Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

'Beni Tanrı görevden alabilir' demişti
Bolsonaro ABD’ye kaçtı

Geçen yılın eylül ayında ülkesinin Bağımsızlık Günü’nde yaptığı konuşmada çok ama çok iddialı sözler sarfetmiş, hatta "Beni iktidardan ancak Tanrı uzaklaştirabilir" demişti. Bu ifadeler, sağcıların kendilerini inandıkları tanrının özel kulu sanmalarının her zaman rastlanan örneklerinden biriydi elbette. Aslında buna inanmakta haklı da olabilirdi Brezilya’nın aşırı sağcı eski devlet Başkanı Jair Bolsonaro, çünkü ırkçı, faşist düşüncesine rağmen iktidara gelmesine, inandığı tanrının izin verdiğini düşünüyordu muhtemelen.

Hepsinin sonu aynı

Sonuçta Brezilya emekçileri ile halkının büyük çoğunluğu Bolsonaro’yu, ömrünün sonuna kadar kendisinin sandığı koltuktan alaşağı etti. Tüm tek adamları, tüm diktatörleri bekleyen akıbet budur tabii. Bolsonaro şanslı bile sayılabilir, son derece "barışçıl" bir şekilde uzaklaştırılmış oldu iktidardan. Herhalde tanrısına da küsmüş olmalı ki kaderini ona bırakmak yerine ABD’ye kaçtı iki gün önce. Gerçek "tanrısına" yani.

Ne birilerinin inancını ne de tanrı anlayışını küçümsediğim sanılmasın. Kerameti kendinden menkul Bolsonaro gibi "sıradan ölümlülerin" tanrıyla "özel ilişki" geliştirdiklerine inanmaları, üstelik başkalarının da buna inanmasını beklemeleri her türlü dalga geçmeyi hak eder. Gambiya’nın da aynı Bolsonaro’nun cümleleriyle, "Beni görevden ancak Allah alabilir" diyen bir devlet başkanı vardı, Yahya Jammeh adında. Devletin 11 milyon dolarını da yanına alarak tüymek zorunda kalmıştı ülkesinden. Görevden alan da seçimlerde kendisine oy vermeyen halktı tabii.

Gözyaşları içinde

Hayli gülünç görüntülerdi doğrusu. Bolsonaro‘nun ABD’ye gitmeden önce sosyal medya üzerinden yaptığı canlı yayında destekçilerine gözyaşları içinde veda etmesi gerçekten gülünçtü. Bilmeyen de haksızlığa uğramış, halkın desteğine rağmen koltuğunu bırakmak zorunda kalmış biri sanabilirdi onu. Canlı yayında iri laflar da etti tabii. Yeni Devlet Başkanı solcu Luiz Inàcio Lula’nın göreve başlayacağı güne vurgu yaparak, "Dünya 1 Ocak'ta sona ermeyecek" demeler, "Önümüzde büyük bir gelecek var" diye sayıklamalar, "Savaşlar kaybedilir ama biz savaşları kaybetmeyeceğiz" türü boş dayılanmalar, her türden kibir dolu ifadelerle dolu bir konuşmaydı yaptığı.

Sağcılığın zayıf kişiler üzerinde bu tür etkileri var gerçekten de. Bir tür hayal dünyasında yaşıyor, kendilerini çok ama çok özel hissediyorlar. Aralarında "millete hizmet için" kendilerini Allah’ın görevlendirdiğine inananlar da var. Gerçeklikle bağ kurma sorunu var bunların. Donald Trump’ından Victor Orban'ına kadar, hepsinin.

Git diyen olmamıştı

Kimse git de dememişken üstelik Bolsonaro, Brezilya Hava Kuvvetleri’ne ait bir uçakla yanında eşi, kendi seçtiği sekiz kişiden oluşan güvenlik ekibi ile birlikte ABD’ye uçtu. Kimse anlamadı neden gittiğini. Söylenen, Florida'nın Orlando kentinde en az bir ay kalacağıydı. Havaalanındayken CNN’e "En kısa zamanda döneceğim" de dedi. Nezaketen de olsa Lula’nın yemin törenine katılmamış oldu böylelikle. Sağcılık kabalık demektir.

Bolsonaro çok ama çok tehlikeli biriydi. Ülkenin tarihinde hayli uzun sürmüş faşist diktatörlük dönemine özlem duyduğunu pek saklayan biri de değildi. Az farkla da olsa kaybettiği seçim sonuçlarını kabul etmesi beklenmiyordu. Ne mutlu ki güvendiği ordu, Bolsonaro’nun tuzağına çekilmedi. Seçimlerden hemen sonra askeri kışlalarının önünde kamp kurarak ayaklanma çağrısında bulunanlar uygun ortamı bulsalardı, Bolsonaro’nun emriyle ülkede kan dökmeye hazırlardı. Bazı Bolsonaro taraftarlarının da askeri bir darbeyi tetiklemek amacıyla Brasilia havaalanı yakınlarında bombalar patlatma planı polisçe engellenmişti.

Alvorada’daki konutunun dışında Bolsonaro’nun canlı yayını cep telefonlarında izleyen iki göstericinin Bolsonaro’ya "korkak", "utanmaz" diye bağırarak hakaret ettikleri de görüldü. Sağcı liderlerde görülen ortak iki özelliktir, "korkaklıkla", "utanmazlık". Hakaret değil, bir "durum tespitiydi" bence yapılan.

Sahte gözyaşları eşliğinde yaptığı konuşmasında asıl misyonunun ne olduğunu da farkında olmadan itiraf etti Bolsonaro. Dört yıllık iktidarını kastederek "En azından Brezilya’nın sol denen alçak ideolojiye batışını dört yıl geriye attık" dedi. Ancak bir alçağın edebileceği laflar.

En fazla ağladığı an "Bu noktaya gelmeyi hiç beklemiyordum" dediği andı. Ne zaman tokat yiyeceğini kestirememek sağcı liderlerin başına hep gelir. 1 Ocak'tan itibaren yasal dokunulmazlığı kalmadığı için kaçtığını herkes biliyor Bolsonaro’nun. Sonu hapisle bitecek bir dizi soruşturma var hakkında.

Ocakta Lula da yemin ederek göreve başladı. 12 yıl politikadan uzak kalan, uydurma suçlamalarla hapislerde yatırılan ama "küllerinden yeniden doğan" Lula da konuşması sırasında gözyaşlarını tutamamıştı.

Politik gözyaşı ile kalpten gelen gözyaşını ayırabilenler her iki figürün ağlamalarını nasıl değerlendireceklerini bilirler. Biz Türkiye’de yaşayanlar da biliriz. Malum, bizde de "politik gözyaşı" döken çoktur.

Bolsonaro taraftarlarının sağda solda bombalar patlatıp askeri darbeye yol açmayı denedikleri Brezilya, gerçekten de seçimler sayesinde "uçurumun kıyısından" dönmüş belli ki.

Darısı seçim bekleyen "uçurumun kenarındaki" ülkelerin başına.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi