
İsmail Saymaz
Bize ‘Ölümlerden ölüm beğen’ dediler; uçarak mı, yanarak mı, boğularak mı…
Bolu’daki Grand Kartal Otel’de yakınlarını kaybeden ve yaralı kurtulan aileler adalet arayışı için bir araya geliyor.
Birbiriyle temas kuran aileler İstanbul, Ankara ve Bolu’da toplanıyor. Sosyal medyada açtıkları ‘Başka Canımız Yok’ adlı hesapta çığlıklarını duyuruyorlar.
Onlardan biri de işadamı Hilmi Altın…
Altın, Grand Kartal’da eşi Kübra ve 11 yaşındaki kızı Alya’yı kaybetti.
Kübra Tonguç Altın, 43 yaşında bir diş hekimiydi.
Kızları Alya ise ilkokul dördüncü sınıftaydı.
Anne ve kızı dumanda kaybolurken, Altın sekizinci kattaki bir odadan sarkıtılan çarşafla inerken metrelerce yükseklikten düştü. Bugün mucize eseri yaşıyor. Tabi, buna yaşamak denirse…
Altın, o gece yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Bu bir katliam. Bize ‘Ölümlerden ölüm beğen’ dediler. Çoktan seçmeli gibi. Uçarak mı ölmek istiyorsun, yanarak mı ölmek istiyorsun, boğularak mı ölmek istiyorsun? Şans eseri kurtulacak mısın? Buydu bize yaşattıkları.”
Bolu’ya tatile gitme fikri nasıl gelişti?
Üç-dört senedir gidiyoruz Bolu’ya ama o otele hiç gitmemiştik. Kızım Alya ile yakın arkadaşı Derin beraber gidelim istediler. Son dakika yaptığımız bir plan bu. Bizimle beraber Derin’in kız kardeşi Defne, annesi Yaprak ve babası Özyeğin Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Atakan Yalçın da vardı.
Kaç gündür oradaydınız?
İlk gecemizdi. Çocukları kayağa indirdik, biz oturduk. Çocuklar döndü, yemeğe oturduk. Onlar anneleriyle yukarıya çıktı. Biz muhabbet ettik arkadaşlarla. Saat 24 gibi odaya gittim.
Kaçıncı kattaydınız?
Sekiz.
Nasıl uyandınız?
Eşim çığlıklarla beni uyandırdı. Karşımda eşimi ve çocuğumu gördüm el ele. “Hilmi” dedi, “Yangın var. Alya’yı götürüyorum. Peşimizden gel.” Fırladı gitti merdivene doğru. Hemen üstümü giyindim. Tereddütteydim. “Ne yangını? Bu kadar büyük yangın olur mu?” diye şüphedeyim. Eşim kapıyı açık bırakmıştı. Koridorda bağırış çığırış; insanlar koşuşturuyor. Dumanı gördüm.
Ne taraftan geliyordu?
Merdiven tarafından.
Saat kaçtı?
Hiç bilmiyorum, saate bakmadım. Ne telefon aldım yanıma, ne saat. Üstüme bir şey giydim. Çorap bile giymemişim. Ayakkabıyı giyip çıktım. Dumandan merdivenleri bulamadım.
Alarm duydunuz mu?
Hiçbir şey yoktu.
Kapıya vurma?
Benim duyduğum, bizleri kapıya vurarak uyandırmışlar. Hatta “İnsanlar kavga ediyor zannettik, tekrar uyumaya döndük” diyenler var.
Koridora çıktınız, eşiniz merdivene doğru gitti, değil mi?
Evet, aramızda 50-60 saniye fark var maksimum. Peşlerine düşmeye çalıştım ama duman çarptı. Zorlandım. Başım döndü. Geri çıktım. Dedim, “Hilmi sana geçmiş olsun.”
Nereye döndünüz?
Kapının önünde kaldım. Yan odadaki arkadaşlarım çarptı bana koridorda. “Hilmi” dediler, “Kapılara vuralım, bir odaya girelim.” Kapılara vurduk. Tesadüfen Atakan Yalçın ve ailesinin kapısına gelmişiz. Onlar açtı. İçeriye girdik. “Çarşafları birleştirelim” dedi, Atakan. Havluyu gördüm yerde. Onu ıslatıp eşimle kızımın arkasından koşmak aklıma geldi. İzin istedim. Dediler “Gitme, çok duman var.” Dedim “Onlardan ayrı kalmak istemiyorum.” Açtık kapıyı. Artık zifiri zindan olmuş. Duman o kadar hızlı yayıldı ki… İnsanlar camları kırmaya başladığı için baca etkisi yaptı. 10-15 saniyeler çok kritik değişikliklere yol açtı. Körleştik. Dumana çıktım, rastgele yürüdüm. Merdiveni bulamadım. Boğulmaya yaklaşmıştım. Bir anda açıldı duman. Kalabalık bir grup gördüm, camı kırmaya çalışan. Nefes aldım. Döndüm arkadaşlarımın odasına. “Gelin, burada oksijen var” diye bağırdım. Cevap alamadım. Çünkü çok bağırış ve koşturmaca vardı. Kimse birbirini görmeden koridorda koşuşuyordu. Duman sesi bloke etmeye başlamıştı. İnsanların cam kırdığını görünce elime ıslak havlu sarıp camı yumrukladım. Duman hızlı şekilde bize geldi. Her açılan pencere dumanı çekiyordu. Kalabalık bir ekip bir odaya sığındık. O insanların oraya düşmesi tesadüf olamaz. Çok soğukkanlıydılar. Bir ekip hızlıca çarşaf bağlamaya başladı. Dedim ki, “Yatakları aşağı atabilir miyiz?” Çünkü çocukları sıraya koyuyorduk. Biri dedi ki, “Atarız.” Biz erkekler yatakları sıkıştırıp attık ufacık pencereden, duble yatakları. Önce çocukları indirdik, sonra kadınları.
Kaç metreden?
Sekizinci kattan beşinci kata, sundurmaya. Bir sürü insanın çocukları indi. İlk inen çocuk biraz komando gibi indi. Babası dedi ki, “Bu iş böyle olmayacak, sarkıtalım.” Sarkıtarak indirdik. Düşenler oldu.
Ölen olmadı ama.
Ölen yok.
Kaç kişiydiniz?
13 diye hatırlıyordum, meğer daha fazlaymışız. Altı çocuk, üç dört kadın. Benden önceki arkadaşta koptu çarşaf. Baktım, azıcık çarşaf kalmış. Sallanarak attım kendimi. Sırt üstü aşağı indim. Birinin üstüne düştüm. Muhtemelen bize yardım etmeye çalışan birinin. Dedim “İyi misin?” “Abi esas sen iyi misin” dedi çocuk.
Kaç metreden düştünüz?
Sekiz metre vardır. Benden sonra merdiven gelmiş. Son iki kişi merdivenle inmiş.
Sonra?
İndim; eşimin, kızının peşine koştum. Dedim, “Lobide bekliyorlardır.” Yok, hiç ses yok. “Kartal Oteli'ne götürdük” dediler. Bağırdım, çağırdım. Ses yok. Döndüm. Lobide dumanı gördüm. Dedim “Bunlar herhalde çıkamadı, ben gireyim içeri.” Biri “Abi giremezsin, girenler çıkmıyor” dedi. Sokmadı içeri. Başkalarına nasıl yardım edebilirim diye düşündüm. Kartal Otel'e koştum. Lobide bağırdım, “Yatak getirin, insanlar atlayacak” diye. Personel yatak getirdi. Onları sundurmaların üstüne attık. Üstümde mont yok, ayaklarım çorapsız, titremeye, donmaya başladım. Otele girdim. Yaralı arkadaşlarımla ilgilendim.
Eşinizi ve Alya'yı nerede bulmuşlar?
Hiç bilmiyorum. Başka odaya girebildiler mi, yere mi düştüler, bilmiyorum.
Yalçın Ailesi’nden kimler hayatını kaybetti?
Atakan ve kızı Derin. Eşi ve diğer kızı ise kurtuldu.
Ne düşünüyorsunuz o geceyle ilgili?
Bu bir katliam. Bize “Ölümlerden ölüm beğen” dediler. Çoktan seçmeli gibi. Uçarak mı ölmek istiyorsun, yanarak mı ölmek istiyorsun, boğularak mı ölmek istiyorsun? Şans eseri kurtulacak mısın? Buydu bize yaşattıkları. Söylentiler doğruysa bu vicdansızlık.
Söylentilerden kastınız ne?
Otelin sahiplerinin ve ailelerinin erkenden çıkarılıyor oluşu.
“Yangını kendimiz söndürürüz, haber vermeyin”ler.
Sigaradan etkilenmesin diye alarm sisteminin söndürülüyor oluşu.
Masraf olur diye önlemlerin alınmadığı bilgisi de var.
Bu otel için para olmamalı. Bir gecelik hasılatının yarısı bile değil, yapılacak masraf.
Bilirkişi raporu bahsediliyor. Var mı yok mu, muamma.
Merak ediyorum, kim yazdı? Davanın gidişatına etkisi olacak mı? Dosyaya erişimimiz olmadığı için için ne olduğunu bilmiyorum. Eğer gerçekten bir bilirkişi tarafından yazıldıysa, onu okuyan birisi bu otelin çalışmaması gerektiğini söyler.
Patron tutuklandı ama otelin hissedarları dışarıda.
Burası bir suç alanı. 78 kişi ölmüş. Bu doğal afet değil, yangın. Bu insanların ifadelerinin alınıp en azından adli kontrolde olmaları gerekir. Adli kontrole dahil olmadıkları, şirketlerle ilgili işlem yaptıklarıyla ilgili söylentiler geliyor. Önüne geçilmesi lazım söylentiler doğruysa. Kimseyi itham edemem ama söylentiler canımı yakıyor.
Suç duyusunda bulundunuz mu?
Tabii. Olası kasttan bulunduk. Üst katlardan daha erken saatte kurtulanlar varsa, biz saat 03.30 ve sonrasına kadar hiç uyarılmadıysak, bunun bir açıklaması olmalı.
Aileler bir araya geliyor. Siz de dahilsiniz değil mi?
Dahilim. Hepimiz saf ve temiz bir adalet arayışı için çabalıyoruz.
Zaten kaybedecek bir şeyim kalmamış. Ailemi yitirmişim. Bu saatten sonra derdim şu: Benim canım yandı. Kimsenin ailesi bu tip sebeplerden yanmasın. Çocuklar ölmesin. Ülkenin geleceği olacak çocuklardı. Neden pisi pisine bu hayatları yitiriyoruz? Niye bu acıları çekiyoruz? Daha acıların büyükleri başlamadı. Şu an herkes etrafımızda. Yalnız kaldığımızda kendimize düşeceğiz. Tutunacağımız bir dal var, o da bu davamız. Başka güç alacağım bir şey yok şu hayatta.
Davaya odaklıyım. Hangi aile neredeyse orada toplantı yapıp kimin elinde ne tip bilgiler var, onları birleştirmeye çalışıyoruz.
Bir daha gittiniz mi otele faciadan sonra?
Eşimin aracını almaya gittik. Araca bakamadım. Bir arkadaşımız aracı alıp uzaklaştı.
Oteli görünce ne hissettiniz?
Gerçekten inanamıyorum. Hala gerçekliğini kabullenmiş değilim. Canım yanıyor. “Olamaz” diyorum. Bu kabus olmalı. Kabullenmeyi sonuçlandıramadım hala içimde.