İkizdereli gençler: Sahip çıktığımız geleceğimizdir
İkizdere'de yaşam alanlarının talan edilmesinin önüne geçmek için direnişte olduklarını belirten Ali, “İkizdere Rize’nin en az gelişmiş ilçesi bir de bu taşocağı olursa İkizdere diye bir şey kalmayacak. Biz yatırıma karşı değiliz ama bir yeri yok ederek başka bir yeri yapamazsınız. Ben buranın ağaçlarına salıncak kurarak büyüdüm. İkizdere’nin belediye başkanı da başında bizimleydi bakan geldiğinde bizi ‘marjinal’ ilan etti. Ben ona bunun için oy vermedim” dedi. İhsan da “Valilik İkizdere’ye özel yasak çıkardı. Bu bile 30 kişiden korktuklarını gösteriyor. İnsanların nasıl bir etki yapacaklarından çekindiler. Biz marjinal değil Rizeliyiz. Orijinaliz. Bizi ötekileştirmeye, algı yaratmaya çalışıyorlar. ÇED raporlarına baktığımızda da hukuksuzluk ortada. Ne yapalım istiyorlar. Bırakıp gidelim mi toprağımızı? Gençliğimiz burada geçiyor, geleceğimizde burada olsun istiyoruz” diye düşüncelerini aktarıyor.
Cumhuriyet'ten Leyla Kılıç'ın haberine göre, Rize İkizdere’de köylülerinin Cengiz İnşaat’a ve onu savunan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na karşı mücadelesi sürüyor. İkizdere’deki ikinci günümüzde de sabahın erken saatlerinde köylülerin yanına geldiğimizde jandarma ile yaşanan diyaloğa denk geldik. Yerel basın mensuplarının direniş alanına giremeyeceği ve sadece evlerde ve bahçelerinde görüntü alarak haber yapabilecekleri söylenirken çadırların söküldüğü alanda görüşmek istediğimiz köylülerin yanına gitmemize de izin verilmedi. Köylülerin evlerine doğru ilerlerken bir evin bahçesinde bizleri 80 yaşındaki Terhan Teyze (Baş) karşıladı. Terhan Teyze’nin iki bacağında da platin olmasına karşın direnişin ilk günlerinde vadiye çıkarak “talana dur” demişti. Devlet erkânına da seslenen Terhan Teyzi, “60 yıldır ben burada, ömrümü yıprattım, sen geldin buraya askerini diktin” diyor. Evindeki musluktan çamur aktığını kaydeden Terhan Teyze, “Dağın tepesinden taş alacaksın. Bizden ne istiyorsun? Buradan alana kadar satılıyor, git oradan al. Bu kadar inat ne için? O hain firma yıkılsın inşallah. Jandarmayı dikiyorlar, o girmesin bu girmesin. Sesimizi duyurmak için gelen gazetecileri, bile engelliyorlar. Hepsini Allah’a havale ediyorum. Benim kocamın mezarı bile burada, ölünce ben de burada yatacağım. Bugünün yarını var. Babanın yeri mi de burası gelip milletin tapulu mallarını alıyorsun” diye konuşuyor.
Ormandaki hayvanlar gidecek nerelere...
Köylü kadınlar her gün söyledikleri türküler için bir araya gelip çalışıyor… “Atma” olarak nitelendirdikleri türküleri Karadeniz şivesi ile söyleyen köylü kadınlar şu sözlerle içini döktü: “Hep birlik duracağuk ormanlarin yanına, hakkımızı yiyenun ateş insun karnina. Aldın kepçeyi girdun ha bu güzel ormana, senin arkan kuvvetli daha ne olur sana. Geldi ha bu vekiller bakacak derelere, ormandaki hayvanlar gidecek nerelere…”
Gazeteciler alana alınmadı
Gazetecilerin alana alınmaması üzerine bölgeye gelen Artvin Barosu’ndan avukat Elif Bekar da suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Bekar, “Alana geldiğimizde gazeteci arkadaşlar direnişçilerin olduğu alana alınmadı. Gerekçe olarak valilik izninin gerektiğini söylüyorlar ama basın özgürlüğü kapsamında böyle bir şey yok. Olaya ilişkin suç duyurusunda bulunacağız” ifadelerini kullandı. Yerel basın mensubu ve ekoloji aktivisti Eren Dağıstanlı ise “Kurum kartımla alana geldiğimde her defasında çekim yapabilirken, bugün (dün) direnişçilerin olduğu alana alınmadık. Giremeyeceğimizi ve çekim yapamayacağımızı, ancak gözlerinin önünde durabileceğimizi söylediler. İzin vermiyorlar demek ki burada bir şeyler gizlenmeye çalışıyor. Herkes buranın sesi olsun...” diye konuştu. Öte yandan Elif Bekar, jandarmanın geçen hafta sonu gece iki buçukta köylülerin tapulu arazilerinde yer alan direniş çadırlarını sökerek talan etmesine yönelik de Kalkandere Adliyesi’ne suç duyurusunda bulunduklarını söyledi.
‘Vadimizin sesini duyun'
İkizdere’de doğan Ayla Baş da evlerinden çıktıklarında jandarmanın her defasında kimlik sorduğunu belirtiyor. “Ben kuzinenin önünde doğmuşum, annem elbiselerimizi bu derelerde yıkamış…” diyen Ayla Baş, “Hepimiz burada doğduk büyüdük. Annelerimiz babalarımız bizi buranın çayıyla, balıyla büyüttü. Şimdi her şey elimizden alınmak isteniyor. Sabaha kadar her beş dakikada bir boş kamyonlar yukarı çıkıyor, dolu şekilde aşağı iniyor. Evimden çıkıp çöp atmaya çıktığımda jandarma kimlik sorup GBT kontrolü yapıyor. Tapulu arazimizde çadırlarımız vardı. Onları söktüler. Şimdi oraya girmemiz de yasaklandı” diyor. İkizdere’nin sesinin herkesçe duyulmasını istediklerini kaydeden Ayla Baş, “Vadimizin sesini duyun! Bir insanın gidecek köyü olmamalı mı? Böyle giderse bizim olmayacak” ifadelerini kullanıyor.
Rize'den sonra Denizli: Kekik tarlaları tehdit altında
İkizdere'de direnen köylülerden çağrı: Bize arka çıkın
Cengiz Holding önünde basın açıklaması yapan 13 kişi gözaltında