RTÜK'ten 'polis şiddeti' eleştirisine üst sınırdan ceza
Gazeteci Zafer Arapkirli’nin RS FM’de yayınlanan Seyr-i Sabah programına RTÜK tarafından üst sınırdan ceza verildi. RTÜK’ün CHP’li üyesi İlhan Taşcı’nın aktardığına göre, cezanın gerekçesi ise Gezi direnişinde Abdullah Cömert’i katleden polise verilen cezanın indirilmesinin ve Berkin Elvan’ın öldürülmesinin eleştirilmesi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), RS FM’de yayınlanan Seyr-i Sabah programında, programı hazırlayan Zafer Arapkirli’nin Gezi direnişindeki polis şiddetini eleştirmesi dolayısıyla programa, kurulun verebileceği en ağır ceza olan yüzde 5 idari para cezası ile 5 kez program durdurma yaptırımı uyguladı.
Kararı BirGün’e değerlendiren CHP’nin RTÜK üyesi İlhan Taşcı, programın Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yapılan bir şikâyet üzerine değerlendirmeye alındığını ve oy çokluğuyla programa ‘Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet edecek sonuçlar doğuracak şekilde sunma’ gerekçelerinin yer aldığı kanun maddesi ile ceza kesildiğini söyledi.
'En ağır ceza'
Taşcı, cezanın arka planını şu ifadelerle anlattı:
“RTÜK’e CİMER üzerinden gelen bir şikâyet üzerine inceleme yapıldı. Üst Kurul toplantısında bu yayınla ilgili olarak bizim kendi kanunumuzun, 6112 sayılı kanunun 8. maddesinin 1. fıkrasının T bendinden yaptırım uygulanmasına ilişkin oy çokluğuyla karar verildi. Bu madde, terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet edecek sonuçlar doğuracak şekilde sunmayı içeriyor. Bu madde yönünde yüzde 5 idari para cezası, 5 kez de program durdurma cezası verildi Zafer Arapkirli’nin programıyla ilgili.”
Cezanın, RTÜK’ün yetkisi dahilinde verebileceği en üst sınır olduğunu vurgulayan Taşcı, kararın gerekçesiyle ilgili, “Yayına baktığımız zaman Abdullah Cömert’in katledilmesinde sorumlu bulunan, katili konumunda yargılanan polisin cezasının hafifletilmesiyle ilgili Zafer Arapkirli yorum yapıyor. Bunun ne kadar yaralayıcı, adalet duygusunu zedeleyici oluşuna vurgu yapıp örnekler sıralıyor. Berkin Elvan’ın katledilmesi, Ali İsmail’in (Korkmaz) sopalarla dövüle dövüle öldürülmesi… Bunları hatırlatarak aslında bir şiddetin, polis şiddetinin sonuçlarını bir gazeteci olarak yorumluyor.” şeklinde konuştu.
‘Gezi, bir terör eylemi olarak kabul ediliyor'
RTÜK’ün ilgili kararının, Gezi direnişini kriminalize ettiği ve bir ‘terör eylemi’ olarak değerlendirdiği anlamına geldiğini belirten Taşcı, Arapkirli’nin yaptığının gazetecilik olduğunu ve şiddeti eleştirmesinin doğal olduğunu vurguladı.
Taşcı, şunları söyledi:
“Zafer Arapkirli, bu mesleğin duayenlerinden biri. Bir olay karşısında, Cömert’in katilinin cezasının indirilmesi karşısında öncelikle kendi takipçilerine olayı aktarıyor, onun görevi zaten, daha sonra diğer örneklerden hareketle böylesi ölümle sonuçlanmış polis şiddetine rağmen cezanın hafifletilmesini eleştiriyor. Tüm bunların hepsi, insan yaşamını hedef alan, yürürlükteki yasalara göre suç olan, polis dahi yapsa bunun suç olduğu ve bu suçun hafifletilmesini, polis şiddetinin önemsizleştirilmeye çalışılmasını eleştiriyor. Varlık sebebi bu zaten. Buradaki mesele şu. Gezi eylemi bir terör eylemi olarak kabul ediliyor aslında. T maddesinden ceza verince oraya getiriyorsunuz.”
‘Çadırların ateşe verilmesi kriminalize edilmeli'
Gezi direnişinin Türkiye tarihinin en insancıl eylemi olduğunu kaydeden Taşcı, “Gezi’de ne olmuş? Türkiye’nin canla başla toplumun tüm kesimlerinin bir araya gelmesi için çaba sarf edildiği, kutuplaşma, ayrıştırma ötekileştirme ve nefret söyleminin bu kadar güçlendirilmesinden yakınıldığı bir yerde Gezi’ye bakıldığında ne olmuş? O zaman toplumun tüm kesimleri bir araya gelmiş, yeryüzü sofraları kurulmuş, hayatın olağan akışında bir araya gelemeyecek hepsi bir şeyin etrafında toplanmış. Türkiye tarihinin en insancıl eylemiydi. Kriminal bir durumdan söz edilecekse, oradaki insanlar parkta yatarken onların uyudukları çadırların bazı ellerce ateşe verilmesi kriminalize edilmelidir.” ifadelerini kullandı.
'Bir gazeteci olarak yapması gerekeni yapmıştır'
Programın RTÜK’e iletilen deşifresinde herhangi bir terör eylemine övgü duyulmadığının altını çizen Taşcı, Arapkirli’nin gazeteci olarak görevini yaptığını belirterek, “Terör eylemi faillerinin amaçlarına hizmet edecek bir yorumda bulunmuyor. Tam tersine, şiddet nereden gelirse gelsin eleştiriyor.” dedi.
Televizyonlarda kullanılan nefret söyleminin en üst düzeyde ve en güçlü şekilde yüzlerce kanal üzerinden yayıldığını kaydeden Taşcı, “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişiminde bulunuldu. Zanlılar ilk ifadesinde ‘televizyondan etkilendim’ dedi. Nefret dilini yayıyorsunuz. Sonra serbest bırakıldılar. Gazeteci Yavuz Selim Demirağ’a 7-8 kişi beyzbol sopalarıyla öldüresiye saldırdılar. Onlar da serbest bırakıldı. Bir terör eylemini övmek ya da onun amacına hizmet etmekten söz ediliyorsa, iktidara yakın yayın gruplarında terör örgütü PKK’nın yöneticilerinin propaganda amaçlı açıklamalarına haberlerde yer veriliyor. Buna yer vereceksiniz, öbür tarafta insanın ölümüyle sonuçlanmış şiddetleri bir gazeteci sıraladığında, eleştirdiğinde onu terör eyleminin amacına hizmet edecek yayın olarak değerlendirmek çok ironik olur.” değerlendirmesinde bulundu.
Taşcı, bu tip cezalarla, hiçbir şeyin sorgulanmaması, kimsenin düşünmemesi, yorumlamaması ve konuşmamasının istendiğinin altını çizdi.
Zafer Arapkirli: Ciddi bir haksızlık
Cezayla ilgili konuştuğumuz Zafer Arapkirli ise programda kullandığı ifadelerin yasa dışı olmadığını ve verilen cezanın haksız olduğunu vurguladı.
Arapkirli, şunları söyledi:
“Durum bana tebliğ edildi, 5 gün yayınımız yok diye duyuruyu yaptım. Bu sabahtan itibaren yayın durdurma uygulaması başladı. En üst sınırdan, en ağır ceza verilmiş. Adam öldürme çağrıları yapılıyor, yandaş televizyonlarda insanlar tehdit ediliyor. Bizim kimseye yönelik böyle bir tavrımız yok, ben yorumcuyum. Kullandığımız ifadeler yasa dışı ifadeler değil. Bunu yapsak zaten adliyeyle başımız derde girer. Ortada ciddi bir haksızlık olduğu gerçek. Ne yapmak istedikleri belli.”