ise bu düzenlemenin tamamen dışında bırakılıyor.
Oysa bugün GSS prim borcu nedeniyle mağdur olan kitlenin çok büyük bir kısmı, 2015-2016 sonrasında işsiz kalan, geliri düzensizleşen, gelir testine ulaşamayan ya da sistemin otomatik işleyişi nedeniyle borçlandırılan vatandaşlardan oluşuyor. Bu insanlar için 11. Yargı Paketi kapsamındaki düzenleme herhangi bir rahatlama sağlamıyor. Af beklentisi oluşturuluyor ama beklentiyi karşılayan bir içerik ortaya konulmuyor.
Üstelik düzenlemeden 1,5 milyon vatandaşın yararlanacağı ve kapsamda 3,2 Milyar TL’nin silineceği ifade ediliyor. Peki ya bu ilk mi? Tabi ki hayır. Geçtiğimiz senelerde de hükümet “GSS Prim Borcuna Af” başlıklı düzenlemeleri torba kanun kapsamına dahil etmişti. Yani her sene yapılan şey aynı zaman aşımına giren, tahsil kabiliyeti olmayan borcu affetmek. Tabi buna af denilirse. Sorun bugün yaşadığımız ağır ekonomik buhranda prim borçlarıyla kaderine terkedilenlerdir. Çözüm ise basittir ve çok acil tüm kamu borçları için yapılandırma düzenlemesinin çıkmasıdır.
Af tartışmaları sürerken bir diğer önemli gelişme ise Genel Sağlık Sigortası primlerine yapılan fahiş artış oldu. 21 Kasım 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla, bugüne kadar brüt asgari ücretin yüzde 3’ü olarak tahsil edilen zorunlu GSS primi, 1 Aralık 2025 itibarıyla yüzde 6’ya yükseltildi. Bu artışla birlikte 2025 yılı boyunca 780 TL olan aylık GSS primi, Aralık ayında 1.560 TL’ye çıktı. Artış oranı tam yüzde 100.
Üstelik bu artış son değil. Mevzuata göre Cumhurbaşkanı’nın GSS prim oranını yüzde 12’ye kadar artırma yetkisi bulunuyor. Ayrıca yılbaşında asgari ücrete yapılacak her zam, GSS primlerini otomatik olarak yeniden yükseltecek. Asgari ücrete yüzde 20 zam yapılması hâlinde GSS primi 1.872 TL’ye, yüzde 25 zamda 1.950 TL’ye, yüzde 30 zamda ise 2.028 TL’ye ulaşacak. Geliri olmayan ya da düzensiz gelire sahip bir vatandaş için bu rakamlar, sağlık hakkının fiilen erişilemez hâle gelmesi anlamına geliyor.
Genel Sağlık Sigortası’nın amacı, sosyal güvencesi olmayan vatandaşları sağlık hizmetlerine eriştirmekti. Ancak gelinen noktada GSS, geliri olmayanı borçlandıran, borçlananı sistem dışına iten ve borç nedeniyle ilaca erişimini engelleyen bir yapıya dönüşmüş durumda. Evet, GSS prim borcu olanlar Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yıl sonuna kadar devlet ve üniversite hastanelerinden sağlık hizmeti alabiliyor. Ancak ilaç alamıyorlar. Bu durum, sağlık hakkının kâğıt üzerinde var olup fiilen kullanılamaması demektir.
Bu tablo karşısında yapılması gerekenler son derece açık. Öncelikle GSS prim borçlarına ilişkin gecikme zamları ve faizler tamamen silinmelidir. Ana para borçları için ise vatandaşın ödeme gücünü dikkate alan, uzun vadeli ve makul bir yapılandırma getirilmelidir. Daha da önemlisi, Genel Sağlık Sigortası zorunlu bir borçlandırma mekanizması olmaktan çıkarılmalı, isteğe bağlı sigortalılık sistemine benzer şekilde tercihe dayalı hâle getirilmelidir.
Ekonomik koşullar ağırlaştıkça bu sorumluluğun daraltılması değil, güçlendirilmesi gerekir. GSS primlerine yapılan zamlar ve kapsamı son derece sınırlı tutulan sözde af düzenlemeleri, sosyal devlet ilkesinin ruhuna aykırıdır. Sağlık hakkı, ödeme gücüne göre dağıtılacak bir ayrıcalık değildir. Bu gerçeği görmezden gelen her düzenleme, toplumsal adaletsizliği derinleştirmekten başka bir sonuç doğurmaz.