Mustafa K. Erdemol
'Devletin dini İslam' ifadesi artık yok
Tunus’ta tarihi dönemeç
Ne kadar sürdürülebilir ya da toplumsal bir destek bulabilir mi bilinmez ama şu bir gerçek ki Tunus’ta önceki gün referandum sonucu kabul edilecek yeni anayasada artık “devletin dini İslam’dır” ifadesi yer almayacak. Bu, ciddi diktatörlük eğilimleri taşıyan Cumhurbaşkanı Kays Said’in bugüne kadar attığı en radikal adım gerçekten de. Said yönetiminin buna gerekçe olarak dinini siyasi amaçlarla kullanılmasını göstermesi de başta Ennahda olmak üzere ülkedeki İslamcılara yönelik bir mesaj elbette.
Eski, yani 2014 anayasasının 1. Maddesi “Tunus özgür, bağımsız, egemen bir devlettir; dini İslam, dili Arapça ve sistemi cumhuriyettir” deniyor, ayrıca bu maddenin değiştirilemeyeceği vurgulanıyordu.
“Arap Baharı” sürecinin 2011’de başlamasına yol açan toplumsal çalkantıların yaşandığı yıllar boyunca, Siyasal İslam’ın iktidar denemeleri yaptığı bir ülke durumundaydı Tunus. İslamcı Ennahda’nın iktidarında yükseliş gösteren İslamcılığa karşı gelişen toplumsal başkaldırı, Ennahda’nın gerilemesine yol açmış, bu kez laik/sol kesimlerin yükselişine tanık olunmuştu. Cumhurbaşkanı Said’in 2019’da seçilmesinden hemen sonra parlamentoyu fesh edip anayasayı askıya almasıyla hayli ilginç bir süreç başlamıştı ülkede.
Devlet cennete de cehenneme de gitmeyecek
İşçi sınıfından, laik kurumlardan, elbette İslamcılardan da gelen onca tepkiye aldırmadan yoluna devam eden Said, önceki gün yapılan anayasa referandumunun da, sonuçlar henüz duyurulmasa da, muhtemelen galibi olacak.
Referandum sonra sunacağı anayasa teklifinde İslam’a yer vermeyecek oluşuna normalde, İslamcıların sesi çok çıksa da, aslında laik bir toplum olan Tunus’ta itiraz edilmesi beklenmezdi belki de, ancak Kays Said’in herhangi bir yasayı ya da öneriyi dayatma biçiminin diktatörce olması bu kabullenmeyi zorlaştırıyor. Bu arada Said’in bu kararı savunurken ilginç bulduğum cümlesini aktarayım: “Devlet, şirketlerdeki gibi bir ahlaka sahiptir, hiçbir zaman insani ahlaka sahip olmayacak, cennete de cehenneme de gitmeyecektir”.
Anayasa Yazım Komitesi’nin Başkanı Sadık Belaid’in savunması ise daha anlaşılabilir bir içeriğe sahip tabii. Belaid kısa bir süre önce “İslam'ın devlet dini olmaktan çıkarılmasının aşırılığın büyümesini engellemek anlamına geldiğini” söyleyerek, Tunusluların yüzde 80'inin de "hem aşırılığa hem de dinin siyasi amaçlar için kullanılmasına karşı olduğunu" belirtmişti.
Laikliğin güçlü olarak var olduğu ülkede bu değişikliğin nelere yol açacağını göreceğiz elbette. Ancak, referanduma katılımın yüzde 30’dan az olduğu düşünülürse bu değişikliğin toplumsal onayı tamamen aldığı söylenemez. Ancak Sigma Conseil tarafından yapılan bir ankete göre yüzde 30’luk katılımcının yüzde 92’si referandumda anayasa ile değişikliklere “evet” dedi. Bunun da göz ardı edilmeyecek bir destek olduğu ortada.
Referandumun Önemi
Anayasa referandumun galibi beklendiği gibi Kays Said olursa, aşırılığa karşı aldığı tutum nedeniyle bundan Suudi Arabistan, BAE, Mısır gibi ülkeler elbette memnun kalacaklar. Tunus’la ilişkileri iyi olmayan “İslamcı bir hükümetin bulunduğu” Türkiye ile Katar’ın ise tabii ki gelişmeden hoşnut kalması beklenemez.
Said muhaliflerini desteklediğini saklamayan Katar, Tunus’un Başkanlık Sistemi’ne dönüşmesini eleştiriyor uzun süredir. Aynı Katar’ın Türkiye’nin Başkanlık Sistemi’ne destek verdiğini de anımsatalım bu arada.
Tunus’ta olanlar Tunus’la sınır kalmaz. Büyükçe bir coğrafyayı etikleyebilir, o nedenle memnun olmayanlar katarına Türkiye ile Katar’ın dışında başka ülkeler de katılabilir. Tunus’ta 2011’de başlayan, “Arap Baharı” denilen süreci başlatan toplumsal olaylar (bu arada İslamcılarca değil, solcularla, sendikaların başlattığı itiraz hareketiydi yaşananlar) tüm İslam coğrafyasına yayılmıştı, malum.
“Arap Baharı”, Libya’da, Suriye’de iç savaşa, daha sonra Suriye’ye emperyal çullanmaya, Mısır’da Müslüman Kardeşler’in, (Muhammed Mursi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesiyle) dolaylı olarak iktidara gelmesine yol açmıştı. “Arap Baharı” Katar ile Türkiye’nin aşırı İslamcıları desteklemesini, Körfez ülkelerinin bölünmesini, İran’ın bölgesel güç olarak büyümesini nihayet İsrail’le düşman ülkeler arasında normalleşmelere yol açan İbrahimi Anlaşmaları’nın doğmasını da sağlamıştı.
Dolayısıyla, bir İslam ülkesi olarak Tunus anayasasından “devletin dini İslam’dır” ifadesinin kaldırılması, ne tür olur bilemeyiz ama, kimi dalgalanmalara yol açacak gibi görünüyor.
Belki de “bambaşka bir Bahar” geliyordur.
Belli mi olur?