Annelerin acılarını politize etmeyin

Bir annenin, cesur bir hamleyle dağa götürülecek çocuğunu alıkonduğu binadan çekip çıkartması yeni bir süreç başlattı. Çocukları terör örgütü PKK tarafından dağa götürülen anneler HDP’nin Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde oturma eylemi başlattılar. Sayıları her geçen gün artıyor.

 

Bu eylemi sürdüren anneler “Diyarbakır anneleri” olarak anılıyor. Tıpkı yıllardır, her cumartesi günü Galatasaray Lisesi'nin önünde kayıp çocuklarının bulunması için oturan annelere “Cumartesi Anneleri” denilmesi gibi...

En büyük acının evlat acısı olduğu söylenir. Bunu evlatlarını kaybeden anneler, babalar bilir. Bu acının büyüklüğünü,  “Allah evlat acısı göstermesin” dileğinin toplumumuzda her anne ve baba tarafından içtenlikle paylaşılması da gösteriyor.

Evladını kaybetmiş bir annenin ne büyük bir acı çektiğini ancak evladını kaybetmiş diğer anneler anlayabilir, hissedebilir.

Bir annenin kaybolmuş evladını bulmak için yeri göğü inletmesi, dağa taşa tırmanması, sorumlu veya ilgili gördüğü herkesin yakasına yapışması, bir umutla her kapıyı çalması en doğal hakkıdır.

Devletin görevi bu çocukları bulmak, terör örgütünün elinden kurtarmak ve annelerin acısını dindirmektir. Diyarbakır annelerinin de, Cumartesi annelerinin de, kaçırılmış KHK’lı annelerinin de…

 EVLAT ACISI POLİTİK BİR DUYGU DEĞİLDİR

 Çocukları kaybolmuş anneler arasında ayırım yapmak ve duydukları acıyı politik ranta dönüştürmek bu annelere yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Böyle bir olayı bile “bizim annelerimiz, onların anneleri” diye kategorize edersek, en büyük haksızlığı onlara yapmış oluruz.

Diyarbakır annelerini HDP önünde oturuyorlar, HDP’den hesap soruyorlar diye destekleyip, aralarında 40 yıl önce çocuğunu kaybetmiş annelerin bulunduğu Cumartesi annelerine, terörist muamelesi yapıp, polis zoruyla dağıtmak, coplatmak, itip kalkmak yaman bir çelişkidir. Anne hakkına saygısızlıktır.

Eğer iddia edildiği gibi Diyarbakır anneleri iktidar tarafından HDP il binasına yönlendiriliyorsa bu yanlış bir yoldur.

Bu anneler acılarını her kapıya koyup çare arama hakkına sahiptirler. AK Parti binasına da, CHP binasına da, MHP binasına da, İYİ Parti binasına da, HDP binasına da gidip dertlerine çare arayabilir; siyaset kurumundan, devlet kurumlarından çocuklarının bulunmasını isteyebilir, hesap da sorabilirler.

İster iktidar tarafından yönlendirilmiş olsunlar isterse olmasınlar, önemli olan bu annelerin çocuklarının bulunmasıdır.

Bu amaçla başta devletin güvenlik güçleri olmak üzere her partinin, her kurumun bu yönde çaba göstermesi gerekir.

 ANNE YÜREĞİ BİRDİR

 Annelerin acısı ortaktır, yürekleri birdir. Evladını kaybetmiş her annenin yüreği aynı yanar. Bu anneleri siyasi rant uğruna bölmek, ayırmak, duygudaşlıklarına engel olmak mümkün değildir.

İster terör örgütüne, ister faili meçhul cinayetlere kurban vermiş olsunlar, onların ortak acısı; faili meçhul cinayetlerle, terörle mücadelede en büyük dayanak, en büyük güç olmalıdır.

Devlet, iktidar ve muhalefet partileri annelere bu gözle bakmalıdır.

Onların yaratacağı birlik, güvenlik güçlerinin de güç alacakları ortak zemindir.

Diyarbakır anneleri de Cumartesi anneleri de birleşip oturma eylemi yapabilirler, her kapıyı çalabilirler.

Terör örgütünü de, faili meçhuller yaratan güçleri de en fazla sıkıştıracak, geriletecek olan bu annelerin birleşik yürekleri olacaktır.

Bu nedenle anneleri ayırmamak, acılarını politize etmemek devletin ve bütün siyasi partilerin öncelikli görevidir.

 

Berfo Ana, evlat acısı çeken annelerin en büyüğüydü. Tam 40 yıl faili meçhul siyasi cinayete kurban giden oğlunun kemiklerini aradı. Simge oldu.

12 Eylül’ün komutanları için yapılan yargılamada en ön saftaydı.

12 Eylül 2010 Anayasa referandumu halktan onay alsın diye iktidarın simge olarak ilgilendiği anaydı. Referandum geçtikten sonra ilgilenen olmadı. Evladının kemiklerini bulamadan bu dünyadan gözü açık gitti.

Devletin, iktidarın, bütün partilerin Diyarbakır annelerine de Cumartesi annelerine de siyasi açıdan yaklaşmadan önce olaya Berfo Ana’nın gözüyle bakmaları en geniş ortak payda olur, olmalıdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi