Değişimin talebi

Halk, iradesini yok sayan, “sen yanlış yaptın, yanlış kişi seçtin, seçim iptal ediyorum, beni seçeceksin” diye seçimi iptal ettiren iktidara sandıkta hezimet yaşatarak yanıt verdi.

 

Yenilenen İstanbul seçimlerinin ortaya koyduğu bu sonuçtan sonra siyasette hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

31 Mart seçimlerinde Ekrem İmamoğlu lehine olan 13 bin küsur olan oy farkının 23 Haziran’da 800 bini aşması, İstanbul seçimini aşan bir yeni siyasi durumdur.

Halk, ülkeyi ekonomik, sosyal ve siyasal ağır bir krize sokan iktidara 31 Mart seçimlerinde uyarıda bulunmuş, yerel iktidarı muhalefete vermişti. Bu sonuç halkın değişim istediğine dönük dengeli bir mesajdı.

İktidar bu mesajı alıp kendine çeki-düzen vereceği yerde, halkla inatlaşmayı seçti. Halkın demokratik tercihini yok saymakla kalmadı, onu “hiçbir şeyden anlamaz” yerine koydu. Bunun faturası da ağır oldu.

HALK BU GİDİŞE “DUR” DEDİ

Muhalefetin İstanbul seçimini yüzde 9 oy farkıyla açık ara kazanması siyasi dengeleri değiştirecek çok güçlü bir sinyaldir. Değişimin ayak sesleridir.

Halk, sandıkta verdiği mesajı doğru okuyan muhalefetin oluşturduğu demokratik ittifaka yol verirken, İktidarın hak-hukuk dinlemez yönetim anlayışına da “dur” demiştir.

Demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından biri halkın iradesine saygı göstermek, kaybettiğini kabul etmek ve iktidarı sandıktan çıkan parti veya partilere devretmektir. Oysa, 17 yıldır girdiği her seçimi kazanmaya alışmış AK Parti yenilgiyi kabullenmemiş, sonucu zorlayarak değiştirmeye çalışmıştır. Halkın demokratik tepkisi karşısında ikinci kez çok daha ağır bir yenilgiye uğramıştır.

İktidarın en büyük hatası halkı saf yerine koymasıdır. Hiçbir hukuki gerekçe olmadan YSK’ya uyguladığı baskı ile seçimi iptal ettirmesi, iptal gerekçesi olarak “çünkü çaldılar” diye muhalefete iftira atması, İmamoğlu’nu Ordu’da VİP’ten geçirmemesi, üstüne üstlük “valiye hakaret etti, yargı önüne gelecektir, validen özür dilemeden o koltuğa oturamaz” tehdidinin kullanılması, ırkçı bir yaklaşımla Pontus imasında bulunulması, bunlar yetmiyormuş gibi seçime bir kala, İmralı’da bir proje geliştirip “teröristbaşı, bebek katili” dediği Öcalan’dan devlet eliyle bir mektup üretip HDP seçmenini yönlendirmeye çalışması, hezimetin en açık görülebilen, sıcak nedenleridir.

EKONOMİK NEDEN

İktidarın seçim yenilgisinin, 31 Mart’ta ortaya çıkan alttaki nedenleri de geçerlidir.

Bunların başında ekonomik kriz geliyor. Enflasyonun yüz 20’lere sabitlendiği, faizin yüzde 25’leri aştığı, Türk lirasının yüzde 40 değer yitirdiği, işsizliğin yüzde 15 ile tarihi rekora gittiği bir ortamda iktidarın ayakta durması zordur. Nitekim, seçmen 31 Mart’ta yansıttığı memnuniyetsizliği, 23 Haziran’da sert bir tepki ile acil değişim talebi düzeyine çıkarmıştır.

SİSTEM SORUNU

Seçmen, iktidarın adım adım ördüğü yeni yönetim sistemine ve anlayışına itiraz etmiştir.

Demokrasinin güvencesi olan anayasal kurumların içini boşaltıp işlevsiz hale getiren iktidarın, cumhurbaşkanlığı-hükümet sistemiyle Cumhurbaşkanı tek karar verici haline getirmesi; demokrasinin özünü oluşturan kuvvetler ayrılığı ilkesini rafa kaldırıp, yasama, yargı ve medyayı çökertmesi; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ü ve Cumhuriyet’in kazanım ve değerlerini silip, yerine Siyasal İslam değerlerini ve kurumlarını inşa etmeye yönelmesi de seçim yenilgisinin alttaki önemli nedenlerinden biridir.

KILIÇDAROĞLU VE AKŞENER’İN BAŞARISI

İktidarın bu gidişi karşısında muhalefetin oluşturduğu ve demokrasiyi en geniş ortak değer olarak gören demokratik ittifak sandıktan zaferle çıkmıştır. Bu yeni siyaset tarzı, iktidarı değiştirecek bir güce ulaşabileceğinin işaretlerini vermiştir. İstanbul seçim sonucunu böyle okumak gerekir.

İktidarın ilk günden beri reddettiği çoğulcu demokrasi anlayışının muhalefet tarafından başarılı şekilde oluşturulması ve aynı başarıyla yönetilmesi, iktidarın değişimi konusunda büyük bir umut yaratmıştır.

Demokratik ittifakın oluşturulması ve yönetilmesinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in başarısı yadsınamaz. HDP yönetimi ve seçmeninin, iktidarın devlet araçlarıyla Öcalan üzerinden ayar vermeye kalkışmasına karşın, bu ittifakı desteklemesi oyunu bozmuştur.

YENİ SÖYLEM YENİ YÖNTEM

Siyasette artık demokratik ittifakın temsil ettiği yeni yöntem ve söylem giderek hâkim olmaya başlamıştır.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun geliştirdiği; kavga yerine barış, gerginlik yerine uyum, ötekileştirme yerine kucaklama, ayrışma yerine bütünleşme siyaseti, iktidarın 17 yıldır uyguladığı kamplaştırma, kutuplaştırma ötekileştirme, aşağılama siyasetine galip gelmiştir.

Kılıçdaroğlu’nun iktidardan şikâyetçi olan herkesi barındırmayı hedefleyen ve partisini bir şemsiye gibi açarak, demokratik-laik ortak paydada adalet, hak, hukuk mücadelesini birleştirmesi yeni siyasetin yöntemi haline gelmiştir.

Millet ittifakının İstanbul Büyük şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu bu yöntemi ve söylemi büyük bir başarıyla taşımış ve yerleşmesine büyük katkıda bulunmuştur.

Bu gidişle iktidar kendini değiştirmezse, seçmen onu değiştirecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi