Erdoğan Gerçekten Çekilir mi? Cevabım; Evet!

Görece sakin sayılabilecek bir haftayı finale bağlamak üzereyken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bizi yine gündemsiz bırakmadı ve yeni bir bomba patlattı. Erdoğan önümüzdeki yerel seçimi işaret ederek “Yasanın verdiği yetkiyle bu benim son seçimim, sonra emaneti devredeceğim” dedi ve tartışmaların fitilini ateşledi.

Muhalif çevrelerde genel kanı Erdoğan’ın doğruyu söylemediği ve koltuğu asla bırakmayacağı yönünde. Tabii ki bu çok anlaşılır bir hissiyat, çünkü Erdoğan’ın sözüne güvenilir biri olmadığını, dün ak dediğine bugün rahatlıkla kara diyebileceğini artık hepimiz biliyoruz. Üstelik ölene kadar iktidarda kalmak Erdoğan için bir seçenekten de çok bir zorunluluk gibi. İktidardan iner ve yargı organı olması gerektiği gibi çalışmaya başlarsa muhatap olabileceği hukuk süreçleri Erdoğan’ı koltukta kalmaya yazgılı hale getiriyor.

O halde Erdoğan için bu söylemin en pratik amacı, mütedeyyin seçmenin duygularına oynayarak sadece üç hafta kalmış yerel seçimlerde partisine avantaj sağlayabilmek. Erdoğan, AKP’deki oy kaybını, özellikle de Yeniden Refah Partisi’ne geçişleri bu sayede durdurmayı amaçlıyor. Birkaç haftadır seçmeni “Bize oy vermezseniz size hizmet yok” diyerek tehdit eden birinin şimdi bu kadar yumuşak bir üsluba geçiş yapması Erdoğan’ın gelgitli tavırlarına yeni bir örnek. Ama aynı zamanda, AKP için işlerin, bilhassa İstanbul’da iyi gitmediğinin de açık bir kanıtı.

İmamoğlu karşısında Murat Kurum zayıf bir adaydı ama bu kadar da kötü bir performans göstereceğini herhalde hiç kimse beklemiyordu. Pot üstüne pot kıran, halkla iletişim kurmakta çok zorlanan, yönetmeye talip olduğu şehri tanımadığını defalarca belli eden Kurum’un şansının bir nebze de olsa yükselebilmesi için Erdoğan’ın topa girmesi zaten beklenen bir şeydi. Erdoğan da bunu duygu kartını oynayarak yapmayı seçti ve kendisinin aday dahi olmadığı bir seçimi “son seçimi” olarak niteleyerek seçmene “Beni bırakmayın” mesajı verdi.

Erdoğan bunu yaptı, çünkü pusulada Kurum’un adı yazsa da yarışın esas olarak İmamoğlu ile kendisi arasında olduğunun herkes gibi o da farkında. Eğer amacında başarılı olursa, yani bir mucize gerçekleşir ve Kurum İstanbul’u kazanırsa çekilme sözlerini tabii ki hatırlamayacak. Seçimden sonra derhal yeni anayasa sürecine girecek ve böylece hem Türkiye’deki otoriter rejimi daha da kurumsallaştırmayı hem de kendi görev süresini uzatmayı deneyecek.

Fakat Erdoğan kaybederse tek kaybettiği İstanbul olmayacak, esasında geleceği de yitirecek. Zira İmamoğlu kazanırsa, arkasında bir ittifak olmamasına, hatta karşısında iktidarı ve bir kısım “muhalefetiyle” güçlü bir koalisyon kurulmasına rağmen Erdoğan’ı dördüncü kez yenen bir siyasetçi olarak artık onun liderliğini de tartışmalı hale getirecek. Bu cendereden alnının akıyla çıkacak bir İmamoğlu 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimi için rakipsiz bir güce dönüşecek.

İşte böylesi bir durumda Erdoğan’ın 2028’de aday olmamayı tercih etmesi, yani gerçekten de çekilmesi gayet olası. Erdoğan, yenilerek gitmektense yumuşak bir geçiş için muhalefetle anlaşmayı deneyebilir ve seçimde de doğal varisi olarak görülen oğlu Bilal Erdoğan ya da damadı Selçuk Bayraktar’ı aday yaparak onlara pasif bir destek sunabilir. Aslında rasyonel açıdan düşünüldüğünde böylesi şartlar dâhilinde Erdoğan için atılacak en doğru adım da bu olur.

Önümüzdeki seçimler her yerleşim birimi için şüphesiz çok önemli ama özellikle İstanbul’daki yarış Türkiye siyasetinde gerçekten de çok kritik gelişmelere gebe. İstanbul’daki seçimin sadece İstanbul’la alakalı olmadığı, Türkiye’nin gelecek yolculuğunu doğrudan etkileyebileceğini siyasi aktörlerin satrancı çağrıştıran adımlarından anlamak mümkün. O yüzden son üç haftada karşılaşacağımız yeni garipliklere pek de şaşırmamak herhalde en doğrusu olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Can Kakışım Arşivi