Öztrak: Erdoğan Şahsım Hükümeti, vaatlerinin altında ezilen bir hükümettir
CHP Partisi Sözcüsü Faik Öztrak, TBMM'de gerçekleştirdiklerini belirttikleri MYK toplantısının ardından açıklama yaptı.
Öztrak, konuşmasına bugün hayatını kaybeden Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'e rahmet dileyerek başladı.
Öztrak'ın satırbaşları şöyle oldu:
Toplantı gündemimizde; ağırlaşan işsizlik, mutfakları ve cüzdanları yakıp kavuran hayat pahalılığı, yurttaşlarımızı ezen borç yükü, Erdoğan Şahsım Vesayet Rejiminde, devlet yönetiminde yaşanan tıkanma, İdlib başta olmak üzere, dış politikamızdaki savrulma, hâsılı, milletimizi inim inim inleten buhran vardı. Yine bu buhrandan çıkış için yapılması gerekenleri de, toplantımızda ele aldık.
Bugün TBMM’nin 27. Dönem 5. Yasama yılı başlıyor. Yeni yasama yılının, Milletimize ve ülkemize, Hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyoruz. Ülkemizin ve milletimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Etkin şekilde çalışmasına çok ihtiyacı var.
'Erdoğan Şahsım Vesayet Rejimi, Güzelim ülkemizi uçurumdan aşağı yuvarladı'
Çünkü “Türkiye’yi uçuracak” diye pazarlanan, Erdoğan Şahsım Vesayet Rejimi, Güzelim ülkemizi uçurumdan aşağı yuvarladı. Şimdi Saray beslemeleri, Saray yanaşmaları dışında, 84 milyon yurttaşımız büyük sıkıntı içinde.
Biz bu ucube rejimin, Türkiye Cumhuriyeti’nin genlerine ters olduğunu, Fıtratına ters düştüğünü hep söyledik. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti, “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” düsturuyla kurulmuştur. Devlet tek bir kişinin değil halkın devletidir. Ve bu devletin en güçlü taşıyıcı kolonu, Gazi Meclisimizdir.
Erdoğan’ın Ucube Şahsım Vesayet Rejimi, bu taşıyıcı kolana darbe vurmak için elinden geleni yaptı. Meclis’in yasama yetkilerini gasp etmeye kalktı. Meclisin denetim yetkilerini budadı. Kurduğu vesayet rejimiyle, AK Parti ve MHP milletvekillerini, Parmak kaldırma makinesine çevirdi. Peki, tüm bunları yaptı da ne oldu? Milletin dertlerine çözüm bulabildi mi? Ülkemize huzuru, refahı getirdi mi? Hayır!
Hızlı çalışacak, Kararları hızlı alacak denen ucube sistem, Memleketin bereketini kaçırdı. Yangında ve selde bile, doğru, düzgün karar alamadı. Yangında uçak uçuramadı, selde, “Dere yatağına bina yapmışlar” deyip vatandaşı suçladı.
Erdoğan Şahsım Hükümetinin işbaşı yaptığı, 10 Temmuz 2018’den bu yana tam 84 tane, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlandı. Bunun 53’ü, önceki kararnameleri değiştirmek için yayımlandı. Yani her 10 kararnamenin 6’sı, öncekileri düzeltmek amacıyla çıkarıldı.
Yine, “Yok Kanun, Yap Kanun” anlayışıyla, Sarayın iradesini, milletin iradesinin yerine geçirdiler. Kimseyle istişare etmeden, konuşup tartışmadan, Meclis’e getirilen Saray imzalı yasa teklifleriyle, kaş yapayım derken, göz çıkarttılar. Bunları yaşayıp gördük. Bir gece yarısı, son dakikada getirilen Çek Düzenlemesiyle, koskoca bir ödeme sistemi kilitlendi. Üç yılın sonunda, Bu ucube tek adam vesayet rejiminin, Türkiye’ye verecek hiçbir şeyi olmadığını anladık. Milletin sorunlarını çözmek bir yana, Milletin üzerinde koca bir yük olduğunu gördük.
Artık şu hakikat anlaşılmıştır: “Türkiye’mizin en büyük güvencesi, Geçmişte olduğu gibi, Bugün de, yarın da, Milletimizin iradesi ve o iradenin tecelli ettiği, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.”
Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1 Kasım 1930’da TBMM’nin açılışında söylediği şu sözler, bizim siyaset anlayışımıza yön vermektedir:
“Ülkenin yazgısında, Tek yetki ve güç sahibi olan Büyük Millet Meclisi, Bu ülkenin düzeni için, İç ve dış güvenliğini sağlamak ve korumak için, En büyük güvencedir. Büyük milli sorunlar şimdiye kadar, Büyük Millet Meclisi’nde çözümlendi. Gelecekte de oradan kesin önlemler sağlanabilecektir. Türk milletinin sevgi ve bağlılığı, Her zaman Büyük Millet Meclisi’ne yönelmiştir Ve hep oraya yönelecektir.”
Bu anlayışla biz de, milletimiz de, pespaye şahsım vesayet sisteminden kurtulmak istiyoruz.
İşte bu nedenle; Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri arasında, Denge, denetimi sağlayacak, Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracak, Ülkemizi huzura ve refaha kavuşturacak, Yepyeni, Güçlendirilmiş ve Her Türlü Vesayetten Arındırılmış Parlamenter Sistemi, Bu ülkeye getirmekte kararlıyız.
Millet İttifakı’nın iktidarında, Milletimizin her kesiminden, Demokrasi ve özgürlük aşığı dostlarımızla beraber, Bu kutlu hedefe ulaşacağız. Milletimizin kaderine pranga vurmak isteyen, Bu ucube tek adam vesayet rejimini, Tarihin çöplüğüne milletimizle beraber göndereceğiz.
Kış öncesi zam yağmuru
Önümüzdeki kışı kara kışa çevirecek zamlar, sağanak olup yağmaya başladı. Bu hafta, benzinin vergisiz fiyatına 29 kuruş, LPG’ye 71 kuruş zam yapıldı. Benzin zammı eşel mobil kullanılarak şimdilik pompaya yansıtılmadı. Ama fahiş LPG zammı yansıtıldı.
Dün yine sanayide ve elektrik üretiminde kullanılan doğalgaza, yüzde 15’lik zam geldi. Bu üst üste ikinci zam… Dün akşam EPDK elektriğe zam olmadığını açıkladı ama 1 Ekim 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanması gereken dördüncü çeyrekle ilgili elektrik tarifesi hala ortada yok. EPDK kararları Kurum’un internet sitesinde de yayımlanmadı. Neden? Anlaşılan kış gelirken elektrik zamlarının da eli kulağında… Ama yapılacak zammın boyutu konusunda anlaşamıyorlar.
Akaryakıtta eşel mobil sistemi sonuna kadar zorlandı. Böylece enflasyon rakamları, 2,5 puan daha düşük gösterildi. Bunu biz demiyoruz, Hazine ve Maliye Bakanlığı diyor. Milletimize geçmiş olsun. Memur maaşları, emekli aylıkları, Bu makyajlı enflasyon rakamlarına göre belirlendi.
Enflasyona yapılan ağır makyajın Bütçeye de maliyeti var. Bu maliyet ise 46 milyar lira. Ama ne yapılırsa yapılsın artık mızrak çuvala sığmıyor. Eşel mobil sistemiyle gidecek yer kalmamış. Vergi dibe vurmuş. Artık akaryakıtta tüm fiyat artışları pompaya, Yani vatandaşın cebine yansıyacak. Önümüzdeki günlerde akaryakıta, Çok daha büyük zamlar kapıda.
'Enflasyon yeterince makyaj tutmadı'
Ancak enflasyon yeterince makyaj tutmadı. Fiyatlar arşa doğru çıkmaya devam ediyor. Reisinden faizi indirme talimatı alan, Merkez Bankası Başkanı da, “Enflasyon Reisimize uymuyorsa, Reisimize enflasyon uyduralım” diyerek; Oyun esnasında kural değiştirdi.
“Artık tüketicinin enflasyonuna değil, Enflasyonun çekirdeğine bakacağım” dedi. Dediği andan itibaren de, Türk Lirası’nın değeri, Güneş görmüş kar gibi eridi.
Başkan bir de “Emir demiri keser” deyip, Nedenini kimseye açıklayamadığı bir faiz indirimine gitti. Banka’nın yerlerde sürünen itibarını, tamamen yok etti.
Son üç haftada milli paramız, ABD doları karşısında, Yüzde 6,5 değer yitirdi. Bu, iğneden ipliğe, Her şeye yeni zamların yolda olduğu anlamına geliyor.
Kurdaki son hareketlenmenin, Önümüzdeki dönemde enflasyona yapacağı katkı, 1 puanı aşacak. Bunu da ben demiyorum. Merkez Bankası’nın daha önce yaptığı çalışmalar söylüyor.
Ama Merkez Bankası koltuğunda oturan saray komiseri, Reisini aratmıyor. “Bu işi ben yapmadım, Kurdaki yükselişin çoğu FED kararından kaynaklandı” diyor.
Madem TL’deki değer kaybı, ABD Merkez Bankası kararından kaynaklandı, O halde son üç haftada Türk Lirası neden; Bulgar Levası’na karşı yüzde 4,3 İran Riyali’ne karşı yüzde 6,5 Pakistan Rupisi’ne karşı yüzde 5,3 değer kaybetti?
Bulgaristan, İran, Pakistan Merkez Bankaları, Türk parasını pul edecek hangi kararı aldı? Milletimizin aklıyla daha fazla alay etmeyin. Milletin canı zaten burnunda. Bir de milletin sabrını siz zorlamayın.
'Mutfaklar olmuş yangın yeri'
Dünyanın en bereketli topraklarındayız. Ama milletimiz yaz gününde bile, Sebzeye, meyveye yaklaşamadı. Kış gelirken, konserve yapamadı. Mutfaklar olmuş yangın yeri. Yasayla ülkede enflasyonu önleme görevi verilen, Merkez Bankası’nın itibarını yerle bir edip etkisizleştiren Erdoğan, Şimdi çıkmış, “Ben yapmadım, zincir marketler yaptı” diyor. Zincir marketlere göstermelik racon kesiyor. Bu şekilde kendi yanlışlarının üstünü kapatacağını sanıyor.
Bir kere bu zincir marketleri büyütüp, bu günlere getiren, Bizzat Erdoğan’ın kendisi… Kaldı ki Erdoğan’ın tarımı emanet ettiği beceriksiz Bakanı, Bir zincir marketten transfer etmişti. Yine aynı Tarım Bakanı’nın yardımcısı da, Bir başka zincir market de üst düzey yöneticiydi. Kurda kuzu emanet edilir mi? İşte bu anlayışın elinde, Türk tarımının hali ortada…
Çiftçilerimiz girdi maliyetleriyle, Ürün fiyatları arasında eziliyor.
Son bir yılda, DAP gübrenin fiyatı yüzde 142, ÜRE Gübrenin fiyatı yüzde 120 zam gördü. Şu anda azotlu gübrede çok büyük bir kriz var. Bu gübrelerde fiyatlar artık anlık değişiyor. Ne yazık ki bu büyük zamlarla, Çiftçilerimiz tarlalarına gübre atamayacak. Gelecek yıl verim daha da düşecek. Mutfaklardaki yangın ise büyümeye devam edecek.
Yine besicilikle uğraşan üreticilerimizin hali de perişan. Yeme artık para yetişmiyor. Son bir yılda, Etlik piliç yeminin fiyatı yüzde 62, Yumurta yeminin yüzde 46, Besi yemininin fiyatı yüzde 53 zam gördü. Üretici bir litre sütle 1,5 kilo yem alması gerekirken, Şimdi bir litre sütle ancak 1 kilo yem alabiliyor. Döviz kurlarındaki artışla bu maliyetler daha da katlanacak.
Ama bunlar Erdoğan’ın umurunda değil, Kendi sorumluluğunu zincir marketlere yüklemeye çalışıyor. “Fahiş fiyat artışları” deyip fiyat etiketlerini suçluyor. Göstermelik denetim ve cezalarla milleti uyuturum sanıyor.
Merkez Bankası’nın elini kolunu bağlayacaksın. Banka’nın 128 milyar dolarını, Damadınla beraber buharlaştıracaksın. Ekonomimizi dışarıdan gelecek dalgalara karşı, Tahkimatsız bırakacaksın. Tarımı bitireceksin. Çiftçiyi perişan edeceksin. Tarladan sofraya gıda tedarik zincirini güvence altına almayacaksın. Yıllarca esnafımızı zincir marketlere ezdireceksin.
Sonra da çıkıp marketlerdeki fahiş fiyat etiketlerini, Suçlu ilan edeceksin. Allah aşkına! 19 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor?
Bugün paramız pul olduysa, Mutfaklar yangın yerine döndüyse, Millet pahalılıktan yıldıysa, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nden sıtkı sıyrıldıysa, Sebebi bellidir. Beceriksiz Erdoğan Şahsım Hükümeti sebep, Hayat pahalılığı sonuçtur.
'Erdoğan Şahsım Hükümeti, vaatlerinin altında ezilen bir hükümettir'
Bir hükümetin başarısı da, Millete verdiği sözleri ne kadar tutabildiğiyle ölçülür. Erdoğan Şahsım Hükümeti ise, Millete verdiği sözleri tutmayan, Vaatlerinin altında ezilen bir Hükümettir.
2023 için vadettikleri; Milli gelir hedeflerini, kişi başına gelir hedeflerini, ihracat hedeflerini Son yayınladıkları Orta Vadeli Program’da yarı yarıya düşürdüler. İşsizlik hedefini de ikiye katladılar.
Ama hala sıkılmadan 2023 hedeflerine ulaşmaktan bahsedebiliyorlar. Tekrar ediyorum; Erdoğan Şahsım Hükümeti, Millete vadettiği hedeflerin yarısına bile ulaşamayan bir Hükümettir.
Memuruna seçimde verdiği taahhütleri de tutmayan bir hükümettir. 3600 ek göstergeden hala haber yok. Genel Başkanımız “Yapacaksanız yapın, Yoksa biz yapacağız” diyor. AK Parti’nin Grup Başkanvekili ise çıkıyor, “Parayı salgınla mücadele için harcadıklarını” söylüyor.
El insaf! Dünyada salgında vatandaşına en az destek veren hükümet olarak Nam saldınız. Yetmez, Yandaş müteahhitlere dolarla avroyla verdiğiniz garantileri Pandemi, salgın demeden sektirmeden ödediniz. Şimdi memura vadettiklerini yerine getirmeye gelince mi Pandeminin arkasına sığınıyorsunuz? 3600 ek göstergeyi vadettiğiniz gibi derhal verin. Veremiyorsanız da o koltukta oturmayın.
'Ülkemizin dış borç yükü şişti'
Son üç haftada Dolar kurundaki 58 kuruşluk artış, Sadece fiyat etiketlerini değil, Ülkemizin dış borç yükünü de şişirdi. Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, Dış borç yükümüz son üç haftada, 260 milyar lira birden arttı. Bu kimin cebinden çıkacak? Elbette milletimizin cebinden çıkacak.
Millete ciro edilen yük bununla da bitmiyor. “Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak” dediler. Sadece 6 otoyol ve köprü projesinden, Milletin sırtına 28 milyar 329 milyon dolarlık yük yüklediler. Bunu da biz demiyoruz. Sayıştay diyor.
Beşli çeteye bu projeler için şu ana kadar ödenen para, 4 milyar 372 milyon dolar. Milletimizin çocuğuna, Torununa kalan yük ise, 24 milyar dolar. Son üç haftada dolar kurundaki 58 kuruşluk artış, Bu projelerden gelecek yükü, Durduk yere 14 milyar lira artırdı.
Bu ihaleleri Türk Lirası’yla bağlamayıp, Dolara avroya endeksleyenlerin yaptığının adı, Gaflettir, delalettir hatta bu millete ihanettir.
Son 19 yılda ülkede satıp, savmadık hiçbir şey bırakmadılar. Ülkenin geçmişini sattılar. Geleceğine de beşli çete adına ipotek koydular. Milletimiz Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin yaptığı hataların, Yanlışların, Çektiği peşkeşlerin bedelini ödemekten bıktı. Erdoğan Şahsım Yönetiminden sıtkı sıyrıldı.
Milleti can derdine düşüren, Erdoğan Şahsım Hükümeti Hala rant derdinde. Erdoğan Şahsım Vesayet rejimi, Rant havuzlarını dolduracak yeni kaynaklar bulmak için, Şimdi Organize Sanayi Bölgelerini, Sarayın vesayeti altına alacakmış. Hazırladıklarını duyduğumuz yasa tasarısıyla, Sarayın Valileri OSB’lerin başkanlığına geçecekmiş. OSB’lerin özerkliğini bitirecek bu düzenlemeden, Sanayicilerimiz son derece rahatsız.
Nasıl olmasın? OSB’lerin en büyük gelir kaynağı olan, OSB’lerde arazi tahsisine artık Valiler, Kaymakamlar, Yani Saray karar verecek. Anlaşılan şimdi de OSB’lerin fişini çekmeye hazırlanıyorlar.
Öğrencilerin yurt sorunu
Siz OSB’lerle uğraşacağınıza, Öğrencilerimizin yurt sorununu çözsenize… Gençler “Yurt yok” diye bar bar bağırıyor. Ama Erdoğan ve bakanları “Yurt sorunu yok” diyor. 19 yıldır öğrencilerimize yeterli sayıda yurt yapmayanlar, 5 milyon Suriyeliye ülkemizi yurt yaptılar. Biz boşuna demiyoruz. “Bunlar el iyisi” diye… Bunların sevmediği bir tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve tabi ki hakkını arayan gençlerimiz.
Erdoğan - Putin görüşmesi
Bu arada Hatay’ın yanı başında İdlib kazan gibi kaynıyor. İdlib, Birleşmiş Milletler yazışmalarında bile, “Dünyanın en büyük terörist çöplüğü” olarak tanımlanıyor. Bu mesele sulh içinde çözülmezse, Ülkemizi çok büyük sıkıntılar bekliyor. Askerlerimiz Suriye rejim güçleriyle, İdlib’deki terörist gruplar arasında sıkışmış durumda. Geçen yıl Suriye ve Rus uçaklarının bombardımanında, 36 askerimiz şehit oldu. Yine son günlerde Rus uçaklarının, askerlerimize yakın yerlere, hava saldırıları düzenlediği anlaşılıyor. Geçtiğimiz yıl yaşanan felaketin tekrarını, Bu ülke, bu millet artık kabul etmez.
Erdoğan İdlib’i konuşmak üzere bir kez daha, Koşa koşa Putin’in ayağına gitti. Geçen sefer 36 askerimiz şehit olduğunda, Kremlin kapısında bekletilmişti. Şimdi de ortak basın toplantısı yapmadan, Nelerin görüşüldüğünü, Hangi kararların alındığını kamuoyuyla paylaşmadan, Uçağında yandaş gazetecilere demeç vermekle yetinerek, Geri döndü.
Daha önce Erdoğan’ın Putin’in kapısında bekletildiği görüntüler Rus devlet televizyonunda kronometre tutularak verilmişti. Bu ziyarette de yine devlet televizyonunda yapılan bir yayında, Program sunucusu Erdoğan’a “ikiyüzlü” dedi. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden Erdoğan, Rusya’nın devlet televizyonunda bir kere daha tahkir edildi.
Beyefendi İdlib’i konuşmaya Rusya’ya gidiyor. Sahadaki askerlerimizin hayatını ilgilendiren, Önemli konular görüşülüyor. Ama toplantı heyetinde Milli Savunma Bakanı yok. Yine Suriye’den, Libya’ya, Karabağ’dan Azerbaycan’a kadar, Dış politikamızı yakından ilgilendiren konular konuşuluyor. Yanında Dışişleri Bakanı da yok.
Allah aşkına! Bu nasıl bir devlet yönetimidir? Anlaşılan Erdoğan, Putin ile yaptığı görüşmeyi, Nedense kendi kabinesinden bile saklıyor. Hayırdır? Artık kendi bakanlarınıza da mı güvenemiyorsunuz? Yoksa çok yakında bir kabine değişikliği mi var?
Biz Erdoğan’ı bir kez daha uyarıyoruz. Tüm Türkiye’ye geçen yıl yaşattığınız zilletin, Tekrarını kaldırmamız mümkün değildir. Askerimizin yanına, yöresine düşecek her bombadan, Sırtına sıkılacak her terörist kurşunundan Sadece Ruslar, Suriye rejim güçleri veya teröristler değil, Siz de mesul olursunuz. Çünkü askerimizi hava savunma sistemi olmadan, Suriye rejim güçleri ile Eli kanlı teröristlerin arasına tampon gibi koyan sizsiniz.
Hakikaten 2,5 milyar dolar verip aldığımız S-400’ler nerede? Bu füzeleri Reyhanlı’da neden konuşlandıramıyorsunuz? Elinizi kim tutuyor?
S-400’leri paketinden çıkaramayanlar, Şimdi Rusya’nın gönlünü hoş etmek için, İkinci bir S-400 alımından bahsediyorlar. Bir de bilgiç bir edayla sarf edilen, Ne idüğü belirsiz, kerameti kendinden menkul, “Süreç devam ediyor” sözleri var. Siz önce, aldığınız ilk S-400 paketini sahaya sürün de bir görelim. Bugün kullanamadıktan sonra, bu silahın kime ne faydası var?
Erdoğan'ın ABD ziyareti
Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin dış politikadaki ezikliği, artık saklanamaz bir hal aldı. New York’ta “dostum” dedikleriyle, cami avlusunda düşman oluyor. Ülkede aslan, dışarıda pısmış kedi.
Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin ezikliğini gösteren, pek çok örnek var. Önceki ABD Başkanı Trump, Erdoğan’a hitaben, “Aptal olma” dedi. Erdoğan bir baş başa görüşme uğruna, Bu hakareti sineye çekti. Şimdi bir başka skandalı daha öğrendik. Trump’ın Basın Sözcüsü anılarını kaleme almış. Anlattığına göre, Trump bir toplantıda, Erdoğan ve yanındakilere, Ülkemizi yerden yere vuran, “Gece Yarısı Ekspresi filmini izleyen var mı?” diye sormuş. Erdoğan’ın gıkı çıkmamış. Yanındaki heyet de, kıkırdamakla yetinmiş. Buna şaşırdık mı? Elbette Hayır.
Şimdiki ABD Başkanı Biden, Sözde Ermeni Soykırımı’nı andı. Erdoğan Biden ile Brüksel’de baş başa görüşebilmek için, Bunu da sineye çekti. Devletimizin şanı, şerefi, itibarı, milletimizin menfaatleri, Erdoğan’ın gözünde hiçbir şey ifade etmiyor. Erdoğan için tek bir öncelik var. O da Amerikan başkanlarıyla baş başa görüşebilmek.
En son BM Genel Kurulu vesilesiyle gittiği New York’ta gördük. Amerikan televizyonuna çıktı, ABD Başkanıyla birlikte görünebilmek için, Emperyal güçleri savaş meydanlarında mağlup eden, Bu asil milletin devletini, Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını hiçe saydı. Amerika’ya milletimizin itibarı üzerinden, Güzellemeler yapacak kadar, Aklını, izanını kaybetti.
“Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye gibi değilmiş, Çok güçlü bir ülkeymiş.” Böyle bir cümleyi, Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olduğunu söyleyen bir kişi, Nasıl sarf edebilir? Bu yıkama yağlama rağmen, Amerikan Başkanından randevu koparamayınca da, Keskin bir dönüş yaptı. Önce New York’ta, Sonra da Türkiye’de cami avlusundan, “İlişkiler hayra alamet değil” diyerek, Washington’a ucu yanık mektup gönderdi.
Sonra yine döndü, Bu kez Roma’da G20 toplantılarında, Biden’la yapacağı ikili görüşmeyi parlatarak, Millete hava atmaya kalktı. “Demek ki hayra alamet işler de oluyor” dedi. Orada topu topu 19 ülke var. Hepsinin birbiriyle ikili görüşme yapması normaldir. Ama bari bu sefer yelkenleri suya indirme. Bir defalık da olsa dik dur.
Dış politikanın merkezinde milli menfaatlerimiz değil, Erdoğan’ın şahsi menfaatleri olunca, Ortalığı pespayelik götürüyor.
'Milletimiz Erdoğan Şahsım Hükümetinin de, vesayet rejiminin de notunu verdi'
Milletimiz umutsuzluğa kapılmasın. Ülkemiz büyük bir ülke. Milletimiz büyük bir millet. Ülke iyi yönetilirse her sorunun çözümü var. İlk seçimde biz işbaşına geleceğiz. Milletimiz rahat bir nefes alacak. Büyük bir kucaklaşma olacak. Endişeler son bulacak. Artık kimse bu milletin fertlerini bölüp, parçalamayacak. Yargı bağımsız, Medya özgür olacak. Birinci sınıf bir demokrasi olacak. Herkes canından, malından, geleceğinden emin olacak. Herkesi kucaklayan tarafsız bir Cumhurbaşkanı olacak. Devlet yönetiminde liyakat olacak, istişare olacak. Borçla değil, üreterek büyüyeceğiz. Bu topraklarda dijital devrimin önünü açacağız. Gençlerimizin karşısında değil, yanında olacağız. Eğitimde fırsat eşitliğini yeniden sağlayacağız.
Dünyayla yarışacak bir ekonomi için, Üreticilerimizin rakibi değil, dostu olacağız. Tarımda yeniden kendi kendine yeten bir ülke olacağız. Büyürken kimseyi geride bırakmayacağız. Herkesin aşı olacak, işi olacak. Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Çokça kazanıp, hakça bölüşeceğimiz bir Türkiye olacak. Büyürken, enflasyonu, borcu büyütmeyeceğiz.
Yeşil Mutabakat’a uyum sağlayacağız. Derelerimize, ormanlarımıza, Dağımıza, taşımıza, kurdumuza, kuşumuza, Gözümüz gibi bakacağız. “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine dayanan Milli ve onurlu bir dış politikamız olacak. Kısacası, biz işbaşına geldiğimizde, memlekette bayram olacak. Biz hazırız. Milletimiz hazır. Erdoğan Şahsım Hükümetinin de, Vesayet rejiminin de notunu millet verdi. Tasdiknamesini hazırladı. Ellerine tutuşturmak için de milletimiz sandığı sabırsızlıkla bekliyor.