İsmail Pehlivan

İsmail Pehlivan

“Aktroller” ile “karatroller”in “Siyasal Alevicilik” operasyonu!

İsmail Pehlivan

“Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz”
Yunus Emre

Ey insanlık, canlar hunharca katlediliyor. Hem de yanı başımızda… Daha ne kadar susacaksın?
İhanet şebekeleri sosyal medya aracılığı ile kışkırtıcı paylaşımlar yaparak, bu zulmün ülkemize sıçraması için çığırtkanlık yapıyor. Görüyor musun?

Alevi kim, Sünni kim? Hepimiz bu kadim toprakların evladı değil miyiz? Ayrı gayri niye ki!
Son günlerde gündeme taşınan “Siyasal Alevicilik” operasyonel bir söylemdir. “Siyasal Alevicilik” iddiasıyla ortaya çıkan “Aktroller” ile “Karatroller” el ele vererek yeni bir kumpasa hazırlanması için siyasi iktidara mesaj göndermeye başladı. Hatta hukuksal bir soruşturmanın başlatılması için çağrı yapmaktalar. Bu çağrı toplumu kışkırtarak yeni katliamları amaçlamaktır. Türkiye toplumunun arasına nifak tohumları ekmeye hizmet eder niteliktedir. Bunu görmek zorundayız.

Bin yıldır bu topraklarda Aleviler ve Sünniler bir arada yaşamaktadırlar. Tarihi süreç içinde Alevilerin Sünnilere karşı düşmanca bir tavır içinde olmadığı gerçeğinin altını çizmek isterim. Osmanlı dönemini saymazsak, Cumhuriyet döneminde hep Sünni toplum içinden çıkan irticacı radikal İslamcılar tarafından Aleviler saldırılara uğramış ve katliamlara maruz kalmıştır. Hem de bu vahşetleri devlet eliyle gerçekleştirmiştir.

Maraş Katliamı unutulmadı!
Çorum Katliamı unutulmadı!
Sivas Katliamı unutulmadı!
Malatya Katliamı unutulmadı!
Madımak Katliamı unutulmadı!
Gazi, Ümraniye Katliamı unutulmadı!
Gezi Katliamı unutulmadı!

Türkiye’de 100 yıldır Aleviler hep saldırılara uğramış bir toplum olmasına karşın siyasallaşma diye bir çabası olmadığı çok nettir.

İnançsal anlamda bir siyasallaşma var ise onun da İslam düşmanı Muaviye’nin kurumsallaştırdığı “Siyasal İslamcılık” olduğu bilinen bir gerçektir. Ülkemizde de 1946’dan bu yana “Siyasal İslamcılık” hemen hemen tüm sağcı ve irticacı siyasi iktidarların en önemli siyaset malzemesi olmuştur. Özellikle son 22 yılda siyasallaşan İslamcılığın tüm nimetlerinden yararlanan bir siyasi iktidara düçar olduğumuz yadsınmayan bir gerçektir.

Bu gerçekçilik orta yerde dururken provokatörlerin bu saldırısını hayra yormak ahmaklıktır.

Aleviliğin siyasallaşarak güç olması için muktedir olması gerekir. Türkiye'de hem siyasi olarak hem de ekonomik olarak büyük ve birleşik bir güce sahip olmayan bir toplumun siyasallaşması da olanak dışıdır. Ekonomik ve sınıfsal olarak güçlü olmayan bir toplumsal yapı siyasal da olamaz. Aleviler, “İslamcı sermaye” gibi bir sermaye birikimine hiç sahip olmamıştır. "Siyasal İslam" dönem dönem zayıflamıştır; ancak bugün güçlü olmasının nedeni AKP-MHP iktidarının sunduğu olağanüstü olanaklar sayesinde sınıf atlamış, ekonomik güce herkesten çok sahip olmuş bir kitlenin görüşlerini ve ideolojisini dayatmakta olmasıdır.

Alevi köylerine gidip bakın, inanç yerlerine bakın, bölge nüfuslarına göre ekonomik gelirlerine bakın…

Kimdir Aleviliği siyasal bir güce dönüştürebilecek Alevi? Yok!

“Aktroller” ile “Karatroller” Suriye’deki Nusayrilere, Ezidilere, Dürzülere, Süryanilere ve diğer azınlıklara yapılan katliamı görmezden gelerek ve insanlık dışı uygulamaları onaylar nitelikte paylaşımlar yaparak kabul edilemez bir tutum sergilemektedir. Siyasal İslamcı teröristlere destek vererek insanlığa kıyan bu mihrakları savunan güruha karşı mücadele etmek insani bir görevdir. Alevilerin tepkileri tam da bu doğrultudadır.

Alevi toplumunun öncü kadrolarına yapılacak bir operasyonu işaret eden troller tayfasına karşı mücadele yöntemleri geliştirmek zorunlu bir hal almıştır.

Alevilerin toplum olarak siyasallaşma arzusu hiçbir dönemde olmadığı gibi son yüzyılda ülkemizde yapılan Alevi soykırım girişimlerinden dolayı bile Aleviliği siyasallaştırma şeklinde bir tavrı olmamıştır. Aleviler, böyle bir yapılaşmaya karşı da tedbirli ve mesafelidir.

Dönemin konjonktürel koşullarına tepki gösteren kurucuları ağırlıklı olarak Alevi unsurlardan oluşan iki siyasi parti girişimi olmuştur. Bu partiler her ne kadar Aleviliği siyasallaştırma diye bir programları olmasa da amblemlerinde bulunan semboller nedeniyle “Alevi Partisi” olarak değerlendirildi. Lakin her iki parti Alevi toplumundan karşılık bulamamıştır.

Demek ki neymiş?

Kamuoyuna “Alevi Partisi kuruldu” olarak dönemin gazeteleri tarafından algı operasyonuna tabi tutularak lanse edilen (Türkiye) Birlik Partisi ve Barış Partisi Alevi partisi olmadığı halde; Aleviler “Alevi Partisi olur mu?” diyerek tepki gösterdiler. Ayrıca bu partilere oy bile vermediler. Yani anlayacağımız Alevilerin din ve etnik kimlik üzerinden bir siyasallaşma hedefi hiçbir dönemde olmamıştır.

Ekim 1966 yılında kurulan (Türkiye) Birlik Partisi başlangıçta siyasal bir güç olarak belirmişti ve girdiği ilk seçimde 11 milletvekili ile TBMM’de yer almıştı. Sınıf, statü ve etnik kimlik etkenlerinin karmaşık etkileşimleri temelinde ortaya çıkan bu parti, toplumsal bir temsil yetisine sahip olamadı.
İkinci deneyim 1995'te kurulan ve ertesi yıl partileşen Demokratik Barış Hareketi oldu. Programında Diyanet İşleri Başkanlığı'nı devlet kurumu olmaktan çıkarmayı savunduğu için hakkında kapatılma talebiyle dava açılması üzerine, 10 Aralık 1996'da Barış Partisi’ne dönüştü. Barış Partisi de 1999 yılında girdiği ilk seçimde yüzde 0,25 oy oranıyla başarılı olamadı ve kapatıldı.

Türkiye’de din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden siyaset sahnesinde yer alan partiler olmuştur. Bu partilerin trolleri kendilerine yöneltilen “Siyasal İslamcılık” eleştirilerine karşı “Siyasal Alevicilik” gibi bir söylemi ileri sürmekte ve bu şekilde Aleviler hedef gösterilmektedir.

“Siyasal Alevicilik” tamamen uydurma bir söylemdir. Çünkü bu söylem Alevilik öğretisine aykırıdır. Bu anlayışı savunan tek bir Alevi’yi kimse gösteremez. Alevilere yönelik kin ve nefret söylemleri karşısında ne yazıktır ki AKP-MHP iktidarı bugüne kadar ne bir soruşturma başlatmış, ne de Alevilere yönelik provokasyona karşı tedbir almaktadır.

Cumhuriyet Savcıları zaten sus pus!

Siyasi iktidar bırakın tedbir almayı bu trollerin hedef gösterdiği Alevi öncülere kumpas kurar ise şaşırmam.

Alevilere parmak sallamak kimsenin haddi değildir. Aleviler Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında harcı olan ve Sünni kardeşlerimiz gibi bu toprakların sahibidir. Bu toplum inanç üzerinden bir siyasal akım yaratmayı ve bu anlayışla dışındaki toplum kesimlerine karşı düşmanca bakışı reddeder. Kimsenin bu aydınlık topluma karşı kin ve nefret duygularıyla saldırmaya hakkı yoktur.

Bu trollerin hedefinin Alevi düşmanlığının altında yatan asıl gerçek, laik demokratik cumhuriyetin değerlerini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Bunu görmek gerekir.

Gelin canlar;
Bir olalım, iri olalım, diri olalım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Pehlivan Arşivi