Kuraklığı tetikliyor: Karadeniz'de bu bitkileri dikmeyin
Küresel ısınmanın etkileriyle yağış rejiminin değiştiği Doğu Karadeniz'de mevsimsel yağışlar, azalarak düzensizleşti. Yaz aylarında kuraklık yaşayıp, su kaynaklarının azaldığı bölgede uzmanlar, peyzaj alanlarının yanında tarımda palmiye gibi fazla su tüketen egzotik türler yerine yöreye uyumlu, az su tüketen bitki türlerinin kullanılmasını önerdi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Acar, "Bölgede doğal olamayan palmiye, okaliptüs gibi çok su tüketen egzotik ağaç tür ve bitkileri var; mümkün olduğunca bunlardan kaçınmalıyız. Karadeniz meşesi, Türk fındığı, üvez, defne gibi doğal türleri tercih etmeliyiz" dedi.
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde, küresel ısınmanın etkisiyle son aylarda azalan yağışlar, kuraklık riskini de beraberinde getirdi. Temmuz ve ağustos aylarında bölgeye düşen yağış miktarı, bir önceki yıla göre ortalama yüzde 58 azalırken, su kaynaklarındaki kuruma nedeniyle bazı köy ve mahallelerde içme suyu sorunu yaşandı. Bölgede eylül ayında önceki yıla göre yağış miktarında yüzde 28 azalma yaşanırken, ekim ayında ise yağışlar, mevsim normallerinin yüzde 5 altında kaldı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün kuraklık haritasına göre, ekim ayında şiddetli, orta ve hafif şiddetli kurak geçen bölge için uzmanlar, sudan tasarruf edilmesi için palmiye gibi egzotik türler yerine yöreye uyumlu, az su tüketen bitki türlerinin kullanılmasını öneriyor.
'Kuraklığın yönetimi önemli'
KTÜ Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Acar, bölgenin kuraklıktan etkilenmeye başladığını belirterek, "Kuraklığın yönetimi kentsel ve kırsal anlamda oldukça önemli. Suyun yönetimini çok iyi gerçekleştirmemiz lazım. Yeşil altyapının en önemli amaçlarından biri, kentte yeşil alanların su yönetimiyle birlikte değerlendirmek ve suyu etkin şekilde kullanabilmektir. Karadeniz Bölgesi'nde kullandığımız bitki türlerinin seçiminde en problemli türlerin başında palmiyeler geliyor. İklim değişikliğinde sadece su yönetimi yok, kentlerin soğutulması da önemli. Bunun dışında okaliptüs, söğüt, kavak, Amerikan lale ağacı gibi çok su tüketen ağaç türleri var. Bunlar doğal türler değil yani egzotik yani yabancı yurtlu türler. Mümkün olduğunca bunlardan kaçınmamız gerekiyor. Bunlar yerine kendi doğal bitki örtümüz ve doğal türleri tercih etmemiz daha mantıklı olur. Türkiye bitki örtüsü açısından zengin ve bu açıdan altın madeninin üstünde yaşıyoruz" diye konuştu.
'Su isteği az olan türler getirmeliyiz'
Doğu Karadeniz'de yöreye uygun bitkilerin kullanılmasını öneren Prof. Dr. Acar, "Yöremizde başta Akçaabat zeytini olmak üzere menengiç, ova akçaağacı, Karadeniz meşesi, Türk fındığı, üvez, defne, meşe gibi türlerimiz var. Maki ile Karadeniz ardındaki step bölgelere ait türlerin doğal olanlarını kentsel mekanlarda az su tüketen türler olarak kullanabilmeliyiz. Zirai türler açısından su isteyen bitkileri yöremizde çok fazla kullanmamak lazım ama tarım demek su demektir. Suya bağlı türleri yurt dışından kivi, avokado gibi bazı egzotik meyveli türler getiriyoruz. Bunları mümkün olduğunca su isteği az olan türlerinden getirmemiz gerekir. Suya bağlı bitki getirirsek suyu çok fazla tüketmemiz anlamına gelir" dedi.
'Köylerde su sıkıntıları başladı'
Trabzon Peyzaj Mimarları Odası Başkanı Ahmet Hacıfettahoğlu da Karadeniz'in "su zengini" olarak bilindiğini belirterek, "Aslında su fakiri bir bölgede yaşıyoruz. Bunun etkileri yavaş yavaş görülmeye başlandı. Bazı köylerimiz ve mahallerimizde zaman zaman su sıkıntıları yaşanmaya başladı. İnsanlar da bunun idrakine vardılar. Az su tüketen bitkilerin kullanımı, özellikle çimin az kullanımı gibi tedbirleri almalı ve buna alışmalıyız. Palmiyeleri, süs eriği ve süs elması gibi bitkileri çok fazla görüyoruz. Bunlar su tüketimini yerel türlere göre daha fazla talep ediyorlar. Bunlar yerine Trabzon fındığı, doğu ladini ve benzeri yerel türler, çimin yerine de doğal çayır türlerinin kullanılması daha mantıklı olacaktır" diye konuştu.
Havalar güzel diye sevinmeyin: Kuraklık haritaları alarm veriyor
İstanbul barajları alarm veriyor: Doluluk oranı yüzde 35'in altına düştü