Hatimoğulları'ndan komisyon çıkışı: Kurulacak deniliyor ama içeriği ve zamanı belirsiz

Hatimoğulları'ndan komisyon çıkışı: Kurulacak deniliyor ama içeriği ve zamanı belirsiz
Partisinin Meclis'teki Grup Toplantısı'nda konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, başta İran-İsrail çatışması olmak üzere bölgesel gerilimlere dikkat çekerek İmralı Süreci'ni işaret etti. "Tarih bize 'Beklemeyin, yol alın' diyor!" diye konuşan Hatimoğulları, Meclis'in adım atması gerektiğini söyledi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te partisinin grup toplantısına gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İsrail-İran çatışmasına dikkat çeken Hatimoğulları, İsrail ile İran savaşının sadece iki ülke arasında yaşanan savaş olmadığını söyleyerek, “Ne yazık ki küresel nabız barış ritmiyle değil savaşın çılgın temposuyla atıyor. İşte bütün bunlar güç dengelerinin ticaret savaşlarının etnik ve mezhepsel gerilimlerin yeniden yeniden bir çatışma sebebi olmasının önünü açıyor” dedi.

İmralı sürecine de değinen Hatimoğulları, "Sayın Bahçeli’nin, sürecin hızlı ve dikkatli gitmesi gerektiğine dair uyarıları önemli. Bir kez daha anlıyoruz ki, kendi iç demokrasisini kurumsallaştıramayan ülke, küresel fırtınalardan çok ağır yara alır" ifadelerini kullandı.

"Bu ülkede barış inşa edeceksek; toplum, iktidar, muhalefet, medya kadar yargı da barışa alışmalı" diyen Hatimoğulları yargıya da çağrı yaptı, "Adalet terazisini barışa hizmet için kullanmalı. Türkiye’de yargı artık Kürt halkıyla, diliyle, kültürüyle barışmalı! Muhalefeti cezalandırma aracı olmaktan çıkmalı. Aksi halde, demokrasiyi nasıl tesis edebiliriz ki?" dedi.

Sürece dair Meclis'te adım atılmadığını söyleyen Hatimoğulları, "Komisyon kurulacak deniliyor ama içeriği ve zamanı belirsiz. Bugün, TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’un çağrısı üzerine tüm siyasi parti grup başkanvekillerinin katılımıyla bir toplantı yapılacak. Temennimiz, hızlıca adım atılmasıdır" diye konuştu.

Tülay Hatimoğulları'nın açıklamasından öne çıkanlar şöyle:

ŞAM SALDIRISI

"Sözlerime başlamadan önce, Şam’da Mar Elias Kilisesi’ne yönelik saldırıyı tekrar kınıyorum. Yaşamını yitirenlerin yakınlarına sabır, yaralılara acil şifa diliyoruz. Başta Hristiyan cemaati olmak üzere, Suriye halklarının başı sağ olsun.

Hristiyan camiasına dönük bu saldırı elbette sıradan bir saldırı olarak ele alınamaz. Etnik ve dini kördüğümü tırmandırmaya dönük girişimlerdir. Sadece Suriye’de değil, bölgenin tamamını etkilemek amacıyla fay hatlarıyla oynandığını belirtmek isteriz.

Bu kilise saldırısı bize gösterdi ki, Ortadoğu yine barut kokuyor! İsrail-İran savaşı sadece bölgesel bir sorun değil, küresel bunalımın en çarpıcı yansıması. Ne yazık ki küresel nabız, barış ritmiyle değil; savaşın çılgın temposuyla atıyor.

"EMPERYALİZMİN PAYLAŞIM SAVAŞINDA BÖLGE YENİDEN DİZAYN EDİLİYOR"

Savaşın dehşeti bizlerin gözünde sıradanlaştırılmaya çalışılıyor. Bizlerin kafasında ve ruhunda normalleştirilmek isteniyor. Savaşı ve her yeri yakıp yıkan anlayışı normal karşılamıyoruz, normal karşılamayacağız. Bu çılgınlığa dur demek zorundayız.

İsrail-İran savaşı, kaosun acı tezahürlerinden sadece biri! Bu çatışma, iki devlet arasında basit bir kavga değil. Emperyalizmin paylaşım savaşında bölge yeniden dizayn ediliyor. Yepyeni bir dünya düzeni kuruluyor.

Emperyalist güçlerin jeopolitik satranç tahtasında oynadıkları acımasız oyunla yapılıyor. Bedeli kim ödüyor? Halklar…

Yakılan, yıkılan kentler, yaşamlar… Artan sivil ölümleri… Göç yollarına düşen insanlar… Savaşın gerçek yüzü bu! Kibirli liderlerin çizdiği rotaları, sivillerin kanıyla boyamak istiyorlar.

Bunun çözümü, ulus-devlet anlayışının sahte güvenlik politikalarında değil. İsrail-İran savaşı bunu bir kez daha bize gösterdi.

ARTIK DİSTOPYALAR GERÇEK OLUYOR

“Ulusal güvenlik” diyorlar. Oysa bu bir tuzak! Ulus-devletler, kendi halkına özgürlük sunamazken dışarıyı mutlak düşman ilan ediyorlar.

Demokratik muhalefet bastırılıyor, sivil toplum susturuluyor.

Peki, bu karanlık tünelde ışık nerede? Panzehir ne?

Panzehir, emperyalizme karşı güçlü direniştir. Yaşam hakkımız başta olmak üzere; özgürlüğümüze, ekmeğimize, kardeşliğimize, barışımıza göz diken emperyalizmden alacaklıyız. Biz halkız. Biz insanız.

Eskiden bu yaşananları distopyalarda okuyorduk. Artık distopyalar gerçek oluyor. İran-İsrail savaşı bize bunu gösteriyor.

Altını kalın çizgilerle çiziyorum: İçerideki demokrasi eksikliği, dışarıdaki düşmandan daha tehlikelidir. Eşit yurttaşlığı kutsayan; hak eşitliğini, adaleti, özgürlüğü temele koyan siyaset bu sistemin panzehiri olur.

İMRALI SÜRECİ

Bildiğiniz üzere, en sıcak gündemimiz Türkiye’deki barış süreci. En başta şu tespiti yapalım: Küresel ve bölgesel olaylar çok hızlı cereyan ediyor!

Emperyalizmin Ortadoğu’ya giydirdiği katı ulus-devlet gömleği, yüz yıldır her baharı kışa çevirdi. Bu dönemeçte, halkların faydasına olan gelişmeler sürüncemede bırakılamaz! Tarihi fırsatlar bazen yüzyılda bir gelir. Yüzyıllık bekleyişin tortusunu omuzlarımızdan atmak istiyoruz.

Tarih bize “Beklemeyin, yol alın” diyor! Bekledikçe kaybettik, bekledikçe yaralar derinleşti, bekledikçe fırsatlar uçup gitti. İran-İsrail savaşı bize, barışın kritik önemde olduğunu gösterdi. Türkiye, barışı komşu coğrafyada yükselen alevleri söndürmede öncülük edebilir.

"BAHÇELİ’NİN UYARILARI ÖNEMLİ"

Sayın Bahçeli’nin, sürecin hızlı ve dikkatli gitmesi gerektiğine dair uyarıları önemli. Bir kez daha anlıyoruz ki, kendi iç demokrasisini kurumsallaştıramayan ülke, küresel fırtınalardan çok ağır yara alır.

Bu dönemeçte, halkların faydasına olan gelişmeler sürüncemede bırakılamaz! Tarihi fırsatlar bazen yüzyılda bir gelir. Yüzyıllık bekleyişin tortusunu omuzlarımızdan atmak istiyoruz.

Tarih bize “Beklemeyin, yol alın” diyor! Bekledikçe kaybettik, bekledikçe yaralar derinleşti, bekledikçe fırsatlar uçup gitti.

İran-İsrail savaşı bize barışın kritik önemde olduğunu gösterdi. Türkiye, barışı komşu coğrafyada yükselen alevleri söndürmede öncülük edebilir.

Sayın Bahçeli’nin, sürecin hızlı ve dikkatli gitmesi gerektiğine dair uyarıları önemli. Bir kez daha anlıyoruz ki, kendi iç demokrasisini kurumsallaştıramayan ülke, küresel fırtınalardan çok ağır yara alır. Deneyimle sabittir.

"YARGI KÜRT HALKIYLA BARIŞMALI"

Ancak toplum haklı olarak, “Kaygılarımız kulak arkası ediliyor” diyor. Manisa Turgutlu’da lise öğrencisi, “Jin, Jiyan, Azadî” dediği için tutuklandı. Kadının özgürlüğüne, yaşam hakkına değinen, Kürt kadınlarının bütün dünya kadınlarına mal ettiği bu evrensel slogan nasıl suç sayılır? Biz de “Jin, Jiyan, Azadî” diyoruz!

Elazığ’da 30 yıllık infazını tamamlayan Beyar Uğurlu’nun tahliyesi, “Öcalan’ın çağrısını destekliyorum” dediği için ertelendi.

Sayın Öcalan’ın çağrısını bütün dünya destekledi. Barışı desteklemek ne zamandan beri suç? Bu ülkede barış inşa edeceksek, toplum, iktidar, muhalefet, medya kadar yargı da barışa alışmalı!

Yargı, adalet terazisini barışa hizmet için kullanmalı. Türkiye’de yargı artık Kürt halkıyla, diliyle, kültürüyle barışmalı! Muhalefeti cezalandırma aracı olmaktan çıkmalı. Aksi halde, demokrasiyi nasıl tesis edebiliriz ki?

KOMİSYON ÇIKIŞI

Bakın, Meclis de henüz bir adım atmadı. Komisyon kurulacak deniliyor ama içeriği ve zamanı belirsiz. Bugün, TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’un çağrısı üzerine tüm siyasi parti grup başkanvekillerinin katılımıyla bir toplantı yapılacak. Temennimiz, hızlıca adım atılmasıdır.

Çünkü bu süreç tek partinin değil, tüm halkımızın meselesi! Meclis’in önünde engel yok; tam tersine, başlaması için yüzlerce neden var!

Barışın yolu cesaretle, kararlılıkla, samimiyetle aşılır. Adalet ve demokrasi tesis edildikçe silahlar susar, barış konuşur. Bütün çabamız bunun içindir.

"ÖCALAN İLE KESİNTİSİZ BİR DİYALOG SAĞLANMALIDIR"

Süreç ile ilgili diğer çok önemli bir nokta da şudur: Sayın Öcalan ile kesintisiz bir diyalog sağlanmalıdır.

Sayın Öcalan kendisi de istiyor. Çağrısının toplumda karşılık bulması için, Türkiye, Ortadoğu, Avrupa, dünyanın dört bir yanından aydınlarla, hukukçularla, akademisyenlerle, siyasetçilerle görüşmek istiyor, bunları talep ediyor. İmralı’nın kapıları kilit değil, köprü olmalı. O kapılardan çözüm fikirleri akmalıdır.

10 MADDE SIRALADI

Parlamento’yu göreve davet ediyoruz. Gelin, bu yaz Meclis’i tatil etmeyelim ve bu adımları birlikte atalım:

1. Emekçi ve emeklilere ara zam yapalım, yoksulluğu azaltalım.

2. Vergi mevzuatını değiştirerek yoksula yönelik vergi soygununa son verelim. Azdan az, çoktan çok vergi sistemini hayata geçirerek vergide adaleti sağlayalım.

3. Belli bir gelirin altındaki hanelerin kredi borçlarını kamu bütçesinden karşılayalım.

4. Küçük çiftçilerin borç faizlerini silelim. Çiftçilere sübvansiyon ödemelerini kanunda belirtilen oranlarda yapalım.

5. Açlıkla mücadele eden milyonlarca çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayalım.

6. Faiz lobisini sevindiren yüksek faizi düşürelim. Türkiye’yi faiz-enflasyon kıskacından kurtaralım.

7. KOBİ’lerin üzerindeki faiz yükünü azaltalım.

8. Kamu İhale Kanunu’nu baştan sona değiştirelim. Bu kanunu sermayenin değil, halkın çıkarını gözeten hale getirelim.

9. Siyaseti ekonomik kazanç kapısı olmaktan çıkaralım. Siyasi Etik Kanunu’nu çıkararak akçeli ve karanlık işleri sonlandıralım.

10. Adil bir ekonomi için hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi güçlendirelim.

Kaynak:Halk TV Haber Merkezi