CHP Yine Başarabilir

Yerel seçimlerdeki başarısı CHP’nin diğer partilerle resmi ittifak yapmadan da birinci parti olabileceğini gösterdi.

Başka muhalefet partilerine mensup muhalif seçmen iktidara karşı sandıkta CHP’yi destekledi.

İYİ Parti’nin seçmeni, liderleri Meral Akşener’in seçimlere ayrı girme kararını sandıkta onaylamadı. Bu durum, batı illerinde oy kullanan DEM Parti seçmeni için de geçerli.

Muhalif seçmen, bu tutumuyla, CHP’nin “Türkiye İttifakı” çağrısını hayata geçirmiş oldu.

Bu tablo gösteriyor ki CHP bir ittifaka yönelmeden, kendi kimliğiyle katılacağı genel seçimlerde de birinci parti çıkabilir ve iktidar değişikliğini gerçekleştirebilir.

CHP bunu tarihte de başarmış bir partidir.

Prof. Dr. Yakup Kepenek, “Türkiye’nin Değişimi” kitabında CHP’nin kendi kimliğini ön planda tutarak girdiği seçimlerde daha başarılı olduğu saptamasını yapıyor.

Kepenek şu örnekleri veriyor:

“Bunların ilki 1957 seçimleridir. CHP 1950 öncesinde ve 1954 seçimlerinde yaptığı sağcılaşma, Demokrat Parti gibi olma aymazlığından 1957 seçimleri öncesinde kurtulmuş; kuruluş değerlerine ve özgürlükçü demokrasiye sahip çıkarak seçimlerde başarılı olmuştur.” (s.353)

Kepenek, bu başarı sürecinin, 27 Mayıs 1960 müdahalesiyle kesintiye uğradığını vurguladıktan sonra, 12 Mart 1971 askeri darbesiyle CHP için Bülent Ecevit’in liderliğinde yeni bir sürecin başladığını şöyle anımsatıyor:

“12 Mart 1971 darbesine Bülent Ecevit’in güçlü bir biçimde karşı çıkması ve partinin sola/sosyal demokrasiye açılmasıyla başarılı sayılabilecek iki (1973 ve 1977) seçim süreci yaşanabilmiştir. 12 Eylül 1980 rejiminden demokrasiye geçişin çok önemli ilk adımı olan 1989 yerel seçimlerinde de SHP olarak başarılı olunmuş ancak bunun devamı esas olarak yönetim yetersizlikleri nedeniyle getirilememiştir.” (s. 353)

“CHP’nin başarılı olduğu bu üç seçimin ortak özelliği nedir” sorusuna ise Kepenek şu yanıtı veriyor:

“CHP’nin göreli olarak başarılı olduğu bu üç seçimin ortak özelliği, partinin Cumhuriyetin çağdaşlaşma değerlerini sahiplenerek bunları içinde bulunulan koşullara göre yorumlayan kimlikli tutumu ve parti içinde katılımcı süreçleri yaşama geçirmedeki başarısıdır.” (s.353)

Kepenek’in bu saptamalarından çıkan iki öneri var.

CHP’nin, Atatürk’ün başlattığı çağdaşlaşma sürecine güçlü bir biçimde sahip çıkması, laiklik başta olmak üzere Cumhuriyet’in temel niteliklerini tüm gücüyle savunması.

CHP, Atatürk ilke ve devrimlerini savunurken sosyal demokrat kimliğini de ön plana çıkararak toplumu aydınlatma çalışmalarına hız vermeye yönelmeli.

Bu politika izlenirken CHP’nin parti içi demokrasiyi hayata geçirmesi de büyük önem taşıyor.

Bunun birinci adımı ise eşit koşullarda yapılacak önseçimi genel kural haline getirmesi.

Bu gerçekleşirse 1977 seçimlerinde örneği görüldüğü gibi CHP önümüzdeki genel seçimde büyük bir başarı elde edebilir.

Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan, sosyal demokrat politikalarla gelir dağılımı eşitsizliğini ortadan kaldıran, istihdam yaratan projelerle işsizlik sorununu çözen, kadın erkek eşitliğini sağlayan, eğitimi laik ve bilimsel temele oturtan, sosyal devlet ilkesini uygulayan bir CHP, Türkiye’yi yeniden çağdaşlaşma yoluna sokabilir.

Türkiye’nin bir din devleti olmaktan kurtulması ve çağdaş devletler topluluğu içindeki yerini yeniden alması CHP’nin izleyeceği bu politikalara bağlıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi