Taksim Dayanışması’ndan gezi tutuklularına Silivri cezaevi önünde destek
Taksim Dayanışması üyeleri, Gezi Parkı davası kapsamında hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen iş insanı Osman Kavala ile 18 yıl hapis cezası verilerek tutuklanan Avukat Can Atalay, şehir planlamacısı Tayfun Kahraman ve akademisyen Ali Hakan Altınay’a destek için Silivri Cezaevi önünde açıklama yaptı.
Açıklamaya, tutukluların yakınları ile HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy da katıldı. “Acil demokrasi ve adalet, Gezi’ye özgürlük” yazılı pankartın açıldığı açıklamada, tutukluların resimlerinin yer aldığı ve “Gezi için adalet” yazılı dövizler taşındı. Sık sık “Karanlık gider, Gezi kalır” ve “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganları da atıldı.
Can Atalay: Gezi Direnişi’nin bakiyesini onurla taşıyoruz
Ortak açıklama öncesinde tutukluların, cezaevinden gönderdiği mesajlar okundu. Can Atalay’ın mesajını Sosyal Haklar Derneği Başkanı Özgür Akbayır okudu. Atalay’ın mesajı şöyle:
“Değerli arkadaşlar, kardeşlerim! Aramızda şu an birkaç yüz metre mesafe var. Hepinize teker teker sarılıyorum. Bizi burada bir an olsun yalnız bırakmayan, tıpkı Gezi’deki gibi tüm farklılıkları ile omuz omuza direnen iradenizi selamlıyorum. ‘Umudu dürt, umutsuzluğu yatıştır’ demiş ozan, umut omuzlarımızda yükseliyor. Biz, Gezi’nin toplumsal, politik ve hukuki bakiyesini ancak onurla taşırız demiştik. Gezi Direnişi’nin bakiyesini onurla taşıyoruz! Hepinize çok selam, birkaç yüz metre mesafeden birbirimize sarıldık, hasret giderdik. Kabul edin lütfen. Karanlık gidecek Gezi kalacak. Hep birlikte mücadele edecek hep birlikte kazanacağız.”
Ali Hakan Altınay: Bizi hapsedenler, toplum nezdinde nasıl bir öfke yaratacağını hesaplamamışlar
Ali Hakan Altınay’ın mesajını da kardeşi Deniz Altınay okudu. Altınay, şunları kaydetti:
“Sevgili dostlar. Hepinize bizlerle dayanışmak üzere buraya kadar geldiğiniz, bize ses olduğunuz için can-ı gönülden teşekkür ederim. Bizi kaçma şüphesiyle aramızdaki duvarların arkasına hapsedenler, 25 Nisan kararlarının vicdansızlığı ve izansızlığının toplum nezdinde nasıl bir öfke yaratacağını belli ki hesaplamamışlar. Bu öfke, Gezi ruhunun da temel taşlarını oluşturan ve yıllardır süregelen eşit, özgür ve adil bir topluma dair taleplerimizle birleşti ve bugünkü dayanışmamızda vücut buluyor. Hepinizi tek tek kucaklıyor, özgür günlerde en kısa zamanda buluşmayı diliyorum.”
Tayfun Kahraman: Gezi direnişi 9’uncu yılında hâlâ bu ülkenin en büyük umududur
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu da Tayfun Kahraman’ın mesajını aktardı. Kahraman’ın mesajı şöyle:
“Sevgili dostlar, yoldaşlar. Siz dışarıda, biz içeride her ne koşulda olursak olalım; demokratik cumhuriyet talebini yükseltmeye, hukuksuzluğa karşı adaleti haykırmayı kentimizi, doğayı ve elbette Gezi’yi savunmaya hep birlikte devam ediyoruz. Gezi Direnişi 9’uncu yılında hâlâ bu ülkenin en büyük umududur. Umudumuz ile yaktığımız ışık, bizleri çok yakında aydınlık ve güzel günlere taşıyacak. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam! Selam ve saygılarımla.”
Osman Kavala: Gezi, dayanışma ruhunun ifadesi idi
Osman Kavala’nın mesajını da yazar Şebnem İşigüzel okudu. Kavala mesajında şunları belirtti:
“Gezi, özgürlük ve demokrasi taleplerinin ve dayanışma ruhunun ifadesi idi. Gezi davası da yargının siyasi amaçlarla kullanılmasını simgeleyen bir dava oldu. Bu dava ile ilgili duyarlılığın, sizlerin gösterdiği dayanışmanın, hukuk ve demokrasi mücadelesine ivme kazandıracağına inanıyorum.”
Taksim Dayanışması adına açıklamayı Akif Burak Atlar okudu. Atlar, şöyle konuştu:
"Bundan tam 9 yıl önce bugünlerde, yaşadığımız karanlık günlerin sorumlusu olan siyasi iktidarın bizlere, bu ülkenin yurttaşlarına karşı tutumu insanlık onurumuza dokunduğu için, temel haklarımızı gasp ettiği için, kentsel ve toplumsal hafızamızı yok ettiği için, doğayı ranta kurban ettiği için, bizlere yaşam alanı bırakmadığı için Gezi’de buluşmuş, bir arada olmanın coşkusunu, gerçeği haykırmanın gururunu, direnmenin onurunu yaşamıştık. Aradan geçen 9 yılın ardından hukuka güvenin iyice azaldığı, mahkemelerden adalet çıkacağına dair inancın giderek zayıfladığı güzel ülkemiz; 25 Nisan’da Gezi davasında açıklanan kararlar sonrasında ranta karşı çıkıp doğanın talanına itiraz edenlerin, hayatımıza müdahale etme diyen milyonların sesine ses olanların, Gezi Parkı, park olarak kalsın diye çabalayan kent hakkı, yaşam ve hak savunucularının, bu ülkenin demokrasi güçlerinin ‘ağırlaştırılmış müebbet ve ağır hapis’ ile cezalandırıldığı bir ülkeye dönüşmüştür.
Polis tutanaklarına göre en az 3,5 milyon insanın, yani Gezi’ye gelen, destekleyen, mesaj atan, börek getiren, revir kuran, kütüphane yapan, yeryüzü sofrası açan, şarkı söyleyen, tiyatro sergileyen, dans eden, ağaçlara sarılan milyonların ‘müebbet ve ağır hapis cezaları’ ile korkutulmaya çalışıldığı, adaletin buharlaşarak yok olduğu bir ülkeyiz artık. Tek adam rejiminin ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemelerin hukuksuz, tanıksız, kanıtsız, keyfi ve tutarsız kararlar aldığı bir rejimde, demokrasinin, kuvvetler ayrılığının ve en temel anayasal hakların yok sayıldığı bir ülkeyiz artık. Gezi Parkı’na sahip çıktığı için, ‘Yaşamıma daha fazla karışma’ dediği için Gezi Direnişi sırasında polis şiddeti ile hayatını kaybeden gençlerin katillerinin aklandığı, bu vahşete isyan edenlere hapis cezaları verilebildiği bir ülkeyiz artık.
Gezi’de gür sesleriyle ‘Biz de varız’ diyen kadınların, LGBTİ+ bireylerin taleplerinin yok sayıldığı, cinayetlere kurban gitmelerine ses çıkarılmasının engellendiği, bu hukuksuzluktan güç alan erkek şiddetinin daha dün iki canı daha aramızdan aldığı bir ülkeyiz artık. İşçilerin ekmeğine, köylülerin ürününe sahip çıkmasının istenmediği, hayatın pahalı, emeğin ucuz olduğu bu düzenin sorgulanmasının, emeğinin karşılığını talep etmek için ses çıkaranların, özgür üniversite için direnen öğrencilerin, barınma hakkı talep eden yurttaşların vatan haini olarak görüldüğü bir ülkeyiz.
İşte böyle bir durumda bu ülkenin yargısı, bu ülkenin mahkemeleri tüm bu hukuksuzluklara, eşitsizliklere, vicdansızlıklara güç vermek yerine adaleti sağlamak zorundadır. Demokrasi için, eşitlik için, özgürlük için, geleceğimiz için adalet istiyoruz. Gezi Parkı, park olarak kalsın diye, mesleki ve yasal süreçleri yürüttükleri için 18’er yıl ağır hapis ile cezalandırılan Taksim Dayanışması’ndan kent, demokrasi ve hukuk emekçisi arkadaşlarımız mimar Mücella Yapıcı için, şehir plancısı Tayfun Kahraman için, avukat Can Atalay için adalet istiyoruz. Bu hukuksuz davada mesnetsiz ithamlarla yargılanarak 18’er yıl ağır hapis ile cezalandırılan Çiğdem Mater için, Hakan Altınay için, Mine Özerden için adalet istiyoruz. 4,5 yıldır kanıtsız, tanıksız ithamlarla bir siyasi tutsak olarak özgürlüğü gasp edildiği yetmezmiş gibi, kanıtlanamayan iddialar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Osman Kavala için adalet istiyoruz.
Sadece Gezi tutukluları için değil, gelecek güzel günlerimiz için adalet istiyoruz. Yargının bağımsız olduğu, yaşama sahip çıkan seslerin duyulduğu, mesleklerinin gereğini yapan hak savunucularının tutsak edilmediği bir ülke için adalet istiyoruz. Ethem’in, Ali İsmail’in, Medeni’nin, Hasan Ferit’in, Abdocan’ın, Ahmet’in, Mehmet’in ve Berkin’in özgür düşleri için adalet istiyoruz. 2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk, dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, ‘darbecilik’ gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Gezi, haksızlıkların, hukuksuzlukların ve adaletsizliklerin son bulduğu ve gerçek suçluların hesap verdiği bir ülke için umuttur. Bu umudu diri tutmanın yolu, bizi bugün bir araya getiren özgürlük, eşitlik ve kardeşlik talebinde ısrar etmekten ve her şeye rağmen bir arada ve dayanışma içerisinde olmaktan geçiyor.
Başta Gezi Parkı olmak üzere ülkemizin yeşiline, doğasına, kaynaklarına sahip çıkacak demokratik bir ülke mücadelesinden vazgeçmeden, delillere dayanan objektif ve tarafsız yargılama yapan bir adalet sistemi kuruluncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bu hukuksuzluk, bu keyfilik, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık, bu düşmanlık sona erinceye kadar, arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar, dünya hukuk tarihine kara bir leke olarak girecek bu davalar geri çekilinceye kadar mücadeleye devam edecek, arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız.”
Açıklamanın ardından gökyüzüne balonlar uçuruldu.