Mustafa K. Erdemol
Ankara-Kahire: Bahara doğru
Çok güllük gülistanlık değilse de bölgede aramızın iyi olduğu belki de tek ülke olan Mısır’la bozulan ilişkilerimizin düzelmesi için yine deprem "imdada yetişmiş" görünüyor. Yani deprem diplomasisi, AKP Genel Başkanı’nın, “değerler politikası” üzerine inşa ettiği dış politika uyarınca hiçbir neden yokken kopardığı ilişkileri belki de başlatacak bir milad olabilir. Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükrü’nün Ankara ziyareti bu çerçevede hayli dikkat çekici.
Neler demişti neler
Anımsayalım; 2013 yılında Tayyip Erdoğan'ın “iyi ilişkiler içinde olduğu” Müslüman Kardeşler destekli Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesinin ardından Ankara ile Kahire diplomatik ilişkilerini kesmişti. Tayyip Erdoğan, Mursi’yi deviren darbenin lideri Abdülfettah es-Sisi ile ilişki kurmaktan, hatta yan yana gelmekten kaçınmıştı. Erdoğan’ın 2019 yılında Türkiye Diyanet Vakfı’nın bir ödül töreninde yaptığı konuşmada, “Beni Sisi ile çok barıştırmak isteyenler var, asla kabul etmiyorum” dediği akıllardadır.
Ancak “reel politika” bu tür çıkışlara aldırmaz. Öyle bir ağır basar ki yaşamın gerçekleri, lafı ettiğiyle kalır kişi. İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde kendi partisinin rakibini kastederek “Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı diyeceğiz?” diyecek kadar kendini kaybeden AKP Genel Başkanı, geçen yıl Katar'da Dünya Kupası'nın açılışı dolayısıyla liderlere verilen resepsiyonda, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile selamlaşıp tokalaşınca, o lafları eden kendisi değilmişçesine, “bir süreç başlayabilir demiştik. Böyle bir sürecin başlaması için burada bir adım atılmış oldu ve hayırlısıyla görüşmeleri yaptık” diyebilmişti.
İki ülkenin içinde bulunduğu durum, yakınlaşmayı mümkün kılacak bir çözüm bulunmasını gerektirecek kadar karışık. Buna rağmen Sisi ile tokalaştı diye çok sevinen Genel Başkan Mısır’la ilişkileri düzeltemedi. İşte bu noktada devreye giren Deprem Diplomasisi sayesinde Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükrü ülkesinin dayanışmasını göstermek, toparlanma süreçlerini desteklemek amacıyla Suriye’nin yanı sıra Türkiye’yi de ziyaret etti. Son on yılda ülkeye gelen ilk Mısırlı Bakan olma özelliği var Şükrü’nün.
Ticari ilişkiler sürdü
Aslında, Genel Başkan’ın ettiği onca hakarete rağmen bir yandan da Mısır’la ekonomik ilişkilerini sürdürdü Türkiye. Mısır’ın da Türkiye’nin de ekonomik durumları son derece zayıf. İki ülke 2021 yılından bu yana özellikle ticari konularda giderek yakınlaşmaya başladı. Türk hükümeti Kahire ile yakınlaşmayı bir öncelik olarak görse de Erdoğan'ın Müslüman Kardeşler ile ilişkileri diplomatik ilişkilerin normalleşmesinde ciddi bir engel olmayı sürdürüyor.
Öfkeli konuşmalar, tehditler bir yere kadar. Enflasyon, Türk lirasının değer kaybı, yaşanan iç kriz, nihayet deprem felaketi Ankara'yı Kahire'ye doğru da itti. Yine yüksek enflasyona sahip olan, Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) yardım alan Mısır da Türkiye ile karşılıklı yarar sağlayacak ilişkiler geliştirmek için bir fırsat olarak gördü depremi.
Mısır, Suriye ile de yeni sayfa açmak üzere
Depremden sonra Ankara'yla ortak olma, on yıldır gergin olan ilişkilerde ileri bir adım atma olanağını yakalamış olan Mısır aynı zamanda Suriye’yle de yeni bir sayfa açmak üzere. Ülkemizde resmi olarak 45 bin cana mal olan deprem Suriye’de de büyük yıkıma neden oldu. Şükrü, Savaşın başladığı 2011 yılından bu yana hiçbir üst düzey Mısırlı yetkilinin gitmediği Suriye'ye gitti. Bu, bölgedeki pek çok ülkenin Arap Birliği'ne tam olarak geri dönmeyi hedefleyen Şam'la ilişkileri normalleştirdiği bir ortamda hayli önemli bir adım elbette.
Mısır, Türkiye’den giden değerlendirmelere sert karşılık vermiş, Ankara’ya, ilişkilerin düzelmesini sağlayacak müzakereler için 12 maddeden oluşan istekler listesi iletmiş, bu isteklerin yerine getirilmesinden sonra “görüşebileceklerini” duyurmuştu. Ancak, siyasi olarak batının tüm desteğini alsa da ekonomik açıdan zor durumda olan Mısır da, Erdoğan’a rağmen, Türkiye ile ilişkilerin düzeltilmesi konusundaki sert tavrını yumuşatmış oldu.
Mursi’nin devrilmesinden sonra belli ki olana bitene “değerler” açısından, yani "ilkesel" bakarak Mısır’la ilişkileri koparan AKP Genel Başkanı için ne değişti de “Kahire ile normalleşme”ye bu kadar sevinir oldu?
Mevcudu bozup tekrar onarmaktan zevk almış olabilir ama ülke kimsenin “yap-boz” tahtası değil. Kimsenin “paşa gönlüne” göre “politika” belirlenemez. “Tek adam rejimi”nde olur bunlar.
“Tek adam rejimi”nde miyiz yoksa?