Fikret Bila
Geleceği etkileyecek uzlaşma
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu 13 Cumhurbaşkanı adayı olarak beklenen ziyareti gerçekleştirdi. Meclis’teki makamlarında HDP Eş Başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan’la görüştü. Kılıçdaroğlu’na, Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, Genel Sekreter Selin Sayek Böke ve Grup Başkanvekili Özgür Özel eşlik ettiler. Sancar ve Buldan’la birlikte Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç ve Parti Sözcüsü Ebru Günay görüşmeye katıldılar.
Görüşmenin olumlu geçtiği ve uzlaşma zeminin oluştuğu Kılıçdaroğlu, Sancar ve Buldan’ın yaptıkları açıklamalara yansıdı. HDP’nin; parti kurullarında ve Emek ve Özgürlük İttifakı’nın diğer bileşenleriyle yapacağı görüşmelerden sonra bugün veya yarın kararını açıklayacağı bilgisi de paylaşıldı. Beklenti, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı çıkarmaması ve Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi yönünde. Böyle bir karar önümüzdeki seçimin sonuçlarını ve iktidar değişikliği halinde Türkiye’nin geleceğini etkileyecek stratejik bir karar olacaktır. Bugüne kadar yapılan anketlerde ortaya çıkan gerçek Millet İttifakı’nın da Cumhur İttifakı’nın yüzde 50’yi aşamadıkları. Anket ortalamalarına göre Millet İttifakı, Cumhur İttifakı’nın 5-6 puan önünde. Kılıçdaroğlu’nun adaylığından sonra yapılan anketlerin çoğunluğunda da CHP lideri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önünde çıkıyor.
Bu tablo karşısında cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunu HDP seçmeninin belirleyeceği görülüyor. HDP seçmeninin, AK Parti iktidarına sandıkta son verilmesi konusunda önemli bir katkısı olacağı açık. Kılıçdaroğlu, Sancar ve Buldan’ın yaptığı görüşme ve vardıkları uzlaşmanın sadece bu seçimin sonucunu değil, seçimden sonra Türkiye’nin geleceğini de etkileyeceğini söylemek abartı olmaz.
Kılıçdaroğlu’nun, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olarak, görüşmede İttifak’ın “mutabakat metni” üzerinden konuları açtığı ve konuşmaların bu eksen üzerinde ilerlediği bilgisi var. Görüşmede; demokratikleşme, enflasyon ve ekonomik krizle mücadele, deprem bölgesi için özel bir programın uygulanması, hukukun üstünlüğü çerçevesinde yargı bağımsızlığının sağlanması, haksız yere cezaevinde tutulanların serbest bırakılması, HDP’li belediyelerde kayyım uygulamasına son verilmesi, Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin temel sorunlarının TBMM’de çözülmesi konularında görüş birliğine varıldığını söyleyebiliriz. Bu alanlarda TBMM’de yapılacak işbirliği çerçevesinde, iktidar değişikliğinden sonra Türkiye’nin demokratikleşmesi, laik bir sosyal devlet niteliğini yeniden kazanması, Kürt sorunu başta olmak üzere iç ve dış temel sorunların çözüme bağlanmasıyla yeni bir inşa sürecinin hayata geçirileceği anlaşılıyor.
Türkiye’nin tek adam yönetimi ve giderek otoriterleşen bir rejim yerine yeniden; demokratik, laik, sosyal devlet niteliklerine ve parlamenter sisteme kavuşması, kutuplaşma yerine kucaklaşması ülkenin sürüklendiği karanlıktan çıkmasının tek yolu. Bu nedenle farklı ittifaklar içinde yer alsalar da muhalefet partilerinin seçimi kazanmak için birlikte hareket etmelerini zorunlu. 31 Mart 2019 yerel seçimleri
ve 23 Haziran İstanbul yenileme seçimlerinde muhalefetin birlikte hareket etmesi, sandıkta büyük başarı getirdi. Muhalefetin birlikte hareket etmesi sağlanır, muhalefet bölünmezse aynı başarılı sonucun alınacağı da kesin.
Muhalefetin çok dikkatli olması gereken bir konu da sandık güvenliğinin sağlanması olacaktır. Yerini korumak için her yola başvurabilecek bir iktidar anlayışıyla seçime gidileceği unutulmamalıdır. Seçim sandığının iktidardan dolayısıyla devletten korunmasını tartışmak elbette Türkiye için bir zuldür ama
maalesef gerçek bu. İktidar bugüne kadar din, terör ve terör tehdidi üzerinden toplumda bir kutuplaştırma yaratarak seçimleri kazandı. Muhalefeti, özellikle CHP’yi, gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmamasına rağmen ”dinsiz, camileri ahıra dönüştüren, ekonomiyi batıran, PKK’yla işbirliği yapan” bir parti olarak gösterdi.
Bu söylem üzerinden kutuplaşma çoğunluğun desteğini aldı. Bu seçimlerde de aynı yolu izliyor. Uzun bir süredir Millet İttifakı’nı HDP üzerinden PKK’yla aynı cephede olmakla suçlayıp İYİ Parti’nin masadan
kalkmasını sağlamaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Bu kutuplaştırma bile bu kez iktidarın beklediği etkiyi yapmadı. İYİ Parti de masadan kalkmadı.
Ancak iktidarın bu yöntemden vazgeçmediğini görüyoruz. Kılıçdaroğlu, Sancar, Buldan görüşmesiyle birlikte iktidar yanlıları “PKK ile işbirliği” söylemini yeniden ve daha ileriye götürerek canlandırdılar. Millet İttifakı masasında daha önce PKK ile muhatap olmuş bir lider ve parti yok. Ancak Cumhur İttifakı’nda var. PKK’yla Oslo’da, Kandil’de, Öcalan’la İmralı’da masaya oturmuş tek parti AK Parti’dir. Bu gerçek ortadayken Kılıçdaroğlu’nu ve Millet İttifakı’nı PKK’yla işbirliği yapmakla suçlamak abesle iştigaldir. Bu kez gerçekle ilgili olmayan, hayal ürünü suçlamalar ve kutuplaştırıcı söylemin değil barışçı, kucaklayıcı, bütünleştirici dilin kazanma şansı çok yüksek.