II. Abdülhamid Hazine'yi böyle batırmış

II. Abdülhamid Hazine'yi böyle batırmış
Mahfi Eğilmez bugün "II. Abdülhamid ve Osmanlı maliyesinin iflası" başlıklı bir yazı kaleme alarak, II. Abdülhamid döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nun nasıl mali bağımsızlığını kaybettiğini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin mali bağımsızlığını nasıl kazandığını anlattı.

Eski Hazine Müsteşarı ve Ekonomist Mahfi Eğilmez, kendi internet sitesi üzerinden, "II. Abdülhamid ve Osmanlı maliyesinin iflası" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Yazısının girişinde II. Abdülhamid'in Osmanlı İmparatorluğu'nda 33 yıl hüküm sürdüğünü bu esnada devletin yaklaşık olarak 1,6 milyon kilometrekare toprak kaybettiğini ve kayıpların yalnızca toprakla kalmayıp Osmanlı Devleti'nin mali bağımsızlığını da kaybettiğini aktaran Eğilmez, "Sultan II. Abdülhamid tahta çıktığında Osmanlı dış borçları bir süredir ödenemez durumdaydı, o nedenle sürekli olarak faizleri de üzerine eklenip yeni vadelerle yenilenerek döndürülmeye çalışılıyordu. O sıralarda 1873’de başlayan ve adına sonradan Uzun Depresyon denilen kapitalizmin ilk büyük finansal krizi yaşanıyordu. Osmanlı’ya borç veren İngiltere ve Fransa da dâhil olmak üzere Avrupalı devletler bu krizin etkisiyle finansal açıdan sıkıntılı bir süreç içindeydiler ve Osmanlı’ya borçlarını ödemesi için baskı yapıyorlardı" dedi.

Mali bağımsızlığın kaybı

Eğilmez, Osmanlı Devleti'nin aldığı dış borçları Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı gibi verimsiz alanlara yatırıldığını bu yatırımların da geri ödeme konusunda bir kaynak yaratmadığını, öte yandan Galata Bankerlerinden alınan iç borçların da ödenmeyi beklendiğini ifade ettiği yazısında şu ifadelere yer verdi:

"Sonunda 1877 – 78 Osmanlı – Rus savaşıyla (93 harbi) birlikte imparatorluk borçları ödeyemeyeceğini açıklayarak moratoryum ilan etmek zorunda kaldı. Ardından yeniden masaya oturuldu ve Osmanlı İmparatorluğu alacaklılarıyla anlaşmaya vardı. Osmanlı Devleti, 1879'da yaptığı anlaşmayla damga, alkollü içki, balık avı, tuz ve tütünden alınan vergi gelirlerini 10 yıl boyunca iç borçlar karşılığı olarak Galata Bankerlerine bıraktı

...İş bu kadarla da bitmedi. Yabancı devletler iç ve dış borçların ödenmesinde kullanılmaya ayrılan bu gelirleri toplama ve alacaklılara ödeme görevinin de Osmanlı devletinden ayrı bir idare kurularak ona devredilmesini istediler. Hükümet yabancı devletlerin baskılarına dayanamadı ve 20 Aralık 1881’de yayınladığı Muharrem Kararnamesi ile Rüsum-u Sitte İdaresi’ni kaldırarak yerine Düyun-u Umumiye-i Varidatı Muhassasa İdaresi’ni (kısa adıyla Düyun-u Umumiye İdaresi) kurdu.

...Düyun-u Umumiye İdaresi bu gelirleri toplayarak iç ve dış borçların alacaklılarına ödemeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun gelirlerinin yaklaşık üçte biri bu idarece tahsil ediliyordu. Böylece Düyun-u Umumiye İdaresi, Osmanlı İmparatorluğunun bağımsız bir devlet olarak maliyesini yönetme, vergi koyma ya da kaldırma, vergi oranlarını değiştirme gibi hükümranlık haklarının bir bölümünü elinden almış oluyordu"

Osmanlı Maliyesinin kendi vergilerini toplama yetkisini kaybetmesi sonucu imparatorluğun mali bağımsızlığından olması Sultan II. Abdülhamid zamanında kurulan Rüsum-u Sitte İdaresi ve Düyun-u Umumiye İdaresi ve Reji İdaresiyle olduğunu aktaran Eğilmez, "Mali bağımsızlığımıza yeniden kavuşmamız ise Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Cumhuriyetin kurucu kadrosunun bize armağanıdır" ifadelerini kullandı.

Eğilmez yazısını şu ifadelerle sonlandırdı:

"Bu anlattıklarımız, günahıyla sevabıyla bizim tarihimizdir. Tarihi, sanki bunlar hiç yaşanmamış da Sultan II. Abdülhamid döneminde büyük başarılar varmış gibi anlatmaya çalışmak yerine, hatalarımızı kabul edip onlardan ders çıkarmaya çalışırsak Cumhuriyetin kurucularının yarattığı başarıları yeniden yakalayabiliriz"

Mahfi Eğilmez'in yazısının tamamını okumak için tıklayınız.