İsmail Saymaz
Copla ölüme gönderip alzaymırlı anneyi tanık yaptılar
Gaziantep'te, 22 gündür yoğun bakımda olan 44 yaşındaki Mehmet Yıldız, 19 Kasım günü hayatını kaybetti.
Otopsi raporuna ölüm sebebi olarak 'kafa travması' yazıldı.
Polise göre Yıldız, içki içtiği Orhan Barkır ve diğer arkadaşlarınca dövülmüş ve yere düşerek, kafasını zemine çarpmıştı.
Gerçekten de Yıldız, bu şekilde mi can verdi?
Asıl suçlu, arkadaşları mı?
O geceye dönelim.
Balkondaki tanık: Polisler dövdü
Bir çocuk babası Yıldız, aynı sokaktan komşusu olan 20 yaşındaki Barkır'ı içki içmek için evine davet etti.
Gece sarhoş olup avaz avaz türkü söyleyerek sokağa çıktılar.
İhbar üzerine gelen polisler "İçeriye girin, ses yapmayın" diye uyardı.
Gürültü bitmedi.
Çeyrek saat sonra polis yeniden geldi ve iki kafadarı gözaltına almak istedi. Gerginlik tatlıya bağlandı ve sokaktan ayrıldılar.
Fakat Yıldız ve Barkır, türkü söylemeye devam etti.
Ekipler üçüncü kez geldi.
Bu sırada balkonda sigara içen Selçuk Polat yaşananları bir gerilim filmi gibi seyretti. Polat, gördüklerini savcılıkta şöyle anlattı:
"Ekipler 'Sizin yaptığınız yeter' diyerek Orhan ile Mehmet'e vurmaya başladı. Orhan'ı yerde copla darp ediyorlardı. Mehmet araya girince 4-5 kişi onu da darp etmeye başladı. Mehmet düşünce polisler panikledi. Çevreden su istediler."
MEHMET YILDIZ
Rapor almamışlar
Yıldız hastaneye kaldırıldı.
Barkır ise ertesi gün evde yakalandı.
Barkır'a göre polis "İçeri girin" diye talimat verince Yıldız, "Bir sigara içeyim, içeri gireceğim" diye yanıtladı.
Barkır:
"Bunun üzerine bana ve Mehmet'e copla vurmaya başladılar. Beni ayaklarının altına alıp vurdular. Yıldız'ın ve benim kafamıza vurdular. Yıldız kafasına gelen darbeyle bayıldı. Kafası kan içerisindeydi. Biz polislere ne küfrettik, ne mukavemette bulunduk. Dövmelerine rağmen terbiyemizi bozmadık."
Savcı tutanağa şu tespiti geçirdi:
"Barkır'ın alnında ve burnunun üst tarafında darbeye bağlı yoğun kızarıkların olduğu görüldü. Bu şahsın bu denli yaralaması olmasına rağmen evrak içerisinde adli raporunun alınmadığı anlaşıldı."
Yasa emrettiği halde Barkır ya doktora götürülmemiş...
Ya da ona darp raporu yazılması engellenmişti.
İkisi de suçtu.
Savcı yeni bir rapor daha aldırdı.
Polise göre arkadaşları dövdü
Yıldız ve Barkır'a, görevi yaptırmamak için direnmekten soruşturma açıldı. Polis S.K. ve polis İ.E. mağdur sıfatıyla ifade verdi. İki polise göre alkollü şahısların çevreye zarar verdiği anonsu üzerine sokağa gidip 4-5 erkeğin kavga ettiğini gördüler.
Polis S.K.:
"Karanlık olduğu için yüzlerini göremedik. Üçü kaçtı. Barkır, 'Siz polisler adi ve ş... insanlarsınız. Sizi mesleğinizden ettireceğim. Sizin ananızı s...' diye tehdit ve hakarette bulundu. İkazda bulundum. Devam edince müdahale ettik. Barkır, kaçtı. Beş metre ileride Yıldız'ı alkollü gördüm. Yüzünde darpa bağlı kan izi vardı. Yalpalayarak geriye geldi. Yere düştü, kafasını sert şekilde yere vurdu."
Emniyette şiddet iddiası
Yıldız'ın 19 Kasım'daki ölümü üzerine Orhan Barkır şüpheli sıfatıyla gözaltına alındı. Avukatı Şevket Arzık'ın iddiası göre Barkır, "Mehmet'i ben ittim" şeklinde ifade vermesi için tokatlandı ve baskıya uğradı. Barkır, kasten öldürme iddiasıyla çıkarıldığı mahkemece adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı.
Polisler bu dosyada şüpheli değildi.
Savcılığa göre Yıldız'ın annesi Hatice'nin Barkır'ı suçlayan bir ifadesi vardı.
Alzaymırlı anneden ifade aldılar!
Polis, Yıldız'ın arkadaşları tarafından dövüldüğü suçlamasına dayanak olarak annesi Hatice'nin Şehit Kamil Devlet Hastanesi'nde ifadesi almıştı.
Hem de saat, 06.15'te!
Yani, oğlu içeride tedavi görürken...
Hatice Yıldız, bu ifadesinde Barkır'ı suçlayarak, şöyle diyor:
"Dışarıya çıktığımda 4-5 kişilik grup oğlumla kavga ediyordu. Biri kapı komşumuz, Barkır'dı. Diğerlerini tanımıyorum. 'Yapmayın, durun, komşuyuz' dedim. Polis kavgayı ayırdı."
Bu tutanak başlı başına bir skandal.
Neden mi?
69 yaşındaki anne iki yıldır alzaymır hastası ve hiçbir şey hatırlayacak halde değildi.
Bu gerçeği öğrenen Avukat Arzık, dün anneyi savcılığa götürdü.
Sorguda anneye "Olay gün ne oldu?" diye soruldu.
Anne "Ne olduğunu hatırlamadığını, oğluna polislerin vurduklarını ve oğlunun düştüğünü" söyledi. "Başka birşey hatırlamıyorum" dedi.
"Oğlun ile Barkır'ın arası nasıldı?" diye soruldu.
"İyiydi. Olay günü Orhan ile oğlum kavga etmedi" diye yanıt verdi.
İlk ifadedeki anlatımı sordu.
"Polise ifade verdiğimi, böyle bir şey söyleyip söylemediğimi hatırlamıyorum" dedi.
Ve ekledi:
"Oğluma vuran polislerdir. Copla vurdular. Olduğu yerde kaldı oğlum. Kalkamadı. Olay anında pencereden bakıyordum. Kafası yere gelecek şekilde düştü."
Jandarma yürütecek
Gaziantep Cumhuriyet Savcılığı, soruşturmayı jandarmalarla yürütmeye karar verdi.
Polisler artık olağan şüpheli.
Avukat Arzık, "Polisler suç işlemiş ve kapatmak için bir sürü hukuksuzluk yapmış" diyor.
Polis Devleti'nin son örneği
Hukuk devletinde polis copunun sınırını kanunlar çizerken, polis devletinde kanunun sınırını polis copu çizer. Avukat Arzık'ın sözleri hala polis devletinin egemen olduğunu gösteriyor.
İddia edilenin aksine, Türkiye'de işkence ve kötü muamele sonlanmadı.
Yalnızca karakoldan sokağa taşındı.
Mehmet Yıldız Olayı, kötü muamelenin yaygınlaştığını ve sıradanlaştığını gösteriyor. İki vatandaş gözaltına alınmak yerine sokakta coplarla dövülüyor. Suç işlemiş olan kamu görevlileri 'cezasızlık güvencesi' ile kurtarılmak isteniyor. Bu amaçla alzaymırlı anneden gerçekdışı ifade alınıyor.
Evet, anne artık olan biteni hatırlamayabilir.
Bir mahalle 'sus' baskını yiyebilir.
Fakat bütün bir halkı korkutup sindirebilen, bildiklerini ve gördüklerini unutturabilen cop henüz icat edilmedi.