Çubuk'ta linç edilen Erdoğan ve Bahçeli olsaydı...

Ankara Çubuk'taki şehit cenazesinde linç girişimine uğrayan, CHP lideri Kılıçdaroğlu değil de Erdoğan olsaydı akıbet ne olurdu?

Akkuzulu Mahallesi sakinleri darbeci ilan edilip tutuklanmaz mıydı?

Bahçeli'nin sığındığı ev "Yakın!" çığlıklarıyla kuşatılsaydı devlet görevlileri 80 dakika boyunca ikinci Madımak girişimine seyirci kalır mıydı?

Allah aşkına söyleyin.

Bozkurtlar her bir evi ateşe vermez miydi?

Linç hareketleri açısından örneklem oluşturan Çubuk Olayı gösteriyor ki bu saldırılar asla kendiliğinden meydana gelmez ve gelmiyor. İktidar yasal ve resmi zor gücüyle gerçekleştiremediği cezalandırma yetkisini gayrı resmi araçlarla kullanıyor.

Harekete geçirilen yandaş kitleler egemen otorite adına davrandıkları ve adeta milli bir vazifeyi yerine getirdikleri bilinciyle suç işliyor. Bu yüzden ceza bile almayacaklarını düşünüyorlar.

Linç çoğunluk adına azınlığa yönelen kitlesel şiddettir.

Bir siyahinin beyazı linç ettiği hiç görülmemiştir.

Bir kadının erkeğe karşı galeyana geldiği de...

Galeyana gelmek üstünler için haktır.

Linç etmek de!

Şehit cenazesinde mermi

Çubuk Olayı'nın ilk kıvılcımının çakılmasından başlayarak, faillerinin yargılanmasına kadarki bütün evreleri siyasal süreçlerle iç içe geçiyor.

Cumhur İttifakı, 2018 yılında kıl payı kazandığı cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefeti PKK'lı diye suçladı. Bu propaganda öyle yoğun kullanıldı ki, Kılıçdaroğlu'nun şehit cenazesinde önüne mermi bırakıldı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP'lilerin şehit cenazesine alınmamasını istedi.

Türkiye, 31 Mart 2019'da yerel seçime giderken, HDP'nin CHP'nin adaylarına destek açıklaması üzerine Cumhur İttifakı, büyükşehirleri kaybedeceğini anladı.

Bir yandan Kürtlerin oyunu almak için İmralı'dan referans mektubu getiren, Apo'nun kardeşini TRT'ye çıkaran iktidar, diğer yandan Millet İttifakı'nı PKK ile ilişkilendirmeye girişti.

Neymiş?

İstanbul'da belediyenin otoparkları PKK'ya verilecekmiş!

Ankara'da su faturasını DHKP/C'liler getirecekmiş!

İşte bu günlerde, 19 Nisan'da PKK saldırısında dört askerimiz şehit düştü. Şehitlerden Yener Kırıkçı'nın naaşı 21 Nisan'da Çubuk'un Akkuzulu Mahallesi'ne getirildi.

İkinci Madımak

Aslında CHP Çubuk ilçe örgütü cenazeden önce şehit ailesini ziyaret etmişti. Hatta bu ziyarette muhtar, törende asılan dev Türk bayrağını CHP'lilerden istedi.

Cenazede Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler ve kuvvet komutanları da vardı. Toplam 12 bin insan katıldı.

Kılıçdaroğlu'nun gelişiyle yuhalamalar başladı.

AK Parti Genel Sekreteri Fatih Şahin, Kılıçdaroğlu'nun elini sıkmadı.

"Kahrolsun PKK" diye slogan atıldı.

Küfür edildi.

Saldırı namazda sürdü.

Kılıçdaroğlu, top arabasının arkasında yürürken etrafı sarıldı. Kimi taş, kimi seccade, kimi toprak attı. Bir kadın şemsiye savurdu. CHP'liler müdahale edip bir kişinin elindeki bıçağı düşürdü. Saldırganlar arasında kadınlar da vardı, çocuklar da. İnek hırsızlığından sabıkalı Osman Sarıgün, Kılıçdaroğlu'na yumruk attı. Aralarında milletvekillerinin de olduğu CHP heyeti arbedede dayak yedi.

Kılıçdaroğlu, 150 metreyi yarım saatte katedebildi.

En son köylü Rahim Doruk'un evine sokuldu.

Ev sarıldı. Saldırganların elinde sopa, keser ve demir çubuk vardı.

Biri "Yakın" diye bağırdı.

"Bay Kemal, buradan çıkamayacaksın!" denildi.

İnek hırsızı Osman da "Bu PKK'lıyı mı koruyorsunuz, bırakın öldürelim" diye bağırdı. Kılıçdaroğlu'nu götürmek için evin önüne getirilen CHP'nin minübüsü taşlandı.

CHP lideri 1 saat 20 dakika boyunca evde mahsur kaldı.

İnek hırsızı AK Partili

Çubuk'tan sonra inek hırsızı Sarıgün'ün AK Parti üyesi olduğu ortaya çıktı. Hatta AK Parti Etimesgut Belediye Başkan aday adayı Önder Gökçekaya, adliyenin koridorunda Sarıgün'ün elini öperken çekilmiş fotoğrafını "Türkiye'nin kahramanı" diye paylaştı.

Erdoğan, geçmiş olsun demedi.

Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nu suçlayıp "O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın?" diye sordu.

Af gibi karar

Çubuk 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen bu dava, 31 Mayıs'ta bitti. 67 sanıktan 55'ine hapis cezası verildi.

Sarıgün yaralamadan 12 ay 15 gün ve hakaretten 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası aldı. İki suçta hükmün açıklanması ertelendi. Suç işlemeye tahrikten 2 yıl 6 ay hapse çarptırıldı. Ancak o ceza infaz indirimiyle silindi. Dolayısıyla Çubuk'un 'milli kahramanları' bir gün olsun cezaevinde kalmadı.

Çubuk saldırganlarından olan Hüseyin Aydın, karar duruşmada, "Kılıçdaroğlu, bir yıl sonra sığındığı eve gelmiştir, kimse karışmamıştır. Varsa olayın arkasında birileri, bulunmasını talep ederiz" derken, haksız mıydı?

Kılıçdaroğlu ölümden döndüğü Çubuk'ta, bir yıl sonra korumasız dolaşabildiyse, aradaki fark yalnızca siyasaldır. 'Varsa olayın arkasında birileri' bu ancak iktidar olabilir. Siyasi azmettiricisi odur. Çubuk Olayı, muhaliflerin eyleme geçtiklerinde ölümü göze almalarını gerektiğini ispat ediyor. Öyle ya, ana muhalefet lideri Ankara'nın göbeğinde, TSK'nın ve Emniyet'in gözleri önünde linç edilebildiğine göre hangi muhalif, iktidara karşı çıkarken veyahut hakkını ararken, can güvenliğinden emin olabilir ki?

İktidar sözde yerli, milli ve dini argümanlarla harekete geçirdiği yandaşlarını Çubuk Davası'nda korudu. Bu karar muhaliflere karşı suç işlendiğinde cezasızlık güvencesinin işlediğini ve inek hırsızlarının milli kahraman muamelesi görüp yumruk atan elinin öpülebildiğini gösteriyor.

Kılıçdaroğlu, 3 Temmuz'daki altılı masada 'Adayım' diyecek mi?

Telefonun ucundaki İYİ Parti'nin ağır topu, "Artık Salı Grubu toplantılarımızda en çok cumhurbaşkanı adaylığı meselesini konuşuyoruz" deyince şaşırdım.

Salı Grubu'nu ilk kez bu konuşmada duydum.

İYİ Parti'nin TBMM'deki grup başkanı, iki başkan vekili ve Başkanlık Divanından altı yöneticisi olmak üzere önde gelen dokuz ismi gölge kabine şeklinde her salı toplanıyor. Teşkilatlardan akan bilgiler ile TBMM gündemi ortaklaştırılıyor. Yol haritası çıkarılıyor. Görüşler rapora dönüştürülerek, Akşener'e aktarılıyor.

İYİ Parti'nin ağır topu kritik bir duyuma ulaştıklarını kaydediyor.

"Nedir?" diye sordum.

"Kılıçdaroğlu, 3 Temmuz'da bizim ev sahipliğimizde yapılacak altılı masa toplantısında 'Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyorum' diyebilir."

Sordum:

- Kemal Bey'in adaylığına nasıl bakıyorsunuz?"

Şunları söyledi:

"Partimize sürekli ziyaretçi geliyor. Çarşamba günleri grup toplantısı olduğu için ana baba gününe dönüyor. Geldikleri yerlerde, Kılıçdaroğlu aday olursa kimsenin oy vermeyeceğini söylüyorlarmış. 'O mu aday olacak?' diye bize soruyorlar. Biz 'Henüz karar vermedik' diyoruz. 'Kılıçdaroğlu aday olursa kazanamayız' algısı oluşmuş. Bu sözlere hepimiz muhatap oluyoruz. Farklı düşünen bir kişi yok. 'Mecbur kalırsak veririz' diyenler var ama azınlıktalar. Mutlak çoğunluk aksini düşünüyor."

"Hangi gerekçeleri ileri sürüyorlar?" diye sordum.

Şöyle devam etti:

"Aleviliğini öne atıyorlar. Bu konudan ayrıştırmak kabul edilebilir değil. Bir de HDP ile ilgili lafları dolayısıyla MHP ve AK Parti'den gelenlerde 'HDP'nin peşinden mi gideceğiz' algısı var."

"Ya aday olursa?" dedim.

Şu karşılığı verdi:

"Biz tartışmadan karar almıyoruz. Genel Başkan tahmin ediyorum ki il başkanlarını da çağırır. Hatta ilçe başkanlarına kadar inebilir. Buradan 'Hayır' çıkar. Genel Başkan'ın partiye rağmen 'Evet' demesi zor. Önce bizleri ikna etmeli. Aşağıyı serbest bırakırsa kimse evet demez."

İYİ Parti'nin ağır topu telefonu kapatırken, "Bizde Kılıçdaroğlu'nu sevmeyen yok, onu diyeyim. Kendi aramızda konuşuyoruz; hiçbirimiz kötü demiyoruz. Şansı olsa hepimiz destekleyeceğiz. O ümidi vermiyor. Bir ideal için kurduk partiyi, kaybedersek hangi yüzle siyaset yapacağız?" diyor.

TOKİ'nin asansörü çalışmıyor diye taşınamadı, selde can verdi

Burdur'da geçen akşam sağanak yağıştan ötürü bodrum katları su bastı. Aydınlıkevler Mahallesi'nde dört katlı apartmanın bodrumunda yaşayan 55 yaşındaki bedensel engelli Vesile Doğtaş can verirken, 74 yaşındaki annesi Fatma Doğtaş ise yaralandı.

Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz'in aktardığına göre anne kız, 1971'deki deprem sonrası geçici olarak yapılan yığma binada yaşıyordu. Belediye ile TOKİ'nin kentsel dönüşüm kapsamında 70 metrekarelik konut teklifini kabul eden anne kız, kiraya çıktı. Ancak TOKİ tarafından ödenen kira bodrum katında kalmalarına imkan veriyordu. Onlar da Aydınlıkevler'deki daireye başlarını soktu.

TOKİ, geçen hafta binaları tamamladı, anahtar teslimine başladı. Doğtaşlar taşınmak için asansörün çalışmasını bekledi.

Ercengiz anlatıyor:

"Vesile ablamızın yatalak vaziyette merdiveni çıkma şansı yok. Hatta bu hafta sonu taşınmayı planlıyorlarmış. Dağdan gelen sel önüne ne kattıysa derenin içine dolduruyor. Bodrum su alıyor. Annesi komşulara seslense de Vesile abla hayatını kaybediyor. Saatlerdir 30-40 konutta temizlik devam ediyor ama herkesi Vesile abla için çok üzgün şekilde çalışıyor."

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi