Pervin Buldan: Bu tezkere iktidarın gidiş tezkeresidir

Pervin Buldan: Bu tezkere iktidarın gidiş tezkeresidir
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Meclis'e gelen Suriye ve Irak tezkeresi ile ilgili, "Bu tezkere iktidarın gidiş tezkeresidir" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Irak-Suriye tezkeresi için 'hayır' oyu kullanma çağrısı yaptı. “İktidarın beka, koridor, iç düşman, dış düşman gibi yalanlarına inanmayın. Tezkere çiftçinin mazotuna, elektriğe, akaryakıta, halkın sofrasındaki ekmeğine yeni zamlar demektir. Savaş korosunun değil barışın sesi yükselsin bu Meclis’ten" diyen Buldan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Bu iktidar döneminde mağdur olmayan hiçbir toplumsal kesim kalmamıştır. Faizsiz ev ya da araba almak isteyen yaklaşık 54 bin yurttaşımız dolandırıcılık sisteminin mağdurlarıdır. Seslerini duyurmak için buradalar. Bütün devlet kurumlarının kapısını çalıyorlar. TMSF’yle görüşüyorlar ama maalesef sonuç alamıyorlar. Paralarının nerede olduğuyla alakalı aylardır herhangi bir açıklama kendilerine yapılmıyor.

'Evim Mağdurları'nın yanındayız'

Mağduriyetlerin giderilmesi sadece lafta kalmış durumdadır. Alacak cetvelinde mağdurlar birinci sıraya konulmuş değildir. Kimin parasının önce ödeneceği bilinmemektedir. Bu mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi iktidarın ve devlet kurumlarının görevidir, sorumluluğudur. Bu ailelerin sesleri mutlaka duyulmalıdır. HDP olarak biz sizlerin sesini duyuyoruz ve konunun takipçisi olacağımızı belirtmek istiyoruz. Arkadaşlarımız konuyu Meclis gündemine taşımaya devam edecektir.

'Aysel Tuğluk’un yeri cezaevi değildir'

Aysel Tuğluk ciddi sağlık sorunları yaşamasına rağmen cezaevinde tutulmaya devam etmektedir. Tuğluk’un yeri cezaevi değildir, tedavisi için zaman kaybetmeden acilen tahliye edilmelidir. Adalet Bakanlı'ğına çağrımızı ve uyarımızı yapıyoruz.

'Bu tezkere iktidarın gidiş tezkeresidir'

Halkın gündemi, yoksulluk, işsizlik, geçim derdi ve adaletsizlik iken iktidara bakıyoruz gündemleri yine savaş tezkereleridir. Irak/Suriye Birleşik savaş tezkeresi bugün Genel Kurul'da görüşülecek. Her yıl tezkerenin süresini bir yıl uzatan iktidar, bu kez süreyi 2 yıl uzatmak istiyor. Demek ki İktidar, bir yıl sonra AKP grubunun kalıp kalmayacağından ve Meclis'i toplayamayacağından endişe ettiği için süreyi 2 yıl uzatarak tezkereyi garanti altına almaya çalışmaktadır. Gidici olduklarını kendileri de görmektedir. Bu tezkere iktidarın aynı zamanda gidiş tezkeresidir.

'Peş peşe yaptığınız zamlar zulme dönüştü'

Buradan iktidara sesleniyorum: Suriye’ye askeri operasyon naraları atarak, içeride yarattığınız büyük ekonomik, toplumsal çöküşün üzerini asla örtemeyeceksiniz. Bakın kötü yönetiminiz yüzünden halk açlıktan, yoksulluktan, işsizlikten adeta kan ağlamaktadır. Peş peşe yaptığınız zamlar zulme dönüştü. İşçiye, emekçiye, çalışana, emekliye, asgari ücretliye, esnafa, çiftçiye, EYT’liye kaynak yok.

'Bu bütçe iktidarın son bütçesidir, gidiş bütçesidir'

Bakıyoruz; 2022 yılı bütçesini de savaş bütçesi olarak Meclis’e gönderdiler. Bu bütçe; varlık sebebini savaş politikalarına, Kürt düşmanlığına bağlayan iktidar bütçesidir. Çürümüş düzenin bütçesidir. Halkın bütçesi asla değildir. Bu bütçe aynı zamanda iktidarın son bütçesidir, gidiş bütçesidir. Bunun müjdesini buradan veriyorum. Bakın, Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle TL’yi dolar karşısında mum gibi erittiler.

'TL eriyor, AKP eriyor'

Şubat ayından bu yana TL’deki değer kaybı yüzde 35’lerde. Sorumlusu elbette bu iktidardır. Kendisi her gün kaybederken, TL’ye de kaybettiren bir iktidar var karşımızda. Evet, TL eriyor, AKP de eriyor, daha da eriyecek AKP ve biz elbette TL’nin değil sadece AKP’nin erimesi için mücadele yürüteceğiz. Dolar, enflasyon fırladıkça bunlar Suriye diyorlar. Halk, zamlara karşı öfkesini gösterdikçe, beka diyorlar, yok bilmem ne koridoruna izin vermeyeceğiz diyorlar. Siz önce kurduğunuz büyük yolsuzluk koridorunu bir kapatın. Önce bir kendinize bakın, aynaya bakın daha sonra diğer koridorlara bakın.

'Tezkerelerin sonucunda “gri liste”de olduğunu Türkiye kamuoyu bilsin'

Gri listeye alındı Türkiye. OECD’ye bağlı mali eylem görev gücü tarafından. Üstelik Türkiye de bu kuruluşa üyedir. Kara para faaliyetleri ve terörün finansmanından dolayı. IŞİD ve türevi örgütlerle ilişkilerden dolayı. Koridor mu arıyordunuz? Buyrun size koridor. Eserinizle gurur duyun. Hep söylüyoruz: Savaş kirletir. İşte tezkerelerin sonucu gri listedir. Bunu Türkiye kamuoyunun bilmesinde fayda var. Bir sonraki aşama kara listedir. Buradan bir kez daha vurguluyorum. İnsanlar, yoksulluğun, işsizliğin, zamların hesabını sormasın diye sarıldığınız savaş tezkereleri sizi kurtarmaya yetmeyecektir. Yarattığınız çöküş ve yıkım Suriye kılıfına sığmayacak kadar büyüktür.

'İktidarın beka, güvenlik, iç-dış düşman gibi yalanlarına sakın inanmayın'

Buradan kamuoyuna ve toplumun her kesimine sesleniyorum: Bu iktidarın beka, güvenlik, iç düşman, dış düşman gibi yalanlarına sakın inanmayın. Bunların tek derdi kendi koltuklarının bekasıdır. Her grup toplantısında bunun altını önemle çiziyorum. Bunlar, savaş siyasetini canlı tutarak, yolsuzluğun, vurgunların, yoksulluğun, işsizliğin ve zamların üstünü örtmeye çalışmaktadır.

'Bu tezkereye siz de evet demeyin'

Buradan siyasal muhalefete de seslenmek istiyorum. İktidarın Suriye tezkeresiyle Türkiye’yi yeni maceralara sürükleme ve kendi koltuğunu sağlamlaştırma gayretlerine destek olmayın. Kaybetmekte olan iktidarın değirmenine su taşımayın. Suriye halklarının barış çabalarını sabote edecek savaş ve yıkım politikalarına alet olmayın. Suriye barışının yanında yer alın. Diyalogun, çözümün ve müzakerenin yanında yer alın. ÖSO’ya, IŞİD’e, El Nusra’ya el uzatan bu tezkereye siz de evet oyu vererek el uzatmayın. Evet oyu verecek olanlara bunları hatırlatmak isterim.

'Çözüm yerini parlamento olarak görenler tezkereye hayır demeli'

Kürt sorununun çözüm yerini parlamento olarak görenler tezkereye 'hayır' demelidir. Tezkereye 'evet' demeniz bu kadim sorunun çözümsüz kalmasına hizmet edecektir. Bundan kaçının. Kürt sorununu 38 yıldır sınır ötesi operasyonlarla çözmeye çalışan akıl, 38 yıldır Türkiye halklarına kaybettirmeye devam etmektedir. Bu yöntemlerle çözüm olmayacağı artık görülmelidir. Bu inkârcı, imhacı ezberden, akıldan kurtulmanın tam zamanıdır.

'TÜGVA devleti iktidar adına parselleme sistemidir'

İktidarın tezkerelerle, savaş siyasetiyle ayakta tutmaya çalıştığı bu çürük düzeni Türkiye halklarının iyi tanıması gerekir. TÜGVA nedir? TÜGVA bir sistemdir. Devleti, kamuyu iktidar adına parselleme sistemidir. Bakın bunlar anayasa, hukuk ve etik kural tanımayan paralel bir sistem kurdular. Bu sistemin nasıl çalıştığını ben size tek tek anlatayım: Sistemin en tepesinde Saray yer almaktadır. TÜGVA, bu sistemin yürütme gücüdür. Kamuya yandaş mı alınacak? TÜGVA üzerinden uygulamaya geçirilmektedir. KHK ile ihraçların yeri mi doldurulacak? TÜGVA görevdedir. Kamu arazisine, KHK ile kapatılan kurumların taşınmazlarına mı çökülecek? TÜGVA anında iş başındadır.

'Saray TÜGVA üzerinden kamuyu kontrol etmektedir'

Kamuya üst düzey atama mı yapılacak? Yargıya yandaş hâkim savcı ataması mı yapılacak? Referans TÜGVA’dır. Öğrenci yurtları mı paylaştırılacak? Bu vakıf işin merkezindedir. Saray, tüm kamuyu TÜGVA üzerinden kontrol ve dizayn etmektedir. Bu sistemin bir diğer ayağı paralel kumpas yargısıdır. Siyasi operasyonlar, bu kumpas yargısı eliyle yürütülmektedir. Kobanî Kumpas Davası, HDP’ye açılan kapatma davası, seçilmişlerimize, yöneticilerimize yönelik gözaltı tutuklama operasyonları, vekillerimiz hakkındaki hukuksuz fezlekeler, muhalif kesimlere yönelik soruşturma ve davalar bu paralel yargı üzerinden yürütülmektedir.

Paralel sistemin paramiliter gücü SADAT’tır

Tetikçi medya paralel sistemin psikolojik savaş ayağıdır. İtibarsızlaştırmaya yönelik yalan haberler, hedef gösterici, ırkçı nefret söylemi içeren yayınlar bu medya aracılığıyla yapılmaktadır. Sosyal medyadaki trol ordusu da bu yapının bir parçasıdır. Paralel sistemin, paramiliter gücü ve örgütlenme ayağında ise referansı JİTEM olan SADAT gibi yapılar, güvenlik bürokrasisiyle iç içe olan mafyatik yapılar, gruplar bulunmaktadır. Bir hukuk devletinde SADAT gibi suikast ve sabotaj eğitimi faaliyetleriyle anılan bir yapı olabilir mi? Ne yazık ki Türkiye’de böyle bir yapı var ve bu işlevseldir. Geçen hafta grubumuz SADAT faaliyetlerinin araştırılması için Meclis'e grup önerisi verdi ve bu AKP-MHP oylarıyla reddedildi. Bu yapının gizli kapaklı işleri yoksa neden araştırılmasından korkuyorsunuz? Demek ki bir şeylerin açığa çıkmasından korktukları için önergeyi reddettiler.

'Cemaat dönemi yapılanması AKP döneminde hayat buluyor'

Partimize, muhaliflere ve demokrasi güçlerine yönelik tehdit, şantaj, insan kaçırma, muhalif siyasetçilere saldırı, linç girişimi bu yapıların örgütlediği faaliyetler olarak karşımıza çıkmaktadır. AKP’nin il başkanlarına dönüştürülen valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri hukuksuz kararların uygulayıcısı olarak bu paralel düzenin yereldeki aktörleri haline getirildiler. 5’li çeteyi oluşturan yandaş holdingler, Varlık Fonu, başına yandaş birini getirdikleri Borsa İstanbul ise iktidarın kurduğu düzenin paralel ekonomik ayağıdır. Kamu ihaleleriyle, garanti ödemeleriyle, vergi affıyla, vergi kaçakçılığına göz yumulmasıyla paralel ekonomilerini oluşturdular. Merkez Bankası'nı, TÜİK’i, BDDK’yı ve daha birçok kurumu AKP teşkilatına dönüştürdüler. Tüm bu saydıklarıma elbette Türkiye kamuoyu yabancı değildir. Cemaat döneminin yapılanması bugün AKP iktidarında hayat bulmaya devam etmektedir.

'Her iki gençten biri işsiz iken yandaşlara kaymakamlık dağıtılmış'

Hal böyle olunca da ortada ne anayasa kalıyor, ne hukuk, ne kural, ne şeffaflık, ne denetim ne de hesap verme. İşte kurdukları paralel sistem böyle çalışmaktadır. Milyonlarca üniversiteli gencin işsiz kalmasının, milyonlarca insanın yoksullaşmasının, ülke kaynaklarının savaşa, israfa, yandaşa aktarılmasının sebebi iktidarın bu TÜGVA, TÜRGEV, Ensar, SADAT düzenidir. Bu ülkede yoksulluk ve açlık gün geçtikçe derinleşirken, her iki gençten biri işsiz iken, yandaşa, eşe, dosta kaymakamlık, hâkimlik, savcılık dağıtılmış. Hem kul hakkını, hem de kamu kaynaklarını gasp ederek servetlerine servet katmışlar. Bu kokuşmuş sistemi kaybetmemek için de her gün yol arıyorlar, yalanlara, savaş tezkerelerine sarılıyorlar.

'Erdoğan, “Demirtaş’ı çıkaramayacaksınız” diyerek yargıyı tehdit etmektedir'

Şimdi de hukuku hatırlatan büyükelçileri hedef aldılar. Maksatları, içerideki rejim krizinin üzerini yapay dış krizle örtme çabasıdır. AKP Genel Başkanı'nın, 10 büyükelçiyi hedefine alması Türkiye'deki yönetim sisteminin hukuk devleti olmaktan çıktığının en son örneğidir. Bu sözler aynı zamanda evrensel hukuk düzenine bir karşı çıkıştır. Siyasi iktidarın hukuk sistemi içerisinde kalmayacağının, keyfi yönetim anlayışını ve rehine politikasını sürdürme kararlılığının açık ikrarıdır. AKP Genel Başkanı, “Demirtaş’ı çıkaramayacaksınız” diyerek hem tehdit etmekte hem de yargıya açıkça talimat vermektedir. Hangi yargıya? Tabi ki kurdukları paralel kumpas yargısına. Bu sözler, Demirtaş’ı ve diğer arkadaşlarımızın Saray’ın talimatıyla tutuklandığının en üst düzeydeki itirafıdır. Yetmiyor, Cumhurbaşkanı Demirtaş’ın ailesini ve çocuklarını da hedef almaktadır.

'Demirtaşlar, Yüksekdağlar, Balukenler, Tuğluklar onurumuzdur'

Siyaseten baş edemediğiniz Demirtaş’a karşı sergilediğiniz bu yaklaşım acizliktir, korkudur. Demirtaş’tan korkuyorsunuz. Demirtaş ve ailesi bizim onurumuzdur, milyonların onurudur. Figen Yüksekdağ’lar, Demirtaşlar, Gülten Kışanaklar, İdris Balukenler, Aysel Tuğluklar ve tutuklu bütün arkadaşlarımız bizim, halkımızın, demokrasinin onurudurlar. Siz hukuku çiğnediğiniz, adaleti çaldığınız sürece gittiğiniz her platformda size hukuku hatırlatanlar muhakkak çıkacaktır. Hukuksuzluğunuzu yüzünüze vuranlar her zaman olacaktır. Bundan kaçamayacaksınız. Elbet bu karanlık sisteminiz hep böyle devam etmeyecektir. Tüm bu hukuksuzluklarınızın son bulacağı yeni bir dönem ufukta yaklaşmaktadır.