İHD’den hapishane hak ihlalleri raporu: Din kursuna katılmadığı için tahliye engellendi
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu 2025’in ilk üç ayını kapsayan Marmara Bölgesi Hak İhlalleri Raporu’nu yayımladı. Raporda yer alan verilere göre hapishanelerde 103 bin 120 kapasite fazlası mahpus bulunuyor. Ayrıca 2025’in ilk üç ayında sadece rapora yansıyan farklı kaynaklardan 1249 ihlal bulunuyor. Söz konusu ihlaller arasında işkence ve darp sebebiyle bayılma, işkence yoluyla iki kolun kırılması, hasta mahpusların ameliyat randevularına götürülmemeleri ve din dersine katılmadığı için tahliyenin engellenmesi gibi olaylar bulunuyor.
Raporda ihlallerin özetlendiği sonuç bölümünde ise şu ifadeler kullanılıyor:
‘103 BİN KAPASİTE FAZLASI MAHPUS VAR’
"Her yıl hapishane sayısının artırıldığını, mahpus sayısının düzenli olarak artış gösterdiğini, 7 Nisan tarihi itibariyle 103 bin 120 kapasite fazlası mahpus olduğunu, mahpus kadın, çocuk ve yaşlı sayısının giderek arttığını gösteren resmi veriler yanında, başvuru özetleri ve basın taraması verilerinden de görüleceği üzere, hapishanelerde temel haklara yönelik yaşamsal sorunlar devam etmektedir. Nitekim bu rapor döneminde; Marmara dışı hapishanelerde 4 mahpus yaşamını yitirmiş, mahpuslara yönelik işkence, darp ve kötü muamele ve psikolojik baskı devam etmiştir. Darp ve işkence nedeniyle bir mahpusun iki kolu kırılmış, bir mahpusun burnu kırılmış, yine kameraların olmadığı bölümde mahpuslara yapılan işkence nedeniyle 60 mahpus baygınlık geçirmiştir.
‘İTİRAZ EDENLER ÖLÜMLE TEHDİT EDİLİYOR’
Onlarca mahpus ters kelepçelenmiş, ayrıca ayaklarından da kelepçelenerek savunmasız bırakılarak yerlerde sürüklenmiş, çıplak arama, süngerli hücreye koyma uygulamaları devam etmiştir. Yapılan işkence sonucu yaralanan mahpuslar hastaneye gitmek istemiş bu talepleri karşılanmamıştır. Yapılanlara itiraz eden mahpuslar gardiyanlar tarafından ölümle tehdit edilmiştir. Yine koğuşta diğer mahpusların zorbalığına uğrayan mahpuslar olmuş, bir kısım mahpus zorla ayak işerinde çalıştırılmış, fiziki ve psikolojik şiddete uğramıştır. Mahpusların hücrelerine hemen her gün baskın hücre araması yapılmış, mahpuslar olmadan hücreleri aranmış, kantinden aldıkları eşyalar alınarak çöpe atılmış, radyoları kırılmış, nevresimleri yırtılmış, yastıkları alınmıştır. Mahpusların beyanına göre¸ sabah sayımları aramaya çevrilmiş, ayakta sayım dayatılmıştır. “A takımı “, “Hazır kuvvet” diye hitap edilen gruplarla aramalara girilmiş “A takımı” mahpusları provoke eden yaklaşımlarla ortamı terörize etmiştir. Mahpusların anlatımına göre “A takımı” müdür ve baş gardiyanın uyarılarını dahi dikkate almamış, keyfince davranmıştır.
‘MAHPUSLAR AMELİYAT RANDEVULARINA GÖTÜRÜLMEDİ’
Hastane sevkleri ya hiç yapılmamış ya da 6 ay -bir yıl gibi sürelere ertelenerek yapılmıştır. Ameliyat olması gereken 2 mahpus ameliyat randevusuna götürülmemiş, politik mahpus olduğu için bir mahpusun ameliyatını doktor yapmak istememiştir. Hastane sevklerinde çift kelepçe-ters kelepçe uygulaması dayatıldığı için mahpuslar hastaneye gidememiş, tabutluk denilen hücreli ring araçlarıyla hasta mahpuslar hastanelere götürülmüş, revire çıkmak isteyen mahpuslara hastalığının ne olduğunu dilekçeye yazma zorunluluğu getirilmiş, dilekçede yazan hastalığa göre hiç revire çıkarmadan ilaç yazılarak mahpusa gönderilmiş sisteme revire çıktı biçiminde işlenmiştir. Ağır psikolojik rahatsızlığı olan bir mahpus tıbbi gereklilik olmasına rağmen hastaneye yatırılmamıştır. Yine mahpus koğuşlarında kanalizasyon sızıntısı, nem, küf olmasına rağmen tamirat ve tadilat talepleri karşılanmamış, koğuşlarda bulunan hamam böceği, fare gibi haşereler mahpusların sağlığını tehdit etmesine rağmen hapishane idaresi sorunu görmezden gelmiştir.
‘DİN KURSUNA KATILMADIĞI İÇİN TAHLİYE ENGELLENDİ’
Kitap, gazete, mektup, TV, radyo yasak ve kısıtlamaları, görüş yasakları devam etmiş, mahpusların edebi ve sanatsal üretimlerine el konulmuştur. Mahpusların yazdıkları dilekçelere cevap verilmemiş, mahpuslar aynı sorunla ilgili defalarca dilekçe yazmak durumunda bırakılmış, yazılan suç duyurusu dilekçeleri mahpusların aleyhine sonuçlanmıştır. Mahpuslar sosyal faaliyete, spora ya hiç çıkarılmamış ya da bu haklarını çok sınırlı kullanabilmişlerdir. Mahpusa gelen koliler verilmemiş, sürgün sevk, kalabalık koğuş, sık hücre değişikliği, arkadaşlarının yanına geçme, aileye yakın hapishaneye sevk talebinin karşılanmaması sorunları devam etmiştir.
İdare ve Gözlem Kurulu’nun(İGK) mahpuslar üzerinde uyguladığı iyi hal puanlama sistemi ile mahpusları özgürlüklerinden mahrum bırakan, mahkemelere ek bir cezalandırma sistemi oluşturulmuştur. Bu yolla denetimli serbestlik, şartlı tahliye ve açık hapishaneye ayrılma bir hak olmaktan çıkarılmış, mahpusun özgürlüğü İGK’nin keyfiyetine bırakılmıştır. Din kursuna katılmadığı, bağımsız koğuşta kalmadığı, az ya da çok kitap okuduğu, kurslara katılmadığı ya da çıkınca ne yapacağı, kiminle oturacağı, evlenip evlenmeyeceği, hangi partiye oy vereceği sorularına verdiği cevaplar üzerinden ve yine; öz bakımını yeterince yapmıyor, spora çıkmıyor, dışarda yaşamını sürdürecek maddi durumu yok, harcamalarda tasarruflu davranmıyor, suyu tasarruflu kullanmıyor, psikologla görüşmedi gibi gerekçelerle onlarca mahpusun tahliyesi engellenmiştir. Halay çektiği, türkü söylediği, kutlama yaptığı, slogan attığı vb. gerekçelerle mahpuslar hakkında disiplin soruşturmaları açılmış, hücre cezaları, iletişim cezaları verilmiş, bu cezalar iyi hal puanını düşürdüğü için mahpusların tahliyelerinin engellenmesine gerekçe yapılmıştır.
‘ACİL ÇÖZÜM BEKLENİYOR’
Mahpuslar sorunlarının çözümü için muhatap bulamadıklarını, sorunların çözümü için yaptıkları tüm girişimlerin aleyhlerine sonuçlandığını aktarmışlardır. Mahpuslar tarafından “muhatapsızlık” olarak tanımlanan bu durum, baskı politikasının bir aracı olmuştur. Yine üstte yaptığımız açıklamalar ve aşağıda yer alan başvuru özetlerinden görüleceği üzere, hapishanelerde yaşanan sorunlar mahpuslar yanında mahpus yakınlarını da yakından ilgilendirmekte, mahpus yakınları da bu süreçte onur kırıcı muamelelere ve hak kısıtlamalarına maruz kalmakta, artan yoksulluk nedeniyle ağır sorunlar yaşamaktadırlar. Yapılan başvurularda mahpusların ve mahpus yakınlarının aktarımları değerlendirildiğinde; giderek yaygınlaşan ve kalıcı hale dönüştürülen tecrit politikasından vazgeçilmesi, infazda eşitsizliklerin önlenmesi, işkence, kötü muamele, keyfi yasak ve uygulamalara derhal son verilmesi, adalete erişimde yaşanan sorunların çözülmesi yanında, ekonomik kriz ile artan mahpus yoksulluğunun yol açtığı sorunlara acil çözüm bulunmasının beklendiği görülmektedir.”