Kılıçdaroğlu: Soylu'nun elinde Erdoğan'ı, yakın çevresini ve ailesini zora sokacak çok bilgi var

Kılıçdaroğlu: Soylu'nun elinde Erdoğan'ı, yakın çevresini ve ailesini zora sokacak çok bilgi var
Kılıçdaroğlu, "Ruhsar Pekcan savcı soruşturma açmadı, bakan olarak ayrıldı. Çünkü Pekcan'ın elinde Erdoğan'ı zora sokacak hiçbir bilgi yoktu. Ama İçişleri Bakanı'nın elinde Erdoğan'ı, yakın çevresini, ailesini ve MYK'yı zora sokacak çok bilgi var" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Fox TV canlı yayınında, İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 

Ruhsar Pekcan AKP gündemine sokulmadan unutulması konusunu değerlendiren, Kılıçdaroğlu, "Savcı soruşturma açmadı. Bakan olarak ayrıldı gitti. Ruhsar Pekcan'ın elinde Erdoğan'ı zora sokacak hiçbir bilgi yoktu. Ama İçişleri Bakanı'nın elinde Erdoğan'ı, yakın çevresini, ailesini, MYK'yı zora sokacak çok bilgi var."

Kanal İstanbul'a ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu'nun konuşmalarından satır başları şöyle:

Marmara'yı saran müsilaj sorunu 

"Keşke olay bu noktaya gelmeseydi. Dünyanın sadece bizde olan bir iç denizi, buranın gözümüz gibi korunması lazım. 'Biz Marmara'yı bu hale getirdik. El birliğiyle biz bu işi nasıl temizleriz' diye uğraşıyorlar. Ama Allah aşkına şu Ergene Nehri'nin doğduğu kaynağa bakıyorsunuz; denize aktığı yere bakıyorsunuz. Biri bembeyaz biri simsiyah. Belediye başkanlarımız üzerine düşen görevleri yapmaya hazırlar. Yeter ki merkezle yerel arasında samimi işbirliği kurulsun.

Kanal İstanbul: O şirketlerin asla paralarını ödemeyeceğiz

Eğer Kanal İstanbul'a herhangi bir ülke kredi verirse iktidara geldiğimizde biz o projeyi durduracağız. O ülkeyle de aramıza mesafe koyacağız. O şirketlerin asla paralarını ödemeyeceğiz. Çünkü Türkiye'ye hiç kimsenin ihanet etmeye hakkı yoktur. Ne demek Kanal İstanbul? Ama onlar kafaya takmışlar yapacaklar. İstanbul'u rant alanına dönüştürmek istiyorlar.

Kanal İstanbul'dan hükümetin ne kazancı olacak? Stratejik olarak ne kazancı olacak onu da bilmiyoruz. Olsa zaten Erdoğan ballandıra ballandıra bunu anlatır. 

Erken seçim 

Türkiye yönetilmiyor. Türkiye savruluyor. Kimin ne yaptığı belli değil. Akdeniz'de bizim bir gemimize arama yapılacaktı. 4 saat Erdoğan'a kimse ulaşamıyor. 5 saat geçiyor, ya savaş olsaydı ne olacaktı? Çünkü Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakılmış. İbrahim Kalın da konuşuyor. Niye Dışişleri Sözcüsü yok. Milli Savunma Bakanı da dış politikada aktif geziyor. Sistemde bir sorun değil çok sorun var. Bütün yetkilerin bir kişiye bağlanması. Resmi Gazete'yi bile doğru dürüst çıkaramadı.

'128 milyar doları götürmüşler'

Mafyanın Cumhur İttifakı'nın üçüncü ortağı olduğu kapalıydı, açıkça ortaya çıktı. Gideceğiz seçime. Vatandaşın hakemliği son derece önemlidir. Bu sonbaharda, ne zaman olursa. Geciktiğimiz her gün maliyet artıyor. Topluma maliyeti artıyor. Belki vatandaş diyecek ki 128 milyar doları götürmüşler ama bir 128 milyar dolar daha götürsünler deyip oy verecek. Merkez Bankası'nın şu anda net rezervi eksi 47 milyar 600 milyon dolar. Merkez Bankası'nda 1 cent dahi yok. Bu para dışarıdan alınıp getirilip kasasına konan para. 47 milyar 600 milyon dolar var ama başkasının parası. İktidar değişecek. Ben bu ülkede yaşayan insanların ferasetine inanıyorum. Siyaset kirlilikten arınacak, temiz bir siyasetle yolumuza devam edeceğiz. Bir sürü paket açıkladılar hiçbirisi olmadı. Parlamantoya gelmiyor bunlar.

Sedat Peker videoları 

Sedat Peker yer altı dünyasının aktörlerinden birisi. Bunların bir kısmı zaten daha önce ifade edilmişti. Parlamento tutanaklarına geçmişti ama bunlar iktidar partisi bunu muhalefetin suçlaması olarak sundu, böyle bir şey yoktur dedi ama şimdi işin içinde olan bir kişi açıkladı.

"Peker, 'Erdoğan'ın dağıttığı kahveleri ben verdim' dedi"

O kadar rahattı ki 'Erdoğan'ın dağıttığı kahveleri ben verdim' dedi. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, parasını partinin ödemediği bir kahveyi alır dağıtırsa ne olur?

Savcı yukarıdan talimat gelmediği için harekete geçmiyor. Savcı harekete geçse pislikler ortaya çıkacak. Savcı talimat olmaksızın doğrudan doğruya soruşturma açması lazım.

'Vergiyi nereye harcadığınızı açıklayacaksınız'

Verdiğimiz önergeler reddedildi. Bu araştırmayın, soruşturmayın demektir.

Olayın içinde olan kişi anlatıyor. Yer veriyor, isim, zaman veriyor. Her şeyi veriyor. Bunlar oldu diyor. Bakıyorsunuz, zaten bunlar doğru. 'Eğer suçluysak içinizde en az suçlu olan benim' diyor.

Cumhur İttifakı'na bakar mısınız? Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan 128 milyar doları buharlaştırdı bunlar. Devlet dediğimiz kurumun saydam olması lazım. Vatandaştan vergi alıyorsunuz. Vergiyi nereye harcadığınızı açıklayacaksınız. O da yok.

10 bin dolar alan siyasetçi 

İçişleri Bakanı kalktı bir açıklama yaptı; bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar para veriliyor dedi. Yani rüşvet. Bir siyasetçiye, yer altı dünyasının bir aktörü neden her ay para versin. Bu siyasetçiyi biliyoruz, gazeteler yazıyor. Erdoğan'ın sesi çıkıyor mu? Bu siyasetçinin AKP MKYK'nın üyesi olduğunu da herkes biliyor. Gazeteler yazıyor o ismi zaten hepimiz biliyoruz. Peker, 'Çok daha fazlasını veriyordum' diyor. (Aynı siyasetçiden mi bahsediyo?) Başka biri olamaz. 

Peker, şunu söyler bunu söyler. Bu iddiayı yapan İçişleri Bakanı. Emniyet İstihbarat, Jandarma İstihbarat ona bağlı ve İçişleri Bakanı devletin televizyonunda 'Her ay 10 bin dolar alan siyasetçi var'. Bunu saklamak suç yasalara göre savcılığa suç duyurusunda bulunması gerekiyor ama saklıyor.

'17/25'e gönderme yaptı'

Bu aslında Saray'a gözdağıdır. Ortada bir şey yokken 17/25'e gönderme yaptı Sayın Soylu. Bakanların çocuklarının aldıkları rüşvetin para sayma makinalarını gündeme getirdi. Yani Erdoğan'a diyor ki "Ben 10 bin dolar rüşvet alanı biliyorum. Bana bir şey olursa azdan az, çoktan çok gider" diyor. Yani 'asıl senden gider' diyor. Gözdağı verdi mi? Verdi. 

Erdoğan, Soylu'yu çağıramaz, konuşamaz

Savcı harekete geçmedi. Soylu'yu çağırıp da Erdoğan 'Sen çok ciddi bir iddiada bulunuyorsun, bu kişi kim? Bana söyle' demiyor.

Erdoğan, Soylu'yu çağırmadı. Çağıramaz, konuşamaz ve kamu oyuna açıklayamaz. Rüşvet alan bir kişiyi büyükelçi yapan bir Cumhurbaşkanı, ayda 10 bin dolar alan bir kişiyi niye açıklasın? Onu da başka bir yere atayacak. Gönderdiği talimat' Asla bu konularda konuşmayacaksınız.'

Ak Parti'nin içinde tüm bunlardan rahatsız olan bir grup milletvekili var. Tümünü suçlamak doğru değil. Bu rahatsızlıklarını belli alanlarda dile getirdiklerini de biliyoruz. Bu rahatsızlığın Erdoğan'a iletilmesi çok önemli ama Erdoğan'ın rahatsızlığı giderme şansı yok. Harekete geçerse kendisine dokunacak. Çünkü işin içinde bizzat Erdoğan'ın kendisi, yakın çevresi var. Hiç bir savcı bu işe giremez. Hukuken bir şey olmaz. Seçim olması lazım. Erdoğan'ın verdiği talimat 'asla bu konularda konuşmayacaksınız.' Bütün millet konuşuyor, suçlanan sizsiniz nasıl konuşmayacaksınız? 

'Ruhsar Pekcan'ın elinde Erdoğan'ı zora sokacak bilgi yoktu'

(Ruhsar Pekcan olayı da konuşulmadı ve unutuldu gitti. Böyle düşünülüyor olabilir mi?) Savcı soruşturma açmadı. Bakan olarak ayrıldı gitti. Ruhsar Pekcan'ın elinde Erdoğan'ı zora sokacak hiçbir bilgi yoktu.

'İçişleri Bakanı'nın elinde Erdoğan'ı, yakın çevresini, ailesini zora sokacak çok bilgi var'

Ama İçişleri Bakanı'nın elinde Erdoğan'ı, yakın çevresini, ailesini, MYK'yı zora sokacak çok bilgi var." (Cumhurbaşkanı Erdoğan tehdide pabuç bırakacak bir kişi mi?) Maalesef bırakıyor. Niçin? Trump'ın mektubuna bir şey yapmadı. Papazı serbest bırak dedi, bıraktı. Merkel dedi; gazeteciyi hapisten çıkardı.