İsmail Pehlivan
Alevi Dedeleri’ni kimler ötekileştiriyor?
Bin yıldır Anadolu Aleviliği’nin toplumsal sorunlarını bir sivil toplum örgütü sorumluluğunda yılda bir kez de olsa ziyaret ederek; çözümler üreten ve toplumsal bütünlüğü sağlayanlar Dedeler’dir. Dedeler, Anadolu Alevi Ocak Kurumu’nu temsilen toplumsal sorumluluk sahibidir.
Son 30-40 yıldır kurulan Alevi sivil toplum örgütlerinin kadroları, Dedeleri Aleviler’den uzaklaştırmak için adeta özel çaba sarf etmektedir. Dedeler’in sorumluluklarını yerine getirmek için gösterdikleri özveriye engel olunmaktadır.
Şehirleşmeyle birlikte oluşan Cemevleri’nin yöneticileri kendi anlayışlarına göre Dedeleri şekillendirmek istiyor.
Örneğin; Cemevi yöneticisi hata yaptığı için Dede tarafından dara çekildikten bir gün sonra; işyerinden Cemevi sekreterine telefon edip “O Dede’nin maaşını ben veriyorum, söyleyin ceketini alıp gitsin. Yarın geldiğimde o Dede’yi orada görmek istemiyorum.” diyecek kadar pervasız olabiliyor.
Burada amaç Dede’yi tarihsel toplumsal sorumluluğundan uzaklaştırmaktır.
Günümüzde Cemevleri’nde yapılan Cem ibadetleri formaliteden öteye gitmemektedir.
Musahipli Görgü Cemleri yapılmayarak toplumun beli kırılmak isteniyor.
Dar-ı Didar kurulmayarak canlar sorgu sualden geçmiyor. İnancın hukuksal yanı boşlukta bırakılıyor. Dolayısıyla Canlar, edep erkandan uzaklaşıyor.
Alevi Ocakları işlevsiz bir halde bırakılmak isteniyor. Sivil toplum örgüt yöneticileri, Cemevini Ocak yerine ikame etmek istiyorlar.
İlahiyatçı, siyasal İslamcı misyonerler dört bir yandan toplum mühendisliği yoluyla Alevileri devşirmek için pusuda bekliyor. Alevi hareketinin öncü kadroları bu tehlikeye karşı ya nasıl bir yol yöntemle mücadele edileceğini bilmiyor ya da göz yumuyor.
Şii kadrolar “Ali”, “12 İmam” ve “Ehl-i Beyt” isimlerini kullanarak Alevilerin içine sızıyorlar. Bunlar Şiileştirme faaliyetlerine tam gaz devam ederken, Cemevi yöneticileri bunlara karşı tedbirsiz davranarak Yol’a zarar vermeye devam ediyorlar.
Tüm bu olumsuzluklar yaşanırken Anadolu Alevi Ocak temsilcileri olan Dedeler, bu duruma müdahale etmek istese de Alevi sivil toplum örgüt kadroları tarafından dışlanıyorlar.
Bu kadrolar, bazen düzenledikleri panel ve sempozyumlara dahi Dedeleri davet etme gereği duymuyorlar. Davet etseler de “Bizim istediğimiz gibi konuşacaksın” diye uyarıyorlar. Yani yöneticinin anlayışlarına uygun olmayan bir Alevilikten söz edilmemesi telkin ediliyor.
Bu kadrolar tarafından Alevi Dedeleri’nin, toplumun yaşadığı sorunlara müdahale ettirilmemesi oldukça düşündürücüdür.
Alevi hareketinin öncü kadrolarına sormak istiyorum:
Günümüzde Pirlere, Mürşidlere, Rehberlere “Dede” denilmektedir. Dolayısıyla tüm Alevi Dedeleri’nin oluşturduğu ve tarihsel derinliği olan yapıya da “Dedelik Kurumu” denir. Peki, bugün Dedelik Kurumu’ndan söz edebilir miyiz?
Anadolu halklarının kadim inancı olan Hakk-Muhammed-Ali Yolu öğretisinin temsilcisi Dedeleri dışlayarak Alevi inanç geleneğine zarar vermekten vazgeçecek misiniz?
Cemevileri’nde taliplere ibadet yaptırma görevini sürdüren Dedeler’in varlığını iki dudağınızın arasından çıkaracak mısınız?
Cemevleri’nde Dedeler’in temsil ettiği Ocakları’nın çerağını uyandırarak talipleriyle erkan yürütmesinin önünü açacak, teşvik edecek misiniz? Böyle bir program gündeminizde var mı?
Yoksa bugünkü Cemevleri’nin yanlış işlevine devam mı edeceksiniz? Bu mekanları ne zaman bilimi esas alan bir eğitim yuvasına çevireceksiniz?
Pir-Mürşid-Rehber olarak Ocak Sistemi’nin oluşturan Seyyid-i Saadet evlatlarının bilgi ve birikimlerini toplumla paylaşmaları için Cemevleri’nde yer verecek misiniz?
Siz değerli Cemevi yöneticilerine bir de hatırlatmada bulunmak istiyorum:
Her Dede bir Ocak mensubudur. Bin yıldır Anadolu’da batıni felsefi öğretisinin ışığında oluşan Alevi Ocak Sistemi bu karizmatik kişilikler aracılığıyla hayat buldu.
Anadolu Alevi Ocakları arasında hiyerarşik bir yapı mevcuttur. Bu yapı “El ele el Hakk’a” anlayışıyla birbirine bağlı ve birbirlerinden sorumludur.
Dedeler, Hakk-Muhammed-Ali Yolu’na uygun Erkanları’nı yürütmekle ve toplumsal inanç bütünlüğünü sağlayarak toplumsal savrulmanın önüne geçmişlerdir.
Dedeler, talipleri ile buluşup, onları Hakk kelamıyla irşad ederler.
Dedelik, Aleviliğin biçimlenmesi ve sistemleşmesinde en belirleyici bir role sahiptir.
Aleviliğin toplumsal ve inançsal oluşumunda Dedelerin rolü yadsınamayacak (birileri yadsıyor) kadar önemli ve yücedir.
Dedeler, bugüne kadar yaşanan tüm olumsuzluklara karşın Alevi inancını, geleneğini ve kültürünü günümüze taşımada öncü olmuşlardır.
Anadolu Alevi Ocakları her dönemde toplumsal eğitimin okulları olmuştur
Bugün bir yurttaşımız “Aleviyim” diyorsa; bu sazıyla, sözüyle Anadolu’yu karış karış gezen; taliplerinin tüm sorunlarına çözüm üreten, birlik-beraberliği sağlayan Dedeler’in yüzü suyu hürmetinedir.
Zakirlik Kurumu da Dedelik Kurumu ile ortaklaşarak inanç geleneğini ve kültürünü Aşıklık edebiyatıyla zenginleştirmiştir. Dolayısıyla Zakir, Alevi ibadetinin olmazsa olmazıdır.
Dedeler, talip topluluklarının üzerinde; hem toplumsal önder, hem dinsel önder, hem de bilgeliği ile Erenler Katarı’na katılan marifet erbaplarıdır.
Dedeler, devlet ve siyasi iktidarlar tarafından uygulanan her türlü baskı, sömürü ve zulümlere karşı koyarak Alevi inancını günümüze taşımıştır.
Dedeler, Alevilerin toplumsal yapılanmasında ve inancın sistemleşmesindeki öncü rolüyle toplum nezdinde büyük saygınlığı olan karizmatik kişilerdir.
Dedeler, bin yıldır devletler tarafından yazılı kaynakları yok edilse de geliştirdikleri sözlü inanç kültürünü dilden dile aktararak batıni felsefi anlayıştan taliplerini mahrum bırakmamışlardır.
Dedeler, devletin baskı yoluyla sindirme ve yok etme operasyonlarına karşı Alevi inancını ve bu inanç sisteminin içindeki ritüelleri gizli-saklı yol ve yöntemlerle topluma uygulatarak günümüze kadar deforme olmadan gelmesini sağlamıştır.
Talip topluluklarına sormak istiyorum:
Tüm bu gerçekliklerin ışığında, bu kötü gidişata ne zaman son vereceksiniz?
“Dostlarım, kardeşlerim, canlarım
Özümüz darda durup dururuz
Kaldırın başlarınızı yukarı
Bize göz verildi, gözleyin diye
Dil verildi, söyleyin diye
Kulak verildi, dinleyin diye
El, gövdede kaşınan yeri bilir
Dert bizde, derman ellerimizdedir ” Ruhi Su