Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Arslan’dan önce kimler neler dedi neler

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ilginç bir adam gerçekten. Cumhurbaşkanı seçildiği andan itibaren dikkatle izlediğim Tatar’a ilişkin ilk gözlemim Türkiye’de yaratılan iktidar kaynaklı herhangi bir havanın rüzgarına en hızlı kapılan KKTC’li politikacı olduğudur. Bu havanın Kıbrıs’la ilgisi olması da gerekmez. Tatar, inanılmaz derecede AKP yanlısı bir tutuma sahip, bunu da saklamıyor. Hem ülkesinde hem de Türkiye’deki muhaliflere yönelik üslubu “son derece “Türkiyeli” bir ton taşıyor. Sağdan ya da soldan, kendisinden önceki hiçbir KKTC Cumhurbaşkanının söylemine benzemiyor söylemleri. Kendisinden öncekilerin, en bağlı olanların bile, Türkiye’yle aralarına koydukları mesafe Tatar’da hiç yok.

Bunun son örneğini Ayşenur Arslan’ın Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı’na ilişkin sözlerine verdiği tepkiyle bir kez daha sergiledi Tatar. "Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı adada ve yakın hinterlandında suikastlarla bilinen bir illegal diyelim, yarı resmi bir oluşumdu" sözlerinden yola çıkarak Arslan’ı “cahil ve tarih bilmez” olmakla suçladı.

Arslan elbette “cahil ya da tarih bilmez” değil. Ama Tatar “tarihi bildiği halde bilmiyormuş” gibi yapan biri. Bu son derece kötü. Öncelikle belirtelim, faşist Kıbrıslı Rumlara karşı, Kıbrıs Türk halkını koruma amacıyla kurulmuş bir direniş örgütüydü TMT. Çok sayıda yurttaşın yaşamını kurtarmıştır. Bu inkar edilemez bir gerçekliktir, bunu tartışan da yok zaten. Olağanüstü koşullarda kurulan her direniş örgütü gibi TMT’nin de kuraldışı davrandığı olmuştur. Zaten gizli kurulan, uzun yıllar gizli mücadele veren bir örgüt olarak, Kıbrıs Türk otoritesiyle de Türkiye ile de “resmi” bağı olmamıştır uzun bir süre. Dönemin koşullarının bir gereğidir bu.

Şunları Arslan mı söyledi?

İsmail Tansu’nun Kıbrıs Türk Kültür Derneği yayını olan Kıbrıs Mektubu Dergisi’nde (1996-1997) yayınlanan “Türk Mukavemet Teşkilatı” başlıklı yazı dizisinde TMT’nin cezalandırma sisteminden söz edilerek şu bilgiler veriliyor: “Türk Cemaati aleyhinde faaliyet gösterenler (Türk, Rum veya İngiliz) şu şekilde cezalandırılacaklardır: 1. Bu gibi faaliyetlerde bulunanlar önce teşkilat sekreteri tarafından hazırlanan ve idare heyeti tarafından uygun görülecek bir ihtar mektubu gönderilerek kendisine bir müddet fırsat verilecektir. 2. Eğer düzelme olmazsa teşkilat üyelerinden seçilen üç kişi tarafından kendilerine uygun bir dayak atılacaktır. 3. Yine kişi yola gelmezse son çare olarak ortadan kaldırılacaktır. Ölüm şekli ve ne gibi silah kullanılacağı idare heyeti tarafından tespit edilecektir”.

Burada belirtilmesine rağmen böyle bir cezalandırmanın yapılıp yapılmadığının bir önemi yok. Önemli olan TMT’nin gerek duyduğunda ”ortadan kaldırmak” dahil kimi yöntemleri benimsediğini açıklamış olmasıdır. “Ortadan kaldırma”nın adı her dilde “suikast”tır. Yapılabilirliğini anlatan da İsmail Tansu’dur, Arslan değil.

Peki özellikle “ölüm cezası” Türklere uygulanmış mıydı? Buna ilişkin şu bilgileri Ayşe Arslan’dan değil, Rauf Denktaş’tan okuduk biz. O dönemde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti Başkanı Makarios’un Danışmanı olan Dr. İhsan Ali’nin öldürülmesi kararının alındığını ancak sonradan vazgeçildiğini Denktaş “Karot Deresi Anıları” (Remzi Yayınevi) adlı kitabında yazıyor. Denktaş kitapta aynı dönemde “Ayşe Kadın” isimli bir ekibin Lefkoşa’ya TMT’nin emrinde çalışmaya geldiğini fakat bunların bir kaçının İngiliz ajanlığı yapmış olması sebebiyle öldürüldüğünü de söylüyor. Bunlar (yanlış ya da doğru olması bir yana) “suikast” değil midir? Bunu Ayşenur Arslan değil Denktaş söylüyor, sayfa 278’de. Tatar bunları okumadı mı?

Bunu da mı Arslan söyledi?

24.05.2015 tarihli Haber Kıbrıs gazetesinde şu yazı çok dikkat çekiciydi. TMT’nin 26 Mayıs 1958’de yayınladığı bir bildiriden şu bölümlere yer verilmiş: “Türk Mukavemet Teşkilatı harekete geçmiş ve kendilerine yapılan uyarılara rağmen Kıbrıs’ta yaşamakta olan 120,000 Türkün varlığını tamamıyla hiçe sayarak Kızıllara hizmet etmekten mutluluk duyan alçak hainlere hak ettikleri ölüm cezasını vermeye başlamıştır.

Bu satılmış soysuzlar, Kıbrıs’ın Türklerinin onları affedeceğini mi sanıyordu? Ulusal bütünlüğümüzü bozmaya veya zayıflatmaya çalışan kişilere (her kim olurlarsa olsunlar) tek cevabımız beyinlerine sıkılacak bir kurşun olacaktır. (TMT tarafından) vatan haini ve komünist maşası ilan edilen Sadi Erkurt ve Fadıl Önder hak ettikleri cezayı almışlardır”.

Bakın, bunlar doğru ya da yanlıştır demiyorum. Bu iddialar, hem de onlarcası yıllardır dile getiriliyor. Tatar bunları ilk kez Ayşenur Arslan’dan duymuş gibi yapmamalıdır.

Arslan’ı bırak Yirmibeşoğlu’na bak

General Sabri Yirmibeşoğlu TMT’nin kurucularındandır. Bakın Habertürk’te bir söyleşide ne diyor: Halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Mesela bir cami yakılır. Kıbrıs’ta biz bunu yaptık. Bir cami yaktık. https://www.haberturk.com/gundem/haber/554417-kibrista-cami-bile-yaktik

Ne yaptıysa, nasıl yaptıysa dönemin koşulları göz önüne alınarak TMT’nin bir halkı yok olmaktan kurtardığı gerçeği kabul edilmelidir. Önemli olan da budur. Ayşenur Arslan’ın konuşma sırasında öylesine söylediği “suikast”ın TMT’nin yöntemlerinden biri olduğu yanlış değildir. Bu yönteme başvurup vurmadığının bir önemi yok, kaldı ki Denktaş anılarında bunun yapıldığını da söylüyor. Bu, yine de TMT’nin tüm mücadelesinin ona buna suikast yapmak olduğu anlamına gelmez elbette.

TMT’ye, haklı olarak “laf/toz” kondurmayan KKTC Cumhurbaşkanı, bir uyuşturucu baronu olduğunu tüm dünyanın bildiği Halil Falyalı’nın kendisini TMT mensubu olarak tanıtmasının tahribatıyla uğraşacağı yerde, tam tersine Falyalı’nın Türkiye ile KKTC bayrağı örtülmüş tabutu önünde dizilerek saygı duruşunda bulunuyor. Bu tür bir skandal görüntünün ortasında Ayşenur Arslan’a yanıt verme çabası gülünç.

Bir mafya liderinin cenazesinde “vatanseverliğini” anımsayanlar ile Denktaş’a “yavru Ergenekon” diyenler Ayşenur Arslan’a saldırıyorlar.

Bunlar gerçekten “suikastçı”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi