Ayşenur Arslan
Gazze’deki Hastanede Ne Patladı!
Dikkat ettiniz mi, Erdoğan konuştuğu zaman yandaş medyanın haber cümleleri nasıl biter?
Açıkladı!
Bildirdi!
Müjdeledi!
Ya muhalefet liderleri.. Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu konuştuğunda?
Öne sürdü!
İddia etti!
Yine saçmaladı!
Aslında, yandaş medya dediğime bakmayın. Artık iktidarın dili / kodları neredeyse mahallenin tümünü esir aldı.
Dahası.. Sadece Türkiye’den de söz etmiyorum. Dünya medyası da parçası olduğu sistemin dili ve kodları ile veriyor haberleri. İsrail - Filistin savaşı bunun utanç verici örnekleriyle dolu.
Ama o örneklere geçmeden 44 yıl kadar geriye gideceğim.
Yıl 1979. Türkiye hızla felakete sürükleniyor. Ve ben, TRT Haber Merkezi’nde.. Neredeyse “fırtınanın gözünde” tarihe tanık oluyorum.
İşte o tanıklıklardan biri.. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum “aynıyla vaki”.
*. *. *
Ölümlerin, baskınların, bombalamaların hiç eksik olmadığı o günlerin birinde TRT’de şöyle bir haber yayınlandı:
“CHP Samsun İl başkanlığı binasının bombalandığı ÖNE SÜRÜLDÜ..”
Öyle ya, bir fikir için “öne sürüldü” diyebilirdiniz.. Bir tez mesela, öne sürülür.. Ama bir bomba! Yani somut, yani gözle görülür, yani sonuçları olan bir şey.. Bir bardağın bardak olduğu iddia edilir mi! Bomba da ya vardır ya yoktur. Eğer varsa.. Atılmışsa.. Nasıl olur da “bombalandı” yerine “öne sürüldü” denir? Neden denir? O kalıbın ardında yatan nedir?
Yaşıma, kıdemime falan bakmadan istihbarat şefinin yanına gittim. Bu cümleyle ne demek istediğimizi sordum:
A) Binanın bombalandığına dair bir duyum almıştık da imkanlarımız elvermediği için gidip yerinde görememiş, ayrıca doğrulatamamıştık
B) Binanın bombalandığı falan yoktu ama CHP göz göre göre yalan söylüyordu. Konu CHP olduğu için “onların iddiası” diye açıklamayı mecburen vermiştik.
C) Bina gerçekten bombalanmıştı ama CHP iktidarın düşmanı olduğu için “öne sürüldü” kalıbıyla vermeyi tercih etmiştik.
Tahmin edeceğiniz üzere öfkeli bir suskunluk duvarına çarpıp masama döndüm. Ama o haberi “amacını” hiç unutmadım.
*. *. *
O yıllardan bugünlere değişen, sadece utanmazlığın dozu oldu. Yalan, çarpıtma, provokasyon “amaca hizmet ediyorsa” doğaldı, meşruydu!
AKP trollerinin hazırladığı videoların seçim öncesi nasıl pervasızca kullanıldığını.. Onların en ünlüsü Kandilli Kılıçdaroğlulu videonun, nasıl 1979 TRT’sini kıskandıracak rahatlıkla ekrana taşındığını gördük. Değil mi!
İsrail - Filistin savaşıyla dünya medyasının haline de tanık olduk.
Belki yüzlerce örnek var. Ama biri hepsini özetliyor.. Hepsini geride bırakıp öne geçiyor..
Haber, savaşın en vahşi sayfalarından hastane saldırısına dair.
Çocukların, kadınların, hasta ve yaralıların vurulduğu saldırıda en az 500 ölü kaydedildi.
Saldırının hemen arkasından -beklendiği üzere- arkasında kim var, emri kim verdi sorularına yanıt aranmaya başlandı.
ABD başkanlık ofisi bir telaş “arkasında İsrail yok” açıklaması yaptı.
Batılı ülkelerin liderleri masalarının altına sinip sorumluyu arıyor gibi poz kesti.
Ve medya!
Dedim ya, mesleğimizin en utanç verici örneklerine tanık olduk ama içlerinden biri öne çıktı.
*. *. *
Londra merkezli küresel haber ajansı REUTERS haberi şu manşetle iletti abonelerine:
“GAZA HOSPITAL BLAST”
Yani.. “GAZZE HASTANEDE PATLAMA”
Manşette “blast” sözcüğü tercih edilmişti. Haberin içindeyse “EXPLOSION”.. Yani yine PATLAMA!
Neydi peki patlayan? Doğalgaz borusu mu?
Eğer patlayan bomba veya bombalar ise, kim koymuş / atmış / yollamıştı onları?
Tek bir sözcükle facianın sorumlusu gizleniyor, daha doğrusu gizlenmeye çalışılıyordu.
Bence işin bir başka hazin, sorgulanması gereken yanı da Türkiye’deki medyanın şuursuzluğuydu.
Haber merkezlerinde Reuters’in geçtiği metin SADECE TERCÜME edilmişti çünkü.
“Bir dakika.. Ne patlaması.. Böyle vahşi bir saldırı patlama deyip geçilir mi..” diyen çıkmamıştı besbelli. Manşetteki cümle, Reuters’in haberindeki ayrıntılarla birlikte aynen kullanılmıştı.
Şaşıracak bir şey yok elbette. Mahallemizde şuur çoktan çöpe atılmadı mı!
Bunun, özellikle Erdoğan’lı örnekleri say say bitmez.
Ama ben en güldüğümü seçip anlatacağım.
Erdoğan, (yanılmıyorsam) Bulgaristan Başbakanını ağırlamış. Daha sonra iki isim ortak basın toplantısı için kameraların karşısında.
Bir gazeteci Erdoğan’a soru yöneltiyor. Derken Erdoğan (da) gülmeye başlıyor:
“Yanlış oldu! Sen o soruyu bana değil misafirimize soracaktın.”
Daha soracağı sorunun muhatabını anlayamayan…
Zaten başta Erdoğan, AKP’nin önde gelenleriyle ileri gidenlerine soru sormaya cüret edemeyen..
Haberlerine Saray’dan “yönerge” gelmeden başlayamayan..
Birkaç isim dışında iktidarın savaş politikasındaki sessiz sıkışmışlığından bahsedemeyen bir medya..
BU SAVAŞTA HEM MASUMLAR ÖLDÜ HEM DE GERÇEK!