Fikret Bila
15 Temmuz'dan Ders Alındı mı?
15 Temmuz darbe girişimi 8. yıldönümü nedeniyle tartışmalara neden oldu.
FETÖ’nün gerçekleştirdiği bu darbe girişimi aradan 8 yıl geçmiş olmasına karşın tam olarak aydınlatılmış değil.
Darbe girişimini araştırmak üzere TBMM’de kurulan komisyonun çalışmalarından tatmin edici bir sonuç çıkmadı.
Meclis Başkanlığı’na teslim edilen komisyon raporunu da ortadan kayboldu.
Raporun içeriğiyle oynandığı, bazı bölümlerinin değiştirildiği gibi iddialar da ortaya atıldı.
Komisyon çalışmalarının tatmin edici bir sonuca ulaşmaması iktidarın 15 Temmuz’un her yönüyle araştırılıp, aydınlatılmasını istemediği izlenimi verdi.
Türkiye’nin ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet yapısını değiştirmek isteyen siyasi akımları ve terör örgütlerini (PKK ve FETÖ) koruyup kollayan ABD’dir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin laik niteliğini ortadan kaldırıp yerine ”Ilımlı İslam” devleti oluşturulması ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi’nin içinde yer alan amaçlarından biriydi.
ABD, Türkiye’yi bir “Ilımlı İslam” devletine dönüştürmenin önünde en büyük engel olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) görüyordu.
ABD ayrıca 1 Mart 2003 tezkeresinin Meclis’te reddedilmesinden de TSK’yı sorumlu tutuyordu.
Atatürk’ün izinden yürüyen komutanları tasfiye etmek için açılan Ergenekon davasından tutuklanarak 2 yıl cezaevinde tutulan 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bu görüşteydi.
Başbuğ bu görüşünü Kara Kuvvetleri Komutanı olarak da Genelkurmay Başkanı olarak da kamuoyuyla paylaşmıştı.
Başbuğ’a göre AK Parti iktidarının PKK’yla yürüttüğü “çözüm” sürecinde, TSK ve yüksek yargının tasfiye edilmesinde ABD’nin Başkan George W. Bush döneminde Türkiye’ye biçilen “Ilımlı İslam” modeli başat rol oynadı.
ABD’de Başkan Bush yönetimindeki Yeni Muhafazakârların Ortadoğu’ya vermek istedikleri biçim Ilımlı İslam’dı. Onlara göre Orta Doğu’ya verecekleri Ilımlı İslam’a dayalı biçim ABD’nin çıkarlarına daha uygundu.
Türkiye’nin din devletine dönüştürülmesi ortak amaçtı.
AK Parti’nin eski Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt, 25 Aralık 2014 günü televizyonda katıldığı bir canlı yayın sırasında “AK Parti’nin, Gülen Cemaati ve ABD’yle işbirliği yaparak Türkiye’de askeri vesayeti yıktığını” söyledi.
Yine AK Parti’nin Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Emre Cemil Ayvalı da 10 Haziran 2020 günü katıldığı televizyon programında Kemalistlerle FETÖ’cüleri birbirlerine kırdıklarını açıkladı.
Böylece AK Parti, FETÖ, ABD işbirliği AK partililer tarafından da ifade edilmiş oldu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da kendi hayatına kasteden bu darbe girişiminden sonra “aldatıldık” diyerek Allah’tan ve milletten af dileyip iktidarın bu süreçteki sorumluluğunu kabul etmiş oldu.
İktidar, FETÖ ve ABD’nin, Türkiye’de Ilımlı İslam modeline karşı koyacak kurumların başında gördükleri ilk kurum TSK’ydı. Yine Başbuğ’a göre ABD bu nedenle TSK’yı zayıflatmayı, gücünü kırmayı hedefliyordu.
Yeni Muhafazakârların, Türkiye’de Ilımlı İslam istemelerine dayanak oluşturan siyaset bilimci hocalar da vardı. Örneğin Samuel Huntington önde gelen isimlerden biriydi.
Huntington’a göre bir toplumu mensup olduğu uygarlıktan başka bir uygarlığa taşımak mümkün değildi. Müslüman bir toplumun Batı uygarlığına geçmesi olanaksızdır. Nitekim Atatürk bunu denemiş ancak Türkiye Batı uygarlığı ile İslam arasında bölünmüş ve kararsız bir ülke olmuştu.
Huntington’a göre Türkiye’nin, isterse Atatürk’ü ve laikliği reddederek İslam dünyasının lideri olması mümkündü.
Huntington gibi düşünenlerden biri de ünlü CİA Şefi Graham Fuller’dir. Fuller de Atatürk’ün laik bir cumhuriyet kurmasını kayıp sayıyordu.
Fuller de Türkiye’nin Ilımlı İslam devleti olmasının önünde en büyük engel olarak TSK’yı görüyordu.
Fuller, TSK’nın işlevini şöyle tanımlıyordu:
“Türkiye’nin modern ulusal anlatısı ve kurucu miti ile birlikte vizyon bekçiliği, Kemalist mirasın önde gelen koruyucusu olarak ordu tarafından yerine getirilmektedir. Esasen ordu ülkeyi, İslami temelli bir siyasete geri dönüşle tehdit eden veya Türk olmayan etnik kimliklerin propagandasını yapan her türlü unsurdan korumak için dizayn edilmiştir.”
15 Temmuz’u bu düşüncelerle birlikte ele almak gerekir.
FETÖ’yü TSK’da darbe girişiminde bulunacak güce getiren iktidardır.
Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi kumpas davalarıyla TSK’da Atatürk çizgisinden sapmayan, laiklik ilkesinden yana komutanlar tasfiye edildi.
Yerlerine FETÖ’cü subaylar general yapıldı ve önemli komutanlıklara atandılar.
Daha sonra 12 Eylül 2010 referandumuyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve yüksek yargıda tasfiye başladı. TSK’daki gibi yüksek yargıdaki savcılar ve yargıçlar da tasfiye edildi. Yerlerine yine FETÖ’cü savcı ve yargıçlar atandı.
Güvenlik kurumlarında, yüksek yargıda sivil bürokrasiye hakim olan FETÖ, iktidarın tamamını ele geçirmek için 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulundu.
Bugün FETÖ yerine askeri ve sivil bürokraside, yüksek yargıda, bakanlıkların önemli makamlarında başka tarikat ve cemaat mensupları görev yapıyor.
Eğer Türkiye 15 Temmuz’dan ders alsaydı kamu kurumlarında laiklik ve Atatürk karşıtı tarikat, cemaat mensupları yer bulamazdı.