TTB, Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi kararını temyize taşıdı
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Danıştay 10. Daire’nin İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptaline karşı açılan davada verdiği ret kararını temyize taşıdı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz başvurusunda bulunan TTB’nin başvurusunda Anayasa’nın 90. ve 104. maddelerine atıfta bulunarak, bir insan hak ve özgürlükleri metni olan İstanbul Sözleşmesi’nin idarenin yetki alanında olmadığı belirtildi.
‘Hukuka aykırı’
Danıştay 10. Dairesi kararında dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun salt yetki tartışması ile yürütüldüğünün ifade edildiği başvuruda, “Dolayısıyla kararda ‘yerindelik denetimi yapılamayacağı’ belirtilirken Anayasa’ya aykırı yetki kullanımı ise anayasal kıstın yorum yoluyla genişletilmesi ile yapılmıştır. Dava konusu işlem, sebep, konu ve amaç yönlerinden hukuka aykırı olup Daire kararının unsurlara dair gerekçe içermeyen kararının bozulması gerekir” denildi.
Başvuruda, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına dayalı hak ihlallerinin önlenmesinin salt mevzuat ile değil, mevzuatın uygulanmasını belirleyen politik tercihlerle de ilişkili olduğunun altı çizilerek şu ifadelere yer verildi:
'Değerler, değer yargılarına feda edilemez'
Sosyal, ekonomik ve siyasal ilişkilerin düzenlenmesini belirleyen ilkeleri ve kamu alanında kişilerin göreceği muameleyle ilgili normları -yani hukuku- her tarihsel anda mevcut koşullara insan hakları bilgisinin ışığı altında bakarak türetmektir. Ve değerler, değer yargılarına feda edilemezler. Böyle bir anlayışla oluşturulan hukuk sisteminin ise adalet ortaya koyması beklenemez. Bu sebeple değer yargıları üzerinden alınan bu kararın adalet getirmesi beklenemez. Değer yargıları üzerinden alınan bu kararın toplum yararını gözetmesi de beklenemez.
'Kararın bozulmasını talep ediyoruz'
Davamız parasal konular ve sınırlarla değil, şiddetsiz bir hayat hakkı ile ilgili bir dava olduğu için usul ekonomisi prosedürleri ve yargı üzerindeki iş yükü gibi istisnai hallere ilişkin gerekçelerle duruşmasız görülecek davalardan değildir. Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesinin bir gereğidir. Kamunun adli mekanizmanın işleyişine ve denetimine katılmasını, yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemek gibi etkileri nedeniyle hukuk devletinin en önemli gereklerinden biridir. Bu nedenle duruşma talebimizin kabulü adil yargılanma hakkının gereklerindendir. Temyiz incelemesi yapılarak dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulması, ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne itiraz yolu ile iptali için başvurulması ve kararın bozulması talep edildi.
Ne olmuştu?
Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi", Cumhurbaşkanı Kararının, 20 Mart 2021'de Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla Türkiye Cumhuriyeti tarafından feshedildi.
Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle aralarında Türk Tabipleri Birliği’nin de olduğu çok sayıda sivil toplum kuruluşu, barolar ve kadın örgütü Danıştayda çok sayıda dava açtı.
Danıştay 10. Dairesi, açılan davalarda yürütmenin durdurulması istemlerini reddetmiş, iptal istemlerini ise duruşmalı olarak ele almıştı.
Duruşmalarda, Danıştay Savcısı, "Bir işlem hangi usule uygun tesis edilmişse aynı usule uyularak feshedilmesi gerekmektedir. TBMM'nin uygun bulma kanunuyla yürürlüğe giren bir anlaşmanın feshi ancak TBMM'nin uygun bulma kanunuyla kaldırılması kararı ve cumhurbaşkanının uygun bulmasıyla yürürlükten kaldırılacaktır. Sadece cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemez" görüşünü dile getirerek, işlemin iptaline karar verilmesini istemişti. Danıştay ise gruplar halinde görülen duruşmalar sonucunda sözleşmenin iptaline ilişkin başvuruları reddetmişti.